Türkiye’nin Aktif Tarafsızlığı, Rus Göçü ve Rusların Türkiye’de Yaşadığı Bazı Sorunlar

2022 yılında başlayan Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmalar küresel ve bölgesel ölçekte pek çok sonuç doğurmaktadır. Bu acı durumun ülkemiz için de pek çok sonucu bulunmaktadır. Bu sonuçlardan birisi de hem Ukrayna’dan hem de Rusya’dan ülkemize gelen ciddi göç dalgasıdır. Bu göçlere ilişkin henüz elimizde veriler ve akademik çalışmalar bulunmasa da sayıların kayda değer olduğu aşikârdır.

Ağırlıklı olarak yabancı gerçek ve tüzel kişilerin avukatlığını yapan bir hukukçu olarak bu dönemde de pek çok Rus vatandaşına danışmanlık ve avukatlık yaptığım için süreci yakından biliyorum. 2022 yılında başlayan çatışmalardan sonra pek çok Rus vatandaşının Türkiye’de şirket kurma sürecine danışmanlık verdik. Pek çok Rus vatandaşının Türkiye’de borsa başta olmak üzere çeşitli alanlara yapacağı yatırımların hukukî güvenliğine ve vergilendirmelere ilişkin süreçlerini yönettik. Bu döneme ilişkin net bir biçimde söyleyebileceğim şudur ki son dönemde Rus vatandaşları Türkiye’ye ciddi bir beyin göçü ve yatırım gerçekleştirdiler ve bu durum devam etmektedir.

Bu durumun oluşmasında, Türkiye’nin, tıpkı 2. Dünya Savaşı sırasında Finlandiya’nın yaptığı Paasikivi-Kekkonen dış politikası olarak da bilinen “aktif tarafsızlık” politikasına benzer bir politika yürütmesinin etkili olduğu açıkça ortadadır. Türkiye, Rusya’ya uygulanan yaptırımlarda Rusya’ya nefes olmuş, aktif tarafsızlığını tahıl koridoru gibi hayati konularda da ustalıkla kullanarak dünya için oldukça önemli adımlar atabilmiştir. Kısacası, Türkiye oldukça başarılı bir politika izleyerek Rusların ve Ukraynalıların aynı anda güvenlerini sağlayarak her iki ülke vatandaşı için de güvenli bir liman olabilmiştir.

Öte yandan Rusya’ya uygulanan ağır yaptırımlar Rusya’daki ticarî hayati olumsuz etkilemektedir. Rus şirketler, dünyaya entegre bankacılık sistemini kullanamamakta, uluslararası ticaret yapamamakta ve daha pek çok sorunla uğraşmaktadır. Rus şirketler için bu yaptırımlardan kurtularak ticaretlerini devam ettirebilmelerinin yollarından birisi ise Türkiye’de şirketleşerek bu yaptırımlardan sıyrılabilmektir.

Pek tabiî, Ruslar Türkiye’ye geldikçe yaşadıkları çeşitli problemler de gündeme gelmektedir. İşin mutfağında çalışan birisi olarak, özellikle havalimanlarındaki hudut görevlilerinin tutumları en çok dert yakınılan konuların başında gelmektedir. Bunun yanı sıra son dönemde artan deport kararı, giriş yasağı veya INAD yolcu sayısındaki artış da konunun bir diğer yönüdür.  (Bu işlemlere yönelik açılan davalara bakan mahkemelerde de iş yükünün ciddi oranda arttığı ve yığılmalar olduğu gerçektir.)

Rusya’dan Türkiye’ye gelen ve yatırım yapmak isteyen kişilerin yaşadığı bir diğer temel problem ise bankacılık sisteminde ve ödemelerde yaşanan uzun süreçtir. Örneğin en ufak avukatlık ücretinde dahi fatura ve sözleşmelere rağmen engeller çıkabilmekte, ödemeler günlerce gelmemekte ya da sebepsizce reddedilerek iade edilebilmektedir. Kimi zamanlarda ise şirketlerin hesaplarına “şüpheli” oldukları gerekçesiyle günlerce bloke konabilmektedir. Bu durum şirketleri, iki ülke arasındaki ticareti ve yatırımcıları epey etkilemektedir. Diğer yandan iki ülke arasında Western Union benzeri ödeme yöntemleri aktif ve sorunsuzca çalışmakta, küçük çaplı para transferlerinde Rusya ve Post Sovyet coğrafyası mağdur olmamaktadır.

Rus vatandaşlarının Türkiye’de yaşadığı bankacılık sorunlarından bir diğeri ise Rus Rublesi hesabının açılamamasıdır. Teoride böyle bir yasak olmamasına rağmen kamu bankaları ve birkaçı hariç pek çok özel banka Rus Rublesi hesabı açmamakta, transfer yapmamaktadır. Her ne kadar piyasada fiziki olarak Rus Rublesi sorunu olsa da bu sorun fiziki ödeme sırasında USD veya TL çevirisi ile aşılabilecekken bankaların ABD yaptırımlarından çekinerek bu işlemlerde dahi sorun çıkarmaları Türk dış politikasıyla da uyumlu değildir. Çünkü yaptırım listesinde olan şirketler hariç tutularak diğer gerçek veya tüzel kişilerin işlemleri kolaylıkla yapılabilir.

Rus vatandaşlarının son dönemlerde yaşadığı bir diğer problem ise oturma izni konusundadır. Son dönemde oturma izni başvurularının reddinde belirgin bir artış söz konusudur. Diğer yandan genel olarak vatandaşlık başvuruları ise en çok dert yakınılan konuların başında gelmektir. Yıllar süren ve halen sonuçlanmamış hatta işleme dahi alınmamış başvurular olduğunu biliyoruz. Elbette bu durumun oluşmasında vatandaşlık başvurularındaki olağanüstü artış etkili olmaktadır. Ancak bu soruna yönelik olarak da muhakkak bir çözüm bulunmalıdır.

Yazımı sonlandırmadan evvel bir diğer değineceğim nokta ise özellikle Borsa İstanbul’un ve finansal kuruluşların, web adreslerinde veya rehber metinlerinde Rusça dil alternatifine de yer vermeleridir. Rus sermayesinin arayış içerisinde olduğu bu dönemde Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’nin ve Borsa İstanbul ile aracı kurumların yapacağı yayınların faydası olabileceğini düşünmekteyim.

Son olarak, Rusların yaşadığı bazı finans ve hukuk sorunlarını dile getirdiğim bu yazıda, Türkiye’de Rus göçünün etkilerinin, siyasi, sosyolojik veya pek çok diğer yönüyle neredeyse hiç çalışılmadığını belirtmek istiyorum. İlgili kurumların, olası sorunların yaşanmaması adına şimdiden gerekli çalışmaları yürütmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et