Ergenekon rejimi tarihe karışırken…

Ergenekon mahkemesinin kararları Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir dönemi kapatmıştır. Bu tarihi kararlar askeri vesayet rejiminden yeni bir rejime doğru geçişimizin ilanı olmuştur. Ergenekon rejimi artık tarihe gömülmüştür. 
Peki yeni Türk rejimi nasıl bir rejim olacak? Şimdi esas soru bu. 

***

İnsan hakları, demokrasi ve serbest piyasa kurumlarının tam oturduğu liberal demokratik bir rejim mi? Yoksa eski düzenin sadece aktörlerinin yer değiştirdiği yine demokrasi-dışı bürokratik güçlerin egemenliğini sürdürdüğü, hür ve adil seçimlerin sadece göstermelik yapıldığı yeni bir vesayet rejimi mi? 

***

Dindarlara, Kürtlere, Alevilere, Hıristiyanlara ve Yahudilere “ikinci sınıf yurttaş” gözüyle bakan ve yeri geldiğinde de bu kesimlere zulmeden o totaliter rejimin tarihe karışması Türkiye’nin büyük çoğunluğunu memnun etti. Ergenekon rejimi döneminde Türk devletinin “ideal vatandaş” tanımı madde madde sıralarsak şuydu:
1. Laik/ seküler bir yaşam tarzına sahip olunacak. 
2. Sünni olunacak. 
3. Türk olunacak
ABD’deki WASP (White Anglo-Saxon Protestan) kimliğine benzer bir LAST (Laik- Sünni-Türk) kimliğiydi bu. Kemalist ideolojiye göre Türk vatanı bu ideal kimliğe sahip vatandaşlardan oluşmalıydı. Ergenekon rejiminin devleti ve özellikle de ordusu bu kimliğe sahip olmayanları LAST kimlik formuna dönüştürmek için asimilasyon politikaları uygulayan bir yapıdaydı. Yani bu Kemalist projeye göre Sünni dindarlar laikleştirilecek, Aleviler Sünnileştirilecek, Müslüman olmayanlar Müslümanlaştırılacak ve Türk olmayanlar da Türkleştirilecekti.
Bu kesimler kendi istekleriyle asimile olursa Türk devleti çok memnun oluyordu. Fakat “Kimliğimi değiştirmem” diyenler Ergenekon rejimince dövüle dövüle yola getiriliyordu. 

***

Haliyle insanların kimliklerini zorla dönüştürme iddiasında olan bu rejim totaliter bir rejimdi. Türkiye’nin bugün hâlâ çok konuştuğumuz birçok meselesini bu korkunç rejim yarattı.
Türkiye’nin Türklerden sonra en geniş nüfusa sahip kesimi Kürtler baskıcı asimilasyon politikalarına haklı olarak direndi. Türkiye’nin Kürt meselesi buradan doğdu. Türk devleti Kürtçe konuşmayı dahi yasakladı. Kürtçe şarkı söylemek yasaktı. Kürtçe yazmak yasaktı. Kürtçe kitap, gazete ve dergi çıkarmak yasaktı. Kürtlerin çoğunluk olduğu şehirlerin ve kasabaların orijinal isimleri Türkleştirildi. Kürtlerin hafızası formatlanmak istendi. Kendi kimliğini inkâr eden, asimile olmayı kabul etmiş Kürtler devletin her kademesine gelebilirdi. Kürt kimliğine sahip çıkan, Kürt olmaktan utanmayanlara kamusal alan yasaktı. Böyle tip Kürtlerin eski Ergenekon rejiminde gördükleri tek muamele ezilmek ve dışlanmaktı. 

***

Türkiye’nin hâlâ çoğunluğunu oluşturan Sünni dindarlar da bu zorla laikleştirme/ sekülerizasyon politikalarına direndi. Türkiye’nin İslam meselesi buradan doğdu. Eski rejimin en nefret ettiği sembollerden biri başörtüsüydü.
Başörtülü kadınların öğrenci olması bile yasaktı. Üniversitelerde ve devlet dairelerinde başörtüsü takmak tamamen yasaktı. Türk ordusu içinde eğer bir askerin eşi ya da kız kardeşi ya da annesi başörtüsü takıyorsa o an ordudan kovuluyordu. Kovulduktan sonra mahkemeye gitme hakkı bile yoktu. TSK içinde askerlere verilen emirlerde birbirlerini ihbar etmeleri söyleniyordu. Eğer bir Türk askeri başka bir meslektaşının gizli gizli namaz kıldığını ya da eşinin askeri karargâh dışında gizlice örtündüğünü görürse hemen bunu belgeleyip ihbar edecekti. Böyle bir şekilde meslektaşının “İslami yaşam tarzı“na sahip olduğunu kanıtlayan Türk askeri ödüllendiriliyordu. Dindar olduğu “kanıtlanan” o kişi ise anında ordudan atılıyordu. 

***

İşte dün mahkûm edilen şey bu Ergenekon rejiminin ta kendisidir.

Bu yazı Sabah Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et