Seçimin net mağlubu: CHP ve koalisyon ortakları

Kim ne derse desin, hangi rakamsal cambazlıkları yaparsa yapsın, bu seçimlerin net mağlubu CHP ve ortaklarıdır. Net galibi ise AK Parti’dir. Kimi zamanlar yüzde 30’lardan, kimi zaman yüzde 40’lardan bahseden bir partinin yüzde 26’da kalması açık başarısızlıktır.

CHP bu seçimlere tek başına girmedi; iç ve dış ortaklarla, lojistik ve stratejik desteklerle girdi. Bu koalisyonun ortakları şöyle sayılabilir: CHP+Rahşan Ecevit’in yönlendirdiği Ecevitçi oylar+Sarıgül’ün TDH’sı+Ergenekoncular+ Demirelciler+içerideki ve dışarıdaki merkez medya+TÜSİAD (İnan Kıraç vs.)+Baykal’dan ötürü CHP’den kopmuş olan Aleviler…

CHP bu sonuçlardan sonra “iktidar alternatifi parti” vasfını kaybetti. Çünkü dünyanın her yerinde ana muhalefet partisi demek iktidara alternatif parti demektir.

CHP ARTIK TÜRKİYE PARTİSİ DEĞİLDİR

İç ve dış desteklere rağmen alınan yüzde 26, CHP’nin doğal sınırlarını ifade ediyor. Bundan sonra -çok sarsıcı olaylar olmazsa- CHP 26-28 bandında seyredecektir. Bu bant CHP’nin doğal sınırıdır. Bundan sonraki seçimlerde CHP bu bandın yukarısına doğru değil aşağısına doğru seyredecektir. CHP’nin aldığı oyların coğrafi dağılımına baktığımızda CHP’nin bir “Türkiye Partisi” olmaktan da çıktığını görüyoruz. CHP bölgesel bir parti haline geldi. BDP’nin güneydoğuya hitap eden bir bölge partisi olmasına benzer bir şekilde CHP de Trakya ile Ege kıyılarına hitap eden bir bölge partisi durumuna düştü. Bu durum, yüzde 26’dan daha büyük bir hezimettir.

Dünyanın her tarafında ana muhalefet partileri için başarı, iktidara gelmektir. Bunun dışındaki bütün pozisyonlar başarısızlıktır. Kılıçdaroğlu, ilk başlarda hedefini “tek başına iktidar” olarak belirlemişti; ardından başarı çıtasını yüzde 40 olarak ilan etti. Seçimlere yaklaşılırken “anlamlı bir artış sağlamazsam bırakırım” dedi. İkinci adam Tekin daha iddialı laflar etmişti: Bir tv programında yüzde 30’un altına düşerlerse istifa edeceğini söylemişti. Başka bir tv programında da yüzde 40’ın altına düşerlerse istifa edeceğini söylemişti. Bu oranlara göre yüzde 26 açık bir başarısızlıktır.

Beyanları bırakıp en yakın seçime göre bir kıyas yaptığımızda da başarısızlık görüyoruz. 2009’da Baykal’ın CHP’si il genel meclisi bazında yüzde 23 oy almıştı. Yani yüzde 23’e kıyasla bir başarıdan bahsetmek gerekirse CHP’nin en az yüzde 30 oy alması gerekirdi. Kılıçdaroğlu’nun koltuğa oturduğu ilk günlerde yapılan anketlerde de CHP’nin yüzde 30’u geçtiği görülmüştü. Dolayısıyla yüzde 30’un altındaki her durum bir başarısızlıktır.

YÜZDE 30’UN ALTI BAŞARISIZLIKTIR

Kemal Bey her ne kadar 3,5 milyon oy artışına sığınıp mikrofonlara “başarılıyız” diyorsa da ka-meralara yansıyan beden dili ve yüz ifadesi “kaybettik” diyor. 3,5 milyon artış söylemi tam bir avuntudur. Sadece CHP’nin değil, seçmen sayısı arttığı için tüm partilerin oy sayısı arttı. AK Parti’nin 5,5 milyon oyu arttı. MHP’nin bile oy sayısı 500 bin arttı. Önemli olan oransal artıştır ve CHP oransal olarak “anlamlı bir artış” gerçekleştirememiştir.

Milletvekili sayısını mutlak ölçüt olarak görüyorsa 2002 seçimlerine bir bakmasını salık veririz. 2002’de CHP 178 milletvekili çıkarmıştı. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun 12 Eylül’den sonraki en büyük başarı iddiası gerçekçi değil. Kemal Bey, 12 Eylül sonrasının işine gelen taraflarını alıyor. Biz onun işine gelmeyen taraflarına da değinelim: CHP’nin mirasçısı Halkçı Parti 1983’te yüzde 30 oy almıştı. 1987’de CHP’nin devamı niteliğindeki iki parti (SHP+DSP) yüzde 32 oy almıştı. 1999 seçimlerinde sol oyların toplamı (CHP+DSP) yüzde 30’du. Dolayısıyla, 12 Eylül 1980 sonrası CHP tabanı üzerine siyaset yapan partilerin oy oranı yüzde 30-32 bandındadır. CHP’nin yüzde 30’un altına düşmesi başarısızlıktır.

CHP 12 Eylül 2010 referandumu baz alındığında bile başarısız kabul edilmelidir. Çünkü CHP, “yüzde 42’in büyük kısmı bizim” diyordu. 12 Haziran’da, CHP ile MHP’nin oy toplamı toplam hayır oylarını, yani yüzde 42’yi yakalayamadı. CHP’nin başarısızlığı iller bazında da açıkça görülüyor. CHP 33 ilden hiç milletve-kili çıkaramadı. 16 büyük şehirden sadece İzmir’de birinci parti olabildi. CHP sadece 7 ilde birinci parti olabildi. Sadece 3 ilde yüzde 50’yi geçebildi. Antalya, Eskişehir, Zonguldak gibi yerlerde AK Parti’ye yenildi… Akdeniz kıyılarındaki üstünlüğünü tamamen yitirdi. Ege kıyıları ile Trakya’ya, yani Türkiye’nin siyasi sınırlarına sıkışıp kaldı.

CHP bir yenilgiyi de gümrüklerde yaşadı. Gümrüklerde kullanılan oyların yüzde 62’si AK Parti’yi, yüzde 26,4’ü ise CHP’yi tercih etti. İki parti arasındaki bu açık fark, CHP’nin dışa açık bir parti olamadığını, içe kapanık bir parti olduğunu gösteriyor. Dışarıdan bakanlar, AK Parti yönetimindeki Türkiye’nin büyüdüğünü ve küresel bir aktör olduğunu daha iyi görüyor.

CHP’NİN HATALARI

Temeldeki yapısal/ideolojik sorunları saymazsak güncel/pratik bağlamda bir dizi hata sayabiliriz:

 

  • CHP’nin yeni yönetiminin en başta gelen hatası listelerde Ergenekoncu adaylara yer vermesi oldu. Bununla ilintili bir başka hata da CHP’nin Demirel’in etkisi altına sokulmasıdır… “Sağa açılma” dindar kesime açılma şeklinde olmalıydı. Demirel statükonun sağ ayağıdır; dindar sağ seçmeni temsil etmez.
  •  

  • Kılıçdaroğlu yetkin ve etkin bir lider grafiği çizemedi. Gerek söylemde gerek eylemde sürekli zikzaklar çizdi. Bir ileri iki geri adım atıyor. Doğu’da söylediği ile Batı’da söylediği birbirini tutmuyor.
  •  

  • CHP’nin yoksulluk ve yolsuzluk söylemi gerçekçi değildir. Ülkede yaygın bir yoksulluk ve yolsuzluk yoktur. Dolayısıyla CHP’nin daha üst bir dil tutturması gerekirdi ama bunu beceremedi. Asgari ücretin 600 küsur lira olduğu ülkede aile başına 600 lira vermekten bahsetti. Yoksulların cebine para koyma politikası tüm dünyada terkedilmiş bir politikadır. “Balık verme” politikasından “balık tutmayı öğretme” dönemine geçildi…
  •  

  • Kemal Bey’in miting konuşmalarındaki üslubu da çok basit bir “Recep Bey” retoriği üzerine kuruluydu. Bu çok hafifmeşrep bir üsluptur. Kahvehane üslubudur. “Onun dişlerini sökeceğim” üslubu tam bir sokak kavgası üslubudur. Bu agresif üslup, Kılıçdaroğlu’nun reklamlardaki munis sesini bir çırpıda heba etti…
  •  

  • BDP destekli Hakkari mitingi CHP’nin İç Anadolu’daki oy oranını düşürdü. Türk bayrağının olmadığı mitingde Kemal Bey, KCK’yı savunan, özerklik vaad eden bir konuşma yaptı. “Bayrak üzerinden siyaset yapmam” dedi ama eleştiriler üzerine bayrak kullandı. Yine zikzak çizdi…
  •  

  • Kemal Bey, kampanya boyunca bir ekip çalışması yapamadı. 2009’da yanı başında Gürsel Tekin vardı; bu seçimlerde o da yoktu… Örgüt çalışmadı. Örgüt seçime değil müstakbel kurultaya hazırlandı.
  •  

  • CHP’nin en önemli problemi, sahicilik problemidir. Halk CHP’nin açılımlarını sahici ve inandırıcı bulmuyor. CHP’den sadır olan bütün açılımları, çarşaf açılımında olduğu gibi, “konjonktürel” ve geçici olarak görüyor. Sahicilik noktasındaki kaygılar doğrulandı. 12 Haziran akşamı sonuçlar belli olunca CHP binasının önünde toplanan kalabalıklar hep bir ağızdan, seçim boyunca hiç dillendirilmeyen, “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganıyla meydanı inletti; yoldan geçen AK Partililere saldırdı…
  • SONUÇ: BİR KURULTAY DAHA VAR

    Kılıçdaroğlu’nun CHP içindeki durumu hiç de iç açıcı değil: Durumu, iç güveysinden hallice. Kulislerde ve mahfillerde düğmeye basıldı bile… Örsan Öymen, “Bir İhtilal Daha Var” diyordu. Ülke için darbe ihtimali ortadan kalktı ama CHP içindeki darbe ihtimali ortadan kalkmadı. O yüzden “Bir Kurultay Daha Var” diyoruz.

    Baykal ve Sav yeniden alternatif olamaz. Kılıçdaroğlu’nun gerçek rakibi yeniden kıpırdanmaya başlayan Sarıgül’dür. Eski düşmanlıkları silip Baykal ve Sav’ın desteğini alırsa Kemal Bey’i yıkması zor olmaz…

    Yeni Şafak, 15.06.2011

     

    Bu Yazıyı Paylaşın

    BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

    YAZAR PROFİLİ

    SON YAZILAR

    bizi takip edin
    sosyal medya hesaplarımız

    0BeğenenlerBeğen
    0TakipçilerTakip Et
    1,714TakipçilerTakip Et