Hayırlı Bir Gelişme: Türkiye-ABD Anlaşması

Türkiye ile ABD arasına varılan anlaşmanın hayırlı olduğunu düşünüyorum. Nedenlerim aşağıda:

  1. Anlaşma Türkiye’nin Kuzey Suriye ve PKK-YPG hakkındaki endişelerinin ve kaygılarının ABD tarafından resmen kabul ve tasdik edilmesi anlamına geliyor. Böylece Türkiye’nin bu örgüte karşı aldığı tavrın ve ona karşı verdiği mücadelenin meşruiyeti tescil edilmiş oluyor.
  2. Türkiye silah kullanmayı bildiği kadar müzakere yapmayı ve diplomatik yolları kullanmayı da bildiğini ve önemsediğini gösterdi. Esasen Türkiye Barış Pınarı harekâtına gelinceye kadar konuşma, müzakere ve diplomasi yollarını sonuna kadar zorladı ama bir netice alamadı. ABD tarafından oyalandı ve tuzağa düşürülmek istendi. Köklü bir devlet geleneğine ve tecrübesine sahip olan bir ülkenin bu tuzağa düşmemesi gerekirdi. Nitekim düşmedi.
  3. Bu hadise uluslararası siyasetin sadece idealist temeller üzerinde sürdürülemeyeceğini, aynı zamanda realist yaklaşımın da bir doğru ve gerekli yanının bulunduğunu bir kere daha gösterdi. Uluslararası ilişkiler ağırlıklı olarak reel politika etrafında dönüyor ama ülkeler çoğu zaman güce dayanan politikalarına bir ahlâk ve ilke kisvesi de giydirmeye çalışmayı seviyor. Türkiye üstün bir askerî performans göstermeseydi şimdi farklı bir manzara ile karşı karşıya olabilirdik. Demek ki gerçekten barış isteyenin savaşa hazır olması lâzım.
  4. Küçük veya büyük her çatışmanın tarafları kimler olursa olsun insan ölümü ve maddî tahribat demektir. Bu ortaya çıkması istenmeyecek bir durumdur. Anlaşma sayesinde belki de çok sayıda insanın hayatı kurtulmuş olacaktır. Buna sevinmemek imkânsız.
  5. ABD güvenilir bir ülke değil. Umut edilir ki daha önce Münbiç ve birlikte güvenli bölge oluşturma gibi mutabakata ulaşılan meselelerde uyguladığı oyalama yollarına başvurmaz. Böylece anlaşma hayata geçer ve taraflar rahatlar. Bu aynı zamanda Türkiye’nin Batı blokundan ve NATO’dan koptuğu yolundaki yorumları da boşa düşürür.
  6. Türkiye oluşacak güvenli bölgeye isteyen Suriyeli sığınmacıların dönmesini istemekte haklı. Ancak, bunun zorlama ile yapılmaması, isteğe bağlı olması şart. Aksi takdirde başka acılar ortaya çıkar ve Türkiye’nin ahlâkî üstünlüğü zedelenir. Ayrıca, tamamen yeni yerleşim bölgeleri kurmak yerine gönüllü olarak dönen sığınmacıların tarihî geçmişi olan, yani insanların yaşamayı seçmiş olduğu ve asırlardır yaşadığı yerlerde iskan edilmesi akla, mantığa, insaniyete ve halkın sosyolojisine ve psikolojisine daha uygun olur.
  7. Bir kere daha söylemek isterim ki ahlâk ve coğrafî realite açısından Türkiye Suriye üzerinde en fazla söz sahibi olmayı hak eden ülke. Yüzlerce kilometrelik sınırımız var. Suriye’de olan her şey Türkiye’yi etkiler. Türkiye 4 milyon Suriyeli sığınmacıyı bir destan yazarak topraklarında ağırlamak suretiyle bir anlamda kendi içinde bir Suriye barındırmakta. Uzaklardan gelen emperyal güçlerin Suriye’deki varlığını sorgulamayanların Suriye’ye müdahil olduğu için Türkiye’yi sorgulamaya kalkmaları hem gülünç hem çirkin.
  8. Suriye krizinde Türkiye’nin politikalarının bir menfî katkısı olmuş olabilir Ama bütün sorunun sadece Türkiye’den kaynaklandığını söylemek, Suriye’nin tarihini, iç dinamiklerini ve emperyal güçlerin hesap ve icraatlarını hesaba katmamak, dikkate almamak, en azından, bir basiretsizlik işaretidir.

Son olarak kendim için birkaç şey söyleyeyim. Bu vaka da dâhil olmak üzere son yıllarda hemen hemen bütün makro analizlerim isabetli oldu. Çünkü her zaman sakin ve soğukkanlı, makul, mutedil ve dengeli olmaya çalıştım. Kişilere ve kuruluşlara karşı öfke ve tapınma nöbetlerine tutulmadım. Tahlillerimin isabetli çıkmasında bunun payı büyük.  O kadar ki, şaka yollu söylersem, neredeyse doğru ve haklı çıkmaktan yoruldum. Ama fikir ve analizlerim yüzünden bana ahlâksızca saldıranların bir kez olsun yanılmaktan ve haksız çıkmaktan utandığını ve başını önüne eğdiğini görmedim. Aksine, çoğu kez daha da saldırganlıştıklarına, şirretleştiklerine, çirkinleştiklerine, ahlâksızlaştıklarına şahit oldum. Bu yüzden, insanların aldıkları tavırların sırf bir sağduyu, bilgi, akıl ve mantık meselesi değil, daha ziyade bir huy, mizaç, karakter meselesi olduğunu düşünmeye meyilliyim.

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et