Aşk ve Özgürlüğün Ayrılmazlığı Üstüne

Bir Sevgililer Günü Yazısı
Merve’ye, Hande’ye, Kıvanç’a ve bütün dünyalılara…

Bizi en çok heyecanlandıran duygu ve tecrübenin aşk ve sevgi olduğunu söyleyebiliriz, çünkü aşk ve sevgi bize ait en özel, en özgün ve en  insani olanın  derinlikli,  sarsıcı ve kapsayıcı bir şekilde tecrübe edilmesi demektir.Sahici anlamda insani arka planımız olan   ruh dediğimiz  gizemler dünyasından  kaynağını alan aşk ve sevgi, benimizi ve hayatımızı   önünde durulmaz bir kuvvet gibi sarıp sarmalamaktadır.

İnsan, aşk ve sevgiyi  arzuladığı gibi, aynı tatminsizlik içinde özgürlüğü de istemektedir. Aşk ve özgürlüğü  bir noktada dondurmanın ve sınırlamanın imkanı yoktur.İnsanı sürekli olarak  kavuran  aşk ve özgürlük arzusu, olgunlaşmamızı ve özgünleşmemizi mümkün kılmaktadır. Temelde özgürlük, kısıtlanmışlığa ve hayatımıza dışarıdan  yapılacak müdahalelere itiraz etmeyi içerir. Ancak aşk söz  konusu olduğunda   özgürlüğün tutumu değişmektedir, çünkü aşk,  kendimiz tarafından kendi hayatımıza yaptığımız köklü bir müdahaledir. Sıradanlığın dışına çıkma çabasıdır. Özgürlük,  aşk olarak hayatımıza yapmış olduğumuz müdahaleyi özgürlüğün ve farklılaşmanın doğası olarak erdemlik  olarak benimsemektedir.

Aşk ve özgürlüğün  bir tarihi vardır ve bu tarih insanlığın metafiziksel ve fiziksel başlangıcından beri devam etmektedir.Tanrı,  birbirlerini sevmeleri ve  birbirlerini özgürleştirmeleri için kadın ve erkeği yarattı. Cennette  mutlu  günler geçirdikleri   sırada, kendi özgür iradeleriyle   Adem ve Havva, Tanrı’nın kendilerine yasak kıldığı meyveyi yediler. Yapmış oldukları bu özgür tercihin bedeli olarak  cennetten kovuldular ve yeryüzüne atıldılar.  İnsanlığın bu başlangıç hikayesi, aşk ve özgürlüğü  ne kadar istediğimizi ortaya koyduğu gibi, aşk ve özgürlüğün  ne kadar tehlikeli olduğunu da bize öğretmektedir. Aşk ve özgürlük, bize cenneti kaybettireceği gibi, bizi yeryüzünün  sorumluları da kılabilir.

İnsanı yeryüzüne  atan Allah, insanı burada yalnız bırakmadı, çünkü Allah, insanı sevmekteydi. Özgürlük ve onur sahibi varlık olarak yarattığı insana O, en yüce değeri vermekteydi.Ve Allah, insana yeryüzünde kendi temsilcisi olma görevi verdi. Allah’ın insana olan sevgisi tamamen  spontane ve doğal olup, bu sevginin arkasında hiçbir gizli gündem bulunmamakta ya da bu sevginin hiçbir şekilde önceden hesabı kitabı yapılmamıştı. Allah’ın insana olan sevgisinin dayandığı model, aslında insanın insana olan sevgisinde de model olmalıdır. İnsanı yeryüzünde Allah’ın temsilcisi yapan   nitelikleri aşk ve özgürlük yeteneğidir.

İnsanın hem Allah’la hem diğer insanlarla olan ilişkisi, aşk ve özgürlükten soyutlanamaz.İngilizcede aşık olma  halini ifade etmek için aşka düşmek (falling in love) ifadesi kullanılır. Maalesef  insanın aşk ve özgürlük tarihine baktığımızda onun, aşk  yerine sevgisizliğe düştüğünü görmekteyiz. Aşkı ve özgürlüğü çok istememize rağmen çoğunlukla sevgisizlik ve esaret içinde kendimizi bulmamız, insan olarak  aşk ve özgürlük şeklinde  kaldırılması zor ağır bir yük taşıdığımızı göstermektedir.

Aşk ve özgürlük yükünü sadece  senede  bir defa  sevgililer günü kutlayarak hafifletmemiz mümkün değildir. Aşk, insanın Tanrı ve diğer insanlarla olan ilişkisinde  temel zemin ve model durumundadır. Bu ilişkinin niteliğini özgürlük belirlediği sürece, aşk  doğal bir insani tecrübe olarak  devam etmektedir. Özgürlüğün ortadan kalkması  bütün insani ilişkileri yozlaştırdığı gibi aşkın da yozlaşmasına  ve içinin boşalmasına neden olmaktadır.

Aşk ve özgürlük,  Aşkın ile olan ilişkimizi tek bir  formda dondurmamıza engel olduğu gibi insanla olan ilişkimizi de tek bir kalıba sıkıştırmamıza  ve sığlaştırmamıza engel olmaktadır. Sürekli bir oluşum ve  yenilenme süreci olarak aşk ve özgürlük, önümüze büyük imkanlar ve  seçenekler sunmaktadır.

Aşk ve özgürlük,  bütün insanların ekmek, su ve hava gibi anında karşılanması gereken somut ihtiyacıdır. Aşk ve özgürlük ihtiyacını  tek başına karşılamamız  mümkün değildir. Aşk ve özgürlük ihtiyacımızı ancak bizden farklı olan ‘Öteki’ sayesinde karşılayabiliriz. Başka bir ifade ile diğer dünyalıların varlığı sayesinde aşık  ve özgür olabiliriz. Sevgilimiz olan ‘Ötekiyi’ sahici anlamda sevebilmek için  sonu olmayan  bir macera olan aşkın hep özgürlükle  devam etmesini diliyorum.

12.02.2010

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et