Türkiye’nin Dış Ticarette İzlemesi Gereken Yol

Türkiye ekonomisi son yıllarda zorlu sınavlardan geçti. Küresel krizler, jeopolitik gerilimler ve pandemi sonrası oluşan tedarik zinciri sorunları; pek çok ülke gibi Türkiye’yi de etkilemekle kalmadı, aynı zamanda yeni fırsat alanları da sundu. Bugün artık mesele, sadece ihracat rakamlarını artırmak değil; dış ticareti daha stratejik, daha akıllı ve daha sürdürülebilir bir zemine oturtmak meselesidir.

Son açıklanan dış ticaret verilerine bakıldığında, ihracatımızdaki artış trendi umut verici. Ancak bu artışın niteliği üzerine düşünmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürünlerin toplam ihracat içindeki payı hâlâ istenilen seviyede değil. Üstelik ihracat pazarlarımızda yeterince derinleşemediğimiz de ortada. Oysa bugün dünya, sadece mal satanı değil, çözüm sunanı tercih ediyor. Türkiye’nin teknolojiye, dijitalleşmeye ve markalaşmaya yaptığı yatırımları artık dış ticaret stratejilerine daha fazla yansıtması gerekiyor.

Bugünün rekabetçi küresel ticaret ortamında, sadece üretmek yetmiyor; o üretimi sürdürülebilir kılmak, çevresel ve sosyal etkileriyle birlikte değerlendirmek gerekiyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı, sınırda karbon düzenlemesi gibi uygulamalar, artık sadece çevre politikaları değil, doğrudan dış ticaret politikalarıdır. Türkiye, yeşil dönüşümünü hızlandırmalı ve bu alandaki standartları kendi sanayisine entegre ederek rekabetçiliğini artırmalıdır.

Ekonomimizin omurgasını oluşturan KOBİ’ler, artık sadece iç pazara değil, küresel pazara da hitap edebilecek potansiyele sahip. Ancak burada kritik olan, KOBİ’lerin ihracatçıya dönüşümünü kolaylaştıracak bir ekosistemin güçlendirilmesidir. Bu kapsamda, lojistik altyapının güçlendirilmesi, dijital ihracat platformlarının yaygınlaştırılması ve dış ticaret finansmanına erişimin kolaylaştırılması, KOBİ’lerin önünü açacaktır. Dış ticaretin yalnızca büyük firmalara değil, tabana yayılan bir başarı hikayesi haline gelmesi gerekiyor.

Ayrıca, dijital ekonomi ve e-ihracat alanında da Türkiye’nin daha iddialı bir konum alması kaçınılmazdır. Genç ve dinamik bir nüfusa sahip olan Türkiye, dijital ürün ve hizmet ihracatında bölgesel bir merkez hâline gelebilir. Yazılım, oyun, fintech gibi alanlarda geliştirilen çözümler, sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir etki de yaratabilir. Bunun için dijital girişimcilerin önünü açacak düzenlemelere, teşviklere ve güçlü bir uluslararası tanıtım stratejisine ihtiyaç vardır.

Bugün Türk girişimcisi, sadece mal değil; vizyon, tasarım, hikâye ve kültür de ihraç edebilecek güce sahiptir. Afrika’dan Orta Asya’ya, Latin Amerika’dan Güneydoğu Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada Türk mallarına olan ilgi artıyor. Bu ilgi, salt ekonomik değil; aynı zamanda sosyo-kültürel bir güvenin de ürünüdür. Bu güveni doğru okumak, ticaret diplomasisini ve ekonomik iş birliklerini daha rafine politikalarla desteklemek gerekir. Türkiye’nin dış temsilcilikleri, ticaret müşavirlikleri ve diaspora kanalları bu süreçte stratejik roller üstlenmelidir.

Unutmayalım: Büyük hedefler, büyük vizyon ister. Ve bu vizyonun merkezinde; üretimde kalite, ticarette adalet, dış ilişkilerde güven olmalıdır. Bu üç sacayağına yaslanmayan bir dış ticaret stratejisinin sürdürülebilir olması mümkün değildir. Türkiye’nin dış ticarette yükselen yıldız olmasının yolu, rakamların ötesini görebilmekten geçiyor.

Artık zamanı geldi: Sadece daha fazla satmak değil, daha akıllıca büyümek için yeni bir dönemin kapısını aralamalıyız. Bu yeni dönem; akıllı sanayileşme, dijitalleşme, yeşil dönüşüm ve küresel iş birlikleri ekseninde şekillenmelidir. Türkiye’nin dış ticaretteki yeni yolu, geçmişin mirasından beslenen ama geleceğin vizyonuyla yoğrulmuş bir strateji olmalıdır.

Doç. Dr. Hasan Bardakçı

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et