Oy Verme Saikleri

Bugüne kadar, insanlığın bulduğu yönetim sistemleri arasında en iyisi olduğu söylenen demokrasiler, yönetim görevini yerine getirmek üzere, birden fazla siyasi partinin yarışmacı olarak katıldığı, serbest seçimlerin yapıldığı siyasal sistem olarak kabul ediliyor.

Sistem demokrasi, onun unsurları siyasi partiler ama asıl unsuru da oy kullanacak olan “seçmenler”dir. Seçmenler, karşısına gelen siyasi partilerden, o an için beğendiği birine oyunu vererek, önümüzdeki 4 veya 5 yıl için ülkeyi, belediyeyi yönetme görevi ve hakkı verir. Çoğunluğun oyunu alan lider ve parti de yönetim görevini, hak etmiş olarak üstlenir.

Ülkemiz (Türkiye Cumhuriyeti) 14 Mayıs’ta, 94 yılda 29., çok partili hayata geçtiğimiz 77 yıllık dönemde 21. kez bir seçime gidecek. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılan 6 seçimi de bu rakamlara ekleyebiliriz. O seçimler de bizim demokrasi tecrübemizin unsurlarıdır. 55 milyonun üzerinde seçmen oy vererek, önümüzdeki 5 yıl için ülkeyi yönetecek başkanı ve onu kontrol edecek, yasa yapacak parlamentoyu seçecek.

Seçmenler bu oylarını hangi gerekçeden hareketle verirler? Bir sonraki seçimde neden oylarının rengini değiştirirler? Bu soruların cevapları çok ve karmaşıktır.

Mesela, oy vermek için en önemli saik, o partiyle ilk baştan, belki de partinin kuruluşundan beri dedesinden, babasından gelen bir bağlılık olabilir. Yani “dededen ‘o’ partili”dir. Bu tercih bazı kişilerde kuşaklar boyu sürer gider. Oy verdiği partinin değişik kademelerinde çalışan bir yönetici veya sade bir üyesi olabilir. Bir başkası ise, temelden sahip olduğu “sağcılık, solculuk, dindarlık, milliyetçilik” gibi saiklerle oyunu kullanır. Görüşüne en yakın bulduğu partiye oyunu verir. Belki de mevcut görüşünü zaten o parti belirlemiştir. Bir diğer sebep, mevcut iktidar partisinin icraatlarını beğenmek olur, istikrarın devamı için iktidardaki partinin yönetmeye devam etmesini ister. Tersi de geçerlidir. Mevcut iktidar partisinin yönetimini beğenmediği için, onu devirmeye en yakın aday partiye oyunu verir. Sadece beğenmemek de gerekmez. 5, veya 10 veya belki daha fazla süre hep aynı iktidarın hükümet etmesi bir bıkkınlık oluşturmuştur. Bir değişim isteyerek de oy kullanabilir. Bir başka sebep, partilerin verdiği vaatler ve sunduğu projeler olabilir. Hangisi kendi beklediği, olmasını umduğu vaatleri veriyor, projeler sunuyorsa, o partiyi tercih edebilir. Diğer partilerin hiçbirini beğenmediği için de bir partiye oy verebilir. Diğeri, parti liderinin yakışıklılığı, karizması olabilir. Söylediklerinin çok önemi yoktur ama lider çok yakışıklıdır. Beğeniyordur o lideri, o yüzden oyunu verir. Tersi de geçerli, çok itici, sinir bozucu bulduğu için oy vermeyecektir. Parti liderinin hitabeti de en önemli oy verme veya vermeme tercihlerindendir. Mesela bazıları, beğendiği liderinden dolayı oy verdiği partiyi, o lider şu veya bu sebeple liderlikten ayrılmışsa, bırakıp oy vermemeyi seçip, diğer liderler arasından, biraz daha fazla beğendiği lidere ve partisine oy verebilir. Seçmen karşısına çıkan adayın öncelikle beden dili ve bütün iletişim özellikleri de seçmeni oy vermeye veya vermekten caymaya itebilir.  Yine vaatlerinin ve projelerinin bir önemi yoktur. Partiyi tercih edip etmemenin bir sebebi de, milletvekili listeleri olabilir. Cezalandırma da bir tercih olabilir. Gönül verdiği partisi, sıralamada seçilecek yere, yerelde hiç sevmediği, beğenmediği birini koymuşsa, oyunu çekip, başka bir partiye verebilir. Bir diğer gerekçe de, “inadına oy verme”dir. Yani diğer partilerin bazı söylemleri, seçmeni, onların inadına onların karşısındaki partiye oy vermeye itebilir. Bir tanesi de, “vefa” içindir. O partinin başkanının veya partili birinin bir iyiliğini görmüştür. Bu illa şahsi olması gerekmez. Daha önceki bir oylamada, bir kanun teklifinde dahli olduğunu görmüştür. Belki o partiyi daha önce hiç düşünmemiş olsa bile bu sefer o partiye oyunu vermeye karar verir.

Bütün bunların dışında başka oy verme tercihleri de vardır. Seçime gitmeme, boş oy verme, bütün partileri “tercih” etme, protesto mesajı yazma, pusulayı yırtıp zarfa koyma gibi, oyunu “geçersiz” kılarak oy verme çeşitleri de vardır.

Bütün bunları söylerken, ülkemizde (belki dünyanın birçok ülkesinde) seçmenlerin önemli bir kısmının verecekleri oyların renginin bundan sonraki hemen hemen bütün seçimleri de kapsayacak şekilde belli olduğunu, şimdiden zaten rezerve olduğunu da yadsıyor değilim. Yani seçmenlerin, sandık başına gittiklerinde, “şu adayları bir gözümün önüne getireyim de burada karar vereyim” dediğini de söylemiyorum. Oyu çok önceden belli olsa bile, yine de belirlemede yukarıda saydığım sebepler etkili olmaktadır.

Yani seçmenler bir partiyi veya bir başkan adayını seçerken, her şeyleriyle o parti veya liderle tam manasıyla özdeş, içinde kaybolma, yoluna adanma, kayıtsız şartsız destekleme gibi bir saikle oy vermiş anlamına gelmez. Mevcut parti veya liderlerden birinin 100 özelliğinden 99’unu beğenmediği halde, 1 tanesini beğendiği, doğru bulduğu, onayladığı için bile oy verebilir. Ama o oy da, o parti ve liderle %100 tam uyuşma içinde olan seçmenin verdiği oyla eşittir ve aldığı oy sayısını aynı miktarda arttırır.

Bizim ülkemizde, bir parti tercih edilmişse, o seçmen, o partiyi tercih etmeyenlerce, peşinen “şu’cu, yandaş, hain, yalaka” gibi sıfatlarla tahkir ediliyor. Hiç kimsenin bir partiyi veya lideri tercih ederken “o’cu” olması şart değil. O partiyi veya lideri tercih etmedi diye “hain” olması da şart değil. Oyunu verirken yukarıda saydığım ve sayamadığım birçok “saik” kişinin o partiyi veya lideri seçmesine sebep olmuş olabilir. Her oyu saygıyla, her sonucu sakin ve olgunca kabullenelim.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et