TÜSİAD Vakası: Doğrular ve Yanlışlar

Kısa adı TÜSİAD olan Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin iki yöneticisinin derneğin genel kurulunda yaptıkları açıklamalar bir anlamda fırtınalar koparttı. Muhalefet bu açıklamalara destek verirken iktidar rahatsız oldu ve derneğe çeşitli suçlamalar yöneltti.

TÜSİAD bir dernek. Her dernek gibi tek tek üyeleri veya yetkili kurulları aracılığıyla hem yoğunlaştığı alana hem de ülkedeki genel duruma ilişkin açıklamalarda bulunma hakkı var. Yapılan ifade özgürlüğünü kullanarak daha ziyade bazı soyut eleştirileri dile getirmek. Bunun yapılmasına abartılı tepki göstermek, hele hele bu açıklamaları yapanları hukukî soruşturma ve ifade verme gibi durumlarla karşı karşıya bırakmak yanlış. Netice itibarıyla TÜSİAD’ın görüşlerine katılanlar da olabilir katılmayanlar da. Katılmayanların yapması gereken, derneğe, karşı açıklamalarla cevap vermektir. Onları bu söylediklerinizi niçin ve nasıl söylersiniz diye sıkıştırmak ve baskı alına almak büyük hata. Nitekim iki yetkili ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Muhtemelen soruşturma takipsizlik kararı verilmesiyle sonuçlanacak. Ancak, bu tavır, iktidarın muhalif seslere haksız ve gereksiz yere baskı uyguladığı yolundaki argümanları kuvvetlendirecek bir delil olarak kullanılacak.

Demokratik açıdan TÜSİAD’ın sicili ne yazık ki çok temiz değil. Bu dernek tarihi boyunca hemen hemen her zaman yanlış yerde durdu. Demokrasimizin temel meselelerini görmedi, daha doğrusu görmezden geldi. Sistemin özünü değil daha ziyade seçilmiş hükümetleri problem olarak gördü. Bu çerçevede TÜSİAD Türkiye’nin çok yakın zamanlara kadar boyunduruğu altında ezildiği bürokratik vesayet sistemine hiçbir şekilde itiraz etmedi. Tam da tersine, bürokratik vesayetin demokratik hak ve özgürlükleri gasp edici tavırlarına doğrudan veya dolaylı olarak destek verdi. Bunun tipik bir örneği üniversitelerde yaşanan başörtüsü krizinde görüldü. Keza TÜSİAD iktidar partisi olan AK Parti’nin sudan gerekçelerle kapatılmak istenmesine karşı da sessiz kaldı.

TÜSİAD’ın son açıklamalarında da problemler var.

Önemli bir problem TÜSİAD’ın çok soyut ve genel konuşması. Mesela seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor eleştirisini yaptı. Görevden alınan başkanlara ilişkin suçlamaları ve yargı karalarını görmezden geldi. TÜSİAD terör örgütüyle organik bağlara sahip insanların belediye başkanı olarak kalmasını istiyor mu? Hakkında ciddi yolsuzluk şüpheleri olan başkanların görevde kalmasını talep ediyor mu?

TÜSİAD’ın Bolu yangınına ilişkin eleştirisi de çok ilginç. Yangın her yerde her zaman bir potansiyel tehlikedir. Önemli olan yangınlara karşı gerekli tedbirlerin alınmış olması. Bu bakımdan da somut özneleri suçlamak lazım; belediye, il özel idaresi, otel sahipleri ve yöneticileri gibi. Bunu yapmayıp havaya konuşmak ne anlama geliyor? Kaldı ki yanan otelin sahibi de muhtemelen TÜSİAD üyesi.

Benim gözlemlerime göre TÜSİAD toplumda pek sevilmiyor. Geniş toplum kesimleri bu dernekten rahatsız. Bunda bir taraftan derneğin asıl hayati önemi haiz meselelerde susmasının, bürokratik vesayet sisteminin ana payandalarından biri olma rolünü üstlenmiş olmasının, diğer taraftan en azından bazı üyelerinin zenginliğinin nasıl elde edildiğiyle ilgili kuşkuların payı var. TÜSİAD tarafından eleştirilmek çoğu zaman eleştirilene puan kazandırıyor. Bu yüzden, belki de, iktidarın TÜSİAD tarafından eleştirilmeye üzülmek yerine sevinmesi gerek.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et