Görmezden gelinen bir gerçek: Akademisyenin geçim sıkıntısı

Türkiye, akademik alanda dünya ile rekabet edebilecek bir bilim ekosistemi kurmayı hedeflerken, akademisyen maaşları bu vizyonun en büyük engellerinden biri haline gelmiştir. Hakim, savcı ve tıp doktorları gibi meslek gruplarına yapılan maaş iyileştirmeleri, akademisyenleri kapsam dışında bırakmış, üniversite hocaları akademik üretimden çok, ekonomik zorluklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Peki, ülkenin bilimsel ve ekonomik kalkınmasında kilit rol oynayan akademisyenler, neden bu kadar göz ardı edilmektedir?

Bir ülkenin akademik gelişmişliği, aynı zamanda refah seviyesinin bir göstergesidir. Dünyanın en başarılı üniversitelerine sahip ülkeler, akademisyenlerine yalnızca prestij değil, aynı zamanda rahat bir yaşam standardı sunar. Türkiye’de ise akademisyen maaşları enflasyon karşısında erimekte, bilim insanları bilim üretmek yerine geçim mücadelesine odaklanmaktadır.

Mevcut maaşlarla akademisyenlerin uluslararası konferanslara katılımı neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Oysa ki akademik dünyada rekabet edebilmek için bilim insanlarının araştırmalarını sunmaları, yeni iş birlikleri oluşturmaları ve dünya çapında etkileşim içinde olmaları elzemdir. Yurt dışı konferans masraflarının kişisel bütçeden karşılanması beklendiğinde, pek çok akademisyen bu tür etkinliklere katılamamakta, dolayısıyla bilimsel üretkenlik kısıtlanmaktadır.

Akademisyenler Geçinemeyince Bilim Üretimi Nasıl Olacak?

Düşük maaşlarla akademisyenlerin yalnızca geçinmek için bile ek gelir elde etmeye yönelmesi bile, akademik üretkenliği doğrudan baltalamaktadır. Türkiye’de bilim insanlarının yayın yapması, projeler üretmesi ve üniversiteleri uluslararası sıralamalarda yukarılara taşıması beklenirken, onlara sunulan ekonomik koşullar tam tersine bir tablo yaratmaktadır. Avrupa ve ABD gibi bölgelerde akademisyenlere sağlanan araştırma fonları, maaş desteği ve sosyal haklarla kıyaslandığında, Türkiye’deki akademisyenler ağır bir yük altında ezilmektedir.

Ülkemizde bilim üretiminin ve üniversitelerin uluslararası rekabette geri kalmasının temel nedenlerinden biri, akademisyenlere hak ettikleri ekonomik koşulların sunulmamasıdır. Yükseköğretim sistemimiz, ancak akademisyenlerin ekonomik refahı sağlandığında bilim üreten bir yapıya dönüşebilir. Aksi halde, beyin göçü hızlanacak, Türkiye’nin akademik potansiyeli heba olacaktır.

Türkiye’nin gelişmişliği, akademik üretkenliği ile doğru orantılıdır. Bilim insanlarına gerekli maddi ve manevi desteğin sağlanmadığı bir sistemde, Türkiye’nin dünya çapında rekabet edebilir bir akademik güç olması mümkün değildir. Hakim, savcı ve doktor maaşlarında yapılan iyileştirmeler, akademisyenler için de düşünülmeli, bilime ve eğitime yapılan yatırımın ülkenin geleceğine yapılan yatırım olduğu unutulmamalıdır.

Türkiye, eğer gerçekten akademik kalkınma hedefliyorsa, akademisyenleri ekonomik belirsizlikten kurtaracak adımları derhal atmalıdır. Aksi halde, bilim insanlarımız ya başka ülkelere gidecek ya da akademik üretimi bırakıp farklı yollar arayacaktır. Sonuçta kaybeden, tüm ülke olacaktır.

Doç. Dr. Hasan Bardakçı

hasanbardakci@harran.edu.tr

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et