Kavganın da bir ahlakı vardır

Son bir haftayı -iki saatlik zorunlu bir TV programı dışında- yorgan döşek hasta geçirdim.

Arada bir kafamı kaldırıp neler olup bittiğine baktığımda gördüğüm manzara o kadar berbattı ki yeniden yatağıma dönüp uykuya sığınmaktan başka bir şey istemedi canım.

Taraf’ta başlayan kampanyadan söz ediyorum…

Baransu’nun eski bir belgeyi ısıtarak oluşturduğu ve Taraf’ın da sanki yeni bir şeymiş gibi sürmanşetten verdiği o MGK haberinden…

HHH

Komünist partilerin tarihine aşina olanlar bilirler. Bu tarihler her gün yeniden yazılır. Ülkedeki siyasi kavganın gereklerine ve parti içi klikler arası güç dengelerine göre, bir bakarsınız iki gün önce “halk kahramanı” olan bir partili yoldaş birdenbire “emperyalist ajanı bir burjuva”olarak yaftalanıvermiş. Ve tabii, partinin resmi tarihinde onunla ilgili olarak anlatılan her şey de değiştirilip bir kahramanlık hikayesinden ihanet hikayesine dönüştürülüvermiş…

Baransu’nun “belgeli” (!) haberi bana fena halde, tarihin yeni ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden yazıldığı bu geleneği hatırlattı.

Meğerse Başbakan Erdoğan 2004’ten beri Ergenekoncular’la işbirliği halinde cemaatin çanına ot tıkama faaliyeti içindeymiş. Gülen Cemaati’ni bitirme kararını taa o zamanlardan vermiş ve sinsi sinsi çalışmış, bugün dershaneleri kapatma adımı da bunun son halkasıymış!

Taraf’taki haber özetle bunu söylüyor. Ve son on yılı hep birlikte yaşayan, her şeyi adım adım izleyen, günü gününe bilen milyonlarca insanın, yakın tarihin yeniden kaleme alınan bu “ihanet”versiyonuna inanmasını bekliyor.

Onlarca kalem günlerdir bu iddianın ne kadar absürt, ne kadar akla ziyan bir iddia olduğunu somut örneklerle anlatıp duruyor. O yüzden ben bütün bunları tekrar etmeye gerek bile duymuyorum. Eğer AK Partili olsaydım da, böyle bir suçlama karşısında kendimi savunmaya çalışmayı zul addeder, “bilen biliyor” der geçerdim.

Taraf’ın AK Parti’nin “ihaneti” olarak ortaya koyduğu o çizgi, tam tersine bir başarı öyküsüdür. Bu parti, kimsenin yıkılabileceğine inanmadığı toplum düşmanı bir rejimi, savaşsız-çatışmasız, halkı kırdırmadan, ülkeyi batırmadan, ekonomiyi çökertmeden dönüştürmeyi başarmışsa; bunu gerçekleştirebilmek için, zaman zaman geri çekilip, zaman zaman ataklar yaparak ama her zaman maceracılıktan kaçınıp gücüne uygun davranarak hep daha ileri gitmeyi becermişse, bu suçlanacak değil, şapka çıkartılacak siyasi bir maharettir. Zaten Cemaat de en yetkililerinden birinin ifadesiyle “altın çağı”nı bu maharet sayesinde yaşayabilmiştir.

Haklı zeminde kalmak

Hiçbir ittifakın ilelebet sürmeyeceğini bilenlerdenim. Zira ittifaktan söz ediyorsak, birbiriyle özdeş olmayan yapılardan; yani ortak çıkarlar kadar ortak olmayan çıkarlardan da uyum kadar uyumsuzluktan da fikir birliği kadar fikir ayrılıklarından da söz ediyoruz demektir.

Bunun anlamı, ayrılıkların ön plana çıkacağı, birliğin yerini mücadelenin alacağı bir günün gelebileceğini de peşinen bilmek ve kabul etmektir. Dolayısıyla, dershaneler noktasında patlayan mücadeleyi de anlayabiliyorum.

Ama kavganın da bir ahlakı olmalıdır.
Yıllardır birlikte yürüyen, en ağır ateş altında birbirlerine siper olan yol arkadaşlarının, kavgaya tutuştuklarında, hiç değilse, ortak geçmişi inkar etmemeleri beklenir.
Cemaat, dershaneler konusunda isyan etmekte elbette haklı. Ne var ki bulunduğu haklı zemini korumaya, mücadelesini bu zeminde sürdürmeye çok özel itina göstermesi gereken günler yaşıyoruz.

Zira zemin çok kaypak…
Baransu’nun haberinin üstüne ilk atlayanların Ergenekoncu generaller olduğunu görmek bile bu kaypak zeminin insanı nerelere sürükleyebileceğine dair fikir verebiliyor.

Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et