Üçüncü Cumhuriyet”in parametreleri

Üçüncü Cumhuriyet”in İkinci Cumhuriyet ile aynı ve Birinci Cumhuriyet ile ters istikamette yürümesi gerektiğini bir önceki yazımda belirtmiştim. Bu yazıda doğru istikamette yürürken hangi parametreleri esas almak gerektiğinden kısaca söz edeceğim.

Üçüncü Cumhuriyet”in oluşma sürecinde usul ve düşünme tarzı bakımından dikkat edilmesi gereken noktalara öncelikle işaret etmeliyim. Türkiye son 12 yılda, bu 12 yılın da bilhassa son iki yılında büyük çalkantılar yaşadı. Bu tür dönemlerde olabileceği şekilde selim akıl ve sakin muhakeme yerini hislere terk etti. Soğukkanlı, ilkeli ve sistemik değerlendirmelerin yerini aceleci ve partizan yorumlar aldı.

Bu çerçevede toplum adeta Erdoğan”ı sevenler ve Erdoğan”dan nefret edenler olarak ikiye ayrıldı. Erdoğan”dan nefret edenler tüm yanlışlık ve kötülüklerin onun zamanında ve onunla – onun yüzünden başladığını sanıyor. Erdoğan”ı şeytanlaştırıyor. Sistem analizleri yapmak yerine, Erdoğan”ın karakteri, liderlik tarzı, söylem biçimi üzerinden siyasî analizler yapıyor. Söylenenler arasında Erdoğan”ın cumhuriyeti yıktığı, ülkeyi böldüğü, diktatörlük kurup özgürlükleri kısıtladığı, bir yolsuzluk ağı oluşturduğu iddiaları da var. Nefretçi kesim, hedefine sadece veya esas olarak Erdoğan”ı almış. O giderse her şeyin veya çoğu şeyin düzeleceğine inanıyor. Böylece farkında olmadan veya bilinçli şekilde yapmadan Erdoğan öncesini yüceltiyor. Erdoğan”ı çok sevenlerin bazıları da Erdoğan”dan nefret edenler gibi tüm analizlerini onun üzerinden yapıyor. Sistemin değişim ve dönüşümünün sadece Erdoğan”ın varlığına ve gücüne bağlı olduğuna inanıyor. Doğduğuna inandığı Yeni Türkiye”yi Erdoğan”ın merkezinde bulunduğu, bulunması gereken bir tasarım olarak görüyor.

Üçüncü Cumhuriyet sürecinde analizlerimizi ve sistem tasvirlerimizi Erdoğan”ın şahsında kişiselleştirmekten kaçınmak lâzım. İyi bir sistem kişilere, kişisel özelliklere göre tasarlanamaz. Bununla kişilerin, önemli siyasî liderlerin sistemlerin gelişmesinde hiçbir tesiri ve rolü olmaz demiyorum. Bu elbette imkânsız. Demek istediğim şu: Kişileri merkeze alarak başarılı sistem analizleri yapılamaz, iyi bir sistem tasarlanamaz. İyi sistem doğru genel ilkelere dayanmak zorunda. Hangi üstün özelliklere sahip olursa olsunlar, kişiler fani. Sistemler kişilerden sonra da yaşayacak ve ihtiyaçlara cevap verecekse, kişisel nefretleri ve abartılı sempatileri bir yana bırakıp, ilkeler üzerinden sistem analizleri yapmalıyız. Erdoğan”ın halk tarafından seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak Çankaya”ya çıkmasından ve yeni bir başbakanın göreve gelmesinden sonra bunu daha kolay yapabilecek durumdayız.

Erdoğan”dan nefret edenler de artık yeni duruma ayak uydurmalı. Erdoğan nefretinin İkinci Cumhuriyet”in kusurlarını görmelerine daha fazla engel olmasına izin vermemeli. Muhafazakâr bir tavırla her değişiklik önerisine ve adımına karşı çıkmak yerine, sistemin doğru ve gerekli gördükleri istikamette ıslah edilmesi, parçalı olarak yenilenmesi için ilkeler üzerinden tartışmaya girişmeli. Rakip fikirleri çürütmeye, tartışmaya taraf olanları kendi yaklaşımının daha doğru olduğuna ikna etmeye çabalamalı.

Üçüncü Cumhuriyet”in esasla ilgili olarak nereye yönelmesi neler yapması gerektiği de belli. Türkiye demokrasisini geliştirmeye, takviye etmeye mecbur. Bunu doğru dürüst yapabilmesi için demokrasi dediğimiz şeyin liberal demokrasi olduğunu aklından çıkarmamalı. Basitçe ifade edilirse, Türkiye sisteminin hem liberal hem demokratik yönlerini kuvvetlendirmeli.

Liberal yön insan hak ve özgürlüklerine daha fazla saygı gösterilmesine işaret ediyor. Bu demokratik devlete iki yönlü bir görev yüklüyor. Devlet hem bireylerin ve birey gruplarının birbirlerinin hak ve özgürlüklerini ihlâl etmesini önlemeli ve ihlâlcileri toplum ve mağdurlar adına cezalandırmalı, hem de kendisi hak ihlalcisi olmaktan uzak durmalı ve hak ihlâli yapan mensuplarını müeyyidelendirmeli. Her iki bakımdan da yapılacak şeyler var. Liberalleşme hakların daha korunaklı kılınmasının başka açılımlarına da gerek gösterir. Meselâ eğitim. Eğitim özgürleşmeli ve çoğullaşmalı. Türkiye ayrıca ekonomik sistemini de piyasa modeline daha çok yaklaştırmalı…

Demokratikleşme siyasal katılım haklarının genişletilmesine ve siyasal rekabetin artırılmasına işaret eder. Seçimlerde uygulanan barajın kalkması veya aşağıya çekilmesi, seçilme ve seçme yaşının daha aşağı inmesi, parti kurmayla ve ayakta tutmayla ilgili mevzuatın kolaylaştırılması, siyasetin finansmanının şeffaflaşması, seçilmişlerin atanmışlara üstünlüğünün pekiştirilmesi, çoğunluğun yönetme hakkının anayasal sınırlarının belirginleştirilmesi demokratikleşmenin hedefleri arasında olmalıdır. Az temas edilen bir konu olarak, toplumun eli artık yargıya da dokunmalıdır. Halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanının yapacağı atamaların yargının demokratik meşruiyetine katkıda bulunacağı kesin, ama daha fazlasına ihtiyaç var. TBMM de yargı atamalarında devreye sokulmalı ve hatta bazı kilit yargı makamları için seçim yoluna başvurulması düşünülmeli.

Şüphe yok ki bütün bunlar anayasa başta olmak üzere hukukî mevzuatta epeyce yenilemeyi, zihniyetlerde ciddî değişikliği gerektirir. Teknik işlerin ne olduğu ve nasıl yapılacağı ayrıca tartışılacak, incelenecek bir konu ama Üçüncü Cumhuriyet”in felsefî istikameti belli. İkinci Cumhuriyet Birinci Cumhuriyet”in liberal demokrasi adına ıslah edilmesiydi. Üçüncü Cumhuriyet cumhuriyetin aynı yolda ilerleyerek İkinci Cumhuriyet”ten daha liberal bir noktaya getirilmesidir.

04.09.2014, Yeni Şafak

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et