Liberal ekonomi yoksullukla mücadele edebilir mi?

Geçen ay İstanbul’da 4. Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı yapıldı. Dünyada yoksulluğun arttığı, bir milyar insanın günde iki dolar civarında para ile yaşamak zorunda kaldığı ve gezegenimizde çok ciddi bir yoksulluk sorunu olduğunun altı çizildi. Konferansta ve medyada dünyada yoksulluk ve fakirliğin ağır tablosu çizildi ve hemen akabinde yoksulluğun suçlusu olarak kapitalizm ilan edildi. Kapitalizmin dünyada yoksulluğu, fakirliği ve sömürüyü yaratan ve derinleştiren temel sistem olduğu propagandasını yapan kolektivist ideolojik çevrelerin devletin girişimci olduğu komuta ekonomisini övmeleri, sosyal adalet ve merhamet adına sahte bir ahlakçılık ve insancıllık taslamaları şaşırtıcı değildir. Yoksulluk ve merhamet sömürüsü yaparak özgürlüklerimizi ortadan kaldıran kolektivizmin sinsi bir şekilde propaganda edilmesini bu toplantının en talihsiz sonucu olarak değerlendirebiliriz. Sosyal problemleri kapitalizmin yarattığı, ancak sosyal problemleri çözecek en etkili faktörün devlet olduğuna dair klasik kolektivist argüman tekrar edildi. Burada bir gerçeğin altını çizelim: Devlet, sosyal problemleri çözen değil, problemleri yaratandır. Sosyal problemleri çözecek olan devlet değil özgürce dini, ekonomik, sosyal ve eğitimlerini seçebilen bireyler ve toplumdur.

Mikro kredi ve ‘sosyal iş’

Kapitalizmi yoksulluk ve fakirliğin sorumlusu ilan eden sosyalist ve İslamist kolektivism, ekonomik hayata dizayn edilebilir bir olgu olarak bakmaktadır. Serbest piyasa ekonomisine insan ilişkileri ağının meydana getirdiği doğal bir insani kurum olarak bakmayan Sosyalist ve İslamist kolektivist, piyasaya ortadan kaldırılması gereken bir kötülük olarak yaklaşmaktadır. Temel yanlış burada yapılmaktadır. Ekonomi, insani dizaynın ürünü değil, insani davranışa dayanmaktadır. Üretim araçlarını kontrol ederek ortaya çıkan ürünlerin devlet gücüyle dağıtılmasını savunan komuta ekonomisi, hem ekonomiyi hem de insan hayatının inkarı anlamına gelmektedir. Ekonomik hayat dizayn edilemeyeceği gibi, yoksulluk gibi insani ve sosyal niteliği olan bir problem de dışarıdan devlet müdahaleleriyle ortadan kaldırılabilecek bir sorun değildir.

Sosyalist ekonomik model, zenginlik değil, yoksulluk yaratmaktadır. Serbest piyasa ekonomisi ise zenginlik yaratmakta ve yaratılan zenginliğin insanlar arasında özgürce ve gönüllüce kurulan insan ilişkileriyle dağılımını sağlamaktadır. Sosyalist ve Keynesyenci ekonomi sistemlerinden daha fazla zenginlik yaratan serbest piyasa ekonomisini, dünyada var olan yoksulluğun sorumlusu ve yaratıcısı olarak suçlamak büyük bir yalanın tekrarından başka bir şey değildir. Serbest piyasa ekonomisinin temel amacı, fakirlik gibi sosyal problemleri ortadan kaldırmak değildir. Serbest piyasa ekonomisi, bireyleri ekonomik hayatlarını kontrol eden aktörler haline getirmektedir. Ekonomik hayatta bireyleri ve toplumu aktör haline getiren serbest piyasa ekonomisi, sosyal problemlerin çözümünü onlara bırakmaktadır.

Dünyada yoksulluğun en aza indirgenmesi ancak serbest piyasa ekonomisi içinde mümkündür. Serbest piyasa ekonomisini yoksulluğun kaynağı olarak gösterip onun ortadan kaldırılması gerektiğini savunmak ile serbest piyasa sistemi içinde yoksulluğun azaltılması için yollar aramak arasında çok büyük fark vardır. En az gelişmiş ülkeler konferansında yoksullukla mücadele adına kapitalizmden vazgeçme propagandası bolca yapıldı. Biz bu noktada serbest piyasa sistemi içerisinde yoksullukla mücadele etmeyi savunan bir yaklaşıma dikkat çekmek istiyoruz.

Dünyada yoksullukla mücadele konusunda kafa yoran isimlerin başında Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Bengladeşli Muhammed Yunus gelmektedir. Mikro kredi sistemiyle ülkesindeki fakirlikle mücadele eden Yunus, Yoksulluğun Olmadığı Bir Dünya ve Kapitalizmin Geleceği (M. Yunus, Creating a World Without Poverty: Social Business and the Future of Capitalism, Public Affairs, 2008) isimli eserinde günümüzdeki yoksulluk probleminin nasıl çözüleceğine dair önerisini ortaya koymaktadır. Yunus’a göre serbest piyasa ekonomisi, zenginlik yaratma ve ürünleri tüketicilere verimli ve ucuz bir şekilde sunma konusunda çok etkili mekanizmalara sahiptir. Serbest piyasa ekonomisinin sosyal problemleri çözme gibi bir amacının olmadığın ifade eden Yunus, piyasadaki aktörlerin kar elde etmenin yanında sosyal amaçlara hizmet eden işler yapabileceklerini söylemektedir. Bengladeş’teki çocuklara ucuz ve kaliteli yoğurt ulaştırmak için Grameen Bankası ve Danone’nin ortaklaşa kurduğu şirketi Yunus örnek olarak vermektedir. Yunus, mikro kredi sisteminden sonra yoksullukla mücadelede ‘sosyal iş (social business)’ kavramıyla ikinci projesini önermektedir. Sosyal iş önerisiyle Yunus, serbest piyasanın yerine geçecek yeni bir sistem dizayn etmemekte, piyasa güçlerinden etkin bir şekilde nasıl yararlanılacağından bahsetmektedir.

Serbest piyasanın günahı ne?

Kârlarını arttırmak amacıyla ekonomik teşebbüslere girişmek yerine Yunus, sosyal amaçları gerçekleştirmek için piyasada iş girişiminde bulunan yeni bir müteşebbis tipinden bahsetmektedir. Yunus, sadece girişimcinin amacını değiştirmektedir. Sosyal işte, girişimci karını arttırmayı değil, sosyal iyiye katkı sunmayı amaçlamaktadır. Sosyal iş önerisini ortaya koyan Yunus’un tezinin en zayıf tarafı, müteşebbisi kar etmek yerine sosyal katkı üretmeye neyin motive edeceği sorusuna bir cevap vermemesidir. Yunus’un sosyal iş önerisi değişik açılardan tartışılabilir ve eleştirilebilir. Ancak Yunus’un sosyal iş önerisinin önemli bir değeri bulunmaktadır. Yunus, sosyal iş önerisiyle serbest piyasa mekanizmalarından hareket ederek yoksulluk gibi temel bir insani soruna çözüm bulmaya çalışmaktadır. Serbest piyasayı inkâr ederek değil serbest piyasa içerisinde yoksulluğa çözüm arayışı, Yunus’un sosyal iş önerisinin en önemli karakteristiğidir. Daha doğrusu Yunus, bu önerisiyle serbest piyasa ekonomisi içinde yoksullukla mücadelede etkili yollar ve araçlar bulunabileceğinin imkânını ortaya koymaktadır.

Serbest piyasa ekonomisi insanları yoksullaştırma veya zenginleştirme şeklinde bir vaatte bulunmamaktadır. Serbest piyasa ekonomisi, insanlara hangi işi yapabilecekleri, nasıl kazanabileceklerini belirlemeyi, kazançlarını nereye harcayacaklarını ve nasıl yaşayacakları konusunda seçim yapma ve girişimde bulunma özgürlüğünü yani ekonomik özgürlüğü tanımaktadır. Kendileri için neyin iyi neyin zararlı olabileceğini en iyi bireylerin belirleyeceğinden hareketle bireyi ekonomik hayatın aktörü haline getirmektedir. Yunus, yoksul insanların da serbest piyasa ekonomi için de aktör olabileceğini söylemektedir. Yunus örneğinden hareketle söyleyecek olursak yoksullukla mücadele adına serbest piyasa ekonomisinden radikal olarak kopulması gerektiğini savunmak yoksulluğa teslim olmaktan başka bir şey değildir. Yoksullukla etkili bir şekilde mücadele serbest piyasa ekonomisinden kopuşla değil, serbest piyasa ekonomisinin mekanizmalarını insani ve sosyal hayatla bütünleştirerek gerçekleştirilebilir.

Açık Görüş, Star, 12.06.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et