Sağ romantizm ve sol romantizm arasında CHP

Kurultayı uzun uzun anlatmaya gerek yok. Haber bültenlerindeki bilgiler bile kurultaydan “bir şey” çıkmadığını görmeye yeter. Artık bu kurultaydan sonra rahatça şu yargıda bulunabilirim: AK Parti’nin 3. dönem iktidarının yolu açıldı. Bu haliyle CHP %24-27 bandında seyredecek.

Bu yargıyı sadece CHP’nin ümitsiz durumu değil MHP ve DP’nin mevcut durumları da destekliyor. MHP referandumdaki yanlış duruşunun bedelini ödemeye devam ediyor. CHP’yle aynı pozisyonda durmanın imaj açısından ne tür sonuçlara yol açtığını görmüş oldu. %18’lere kadar çıkmış bir parti şu anda baraj sınırında dolaşıyor.

CHP ile aynı saflarda durmanın cezasını 27 Nisan’dan beri ödeyen DP’nin durumu ise daha hazin. Başlarına bir lider bile bulamıyorlar. Müflis tüccarların eski defterleri karıştırmalarına benzer bir şekilde Çiller’i yeniden vitrine koymayı düşünüyorlar. %1’lere düşmüş partinin bulabildiği çözüm bu kadar.

Sağlıklı bir muhalefet elbette sağlıklı bir demokrasi için elzem ama muhalefet hiç de sağlıklı bir görüntü vermiyor. Elbirliği etmişçesine AK Parti’nin 3. döneminin yolunu açıyorlar. Tüm muhalefet adeta AK Parti’ye çalışıyor… Merhum Özal’ın bayraklaştırdığı vizyon, misyon ve transformasyon gibi ufuk açıcı kavramların muhalefet cephesinde esamisi okunmuyor.

Yine CHP kongresine dönecek olursak: Vizyon ve misyon adına bir şeyler göremedik. Ufuk açıcı bir konuşma dinleyemedik. “Yeni CHP” lafı unutuldu, değişim-dönüşüm (transformasyon) adına bir şey göremedik.

Salondaki iki poster CHP’nin değişmediğini ilan eden iki alamet gibiydi. Birincisi CHP’nin resmî altı ilkesi. Bu ilkelerin hangisi küresel/digital dünyaya uygun? 30’lu ve 40’lı yılların sloganları 2000’li yıllarda ne kadar işe yarar?

Diğeri illegal sol örgütlerin pankartı formatındaydı. Pendik gençlik kolları hazırlamış: “68 ruhuyla halkın iktidarını kurmaya geliyoruz!” Pankartın üzerinde de Deniz Gezmiş ile Che’ye benzetilmiş Kılıçdaroğlu resmi var. Sanki, bir kitle partisinin değil de marjinal bir sol örgütün toplantısındayız. 60’lı 70’li yılların marjinal gençlik sloganları ile iktidara yürünebilir mi?

Hasılı, CHP henüz 1989 sonrası dünyayı okuyamamış. Soğuk Savaş sonrası döneme adapte olamamış. Post-modernizm ve globalizmden bîhaber. CHP’nin yaşlı kuşağı tek parti döneminin sağ romantizmi içinde; genç kuşağı ise 60’lı-70’li yılların sol romantizmi içinde. Birilerinin CHP’yi uyandırması gerekiyor; gerçek dünyaya uyandırması.

Bu işi kim yapacak: Hiçbir reel sorunun adını koyamayan, somut ve realist çözüm sunamayan, ucuz bir popülist söylem tutturmuş Kılıçdaroğlu mu? Gürsel Tekin mi? Süheyl Batum mu?

“Onlar ne veriyorsa ben beş fazlasını veriyorum” diyen demagogun söyleminden ne farkı var Kılıçdaroğlu’nun? Kadınları, yoksulları maaşa bağlama vaadini marjinal bir parti dile getirince ciddiye alınmaz ama anamuhalefet partisi de aynı şeyi söyleyince adama “nasıl ve nereden?” diye sorarlar. “Benim adım Kemal, ben bulurum” demagojisine de kimse inanmaz.

CHP’deki problem çok derinlerde. Kabahat Kılıçdaroğlu’nda da değil. CHP’nin esas sorunu yönetim sorunu değil ideoloji sorunu. Tek parti döneminin ruhuyla şekillenmiş mevcut ideoloji bütün genel başkanları teslim alıyor; kendi rengine boyuyor. Yönetimler gidiyor yönetimler geliyor ama o mahut ideoloji bir heykel sağlamlığıyla yerli yerinde duruyor. Durduğu için de hiçbir değişim söylemi sahici olamıyor.

Hasılı: CHP cephesinde “yeni bir şey” yok! Haziran seçimlerinden sonra hizipler, “yönetim başarılı olamadı, çekilmeli” diyerek düğmeye basacaklar. Örsan Öymen’den mülhem olarak söylersek, bir kurultay daha var.

Zaman-Yorum,

22.12.2010

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et