Ergenekon FETÖ ve Aleviler

Dün Ergenekon diye bir olgunun var olduğunu ifade ettik. Fethullahçıların Ergenekon davası adı altında kendi örgütsel hesaplarını görmesi ve saçmalıklara imza atması Ergenekon gerçeğinin varlığını ortadan kaldırmaz. FETÖ ne kadar hakikatse ETÖ de aynı şekilde hakikattir. Dün geride bıraktığımız Ergenekon rejiminin dindarlara ve Kürtlere neler yaptığını ve nasıl baktığını anlattık. Bu köhne rejimin amacı LAST (Laik yaşam tarzına sahip Sünni Türk) vatandaşlardan müteşekkil bir ülke yaratmaktı.

Türkiye‘nin Alevileri de tıpkı Kürtler ve dindarlar gibi Ergenekon rejiminden çok çekti. Aleviler, devletin zorla Sünnileştirme politikalarına haklı olarak direndiler. Türkiye‘nin Alevi meselesi buradan doğdu. Alevilerin çoğunluğu laik bir yaşam tarzına sahipti. Dolayısıyla Türk devletinin istediği ideal yaşam tarzı buydu. Fakat Alevilere yönelik sevgisizlik ve güvensizlik Kemalist rejime Osmanlı’dan miras kalmıştı. Osmanlı döneminde de Aleviler hep “sapkın” ve “isyankâr” görüldü. Eğer başları ezilmezse her an devlete başkaldırabilirlerdi.

Cumhuriyet de ilk olarak Alevilerin din adamlarına baskı kurdu. Tıpkı Sünni din adamlarına da baskı yaptığı gibi. Alevilerin “Dedelik” makamı yasaklandı. Dedelerin zorla sakalları kesildi. Şimdi unutturulmak isteniyor ama Alevi aydını Şenol Kaluç’un söylediği gibi Alevi dedeleri Kemalist rejim tarafından çok zulüm gördü. Haklarına, hukuklarına tecavüz edildi.

Ardından 1938 Dersim katliamıyla o bölgedeki Alevi nüfus nerdeyse tamamen yok edilmek istendi. 1960’lardan sonra Alevilerin sol hareketlerde aktif hale gelmesi Türk devletinin “komünizm tehlikesi” paranoyasıyla birleşti. Her Alevi yurttaşa “potansiyel komünist” gözüyle bakıldı ve ezildiler.

1970’lerde Kemalist rejimin “Stay Behind” yapılanmasının (İşte bu tam olarak Ergenekon’dur) organize ettiği üç Alevi katliamı yaşandı: Çorum, Malatya ve Maraş katliamları. Aynı şekilde 1990’ların başında da iki katliam daha yaşandı: Sivas ve Gazi katliamları.
Türk derin devletinin bu katliamlarda iki amacı vardı. Birincisi her zaman potansiyel tehdit olarak görülen Alevileri sindirmek. İkinci olarak da bu katliamları Sünniler işliyor gibi gösterip bir Alevi- Sünni çatışma ortamı yaratarak kendi gücünü konsolide etmek. Çünkü Ergenekon rejiminin başka türlü ayakta durması mümkün değildi. SünnilerAlevilere, Aleviler Sünnilere düşman olmadığı müddetçe bu rejimi yönetemezdiErgenekon elitleri.

Nitekim bu rejim 70’lerde “komünizm“i baş tehlike görürken ve her Alevi yurttaşı da “Potansiyel komünist” diye damgalarken dindar yurttaşları Alevilere karşı örgütlüyordu. 90’larda ise “İslamcılık” baş tehlike görüldü ve bu sefer de özellikle 28 Şubat darbe sürecinde Alevi yurttaşlar Sünni dindarlara karşı örgütlendi. Bu Ergenekon rejiminin temel stratejisiydi.
Artık bu strateji de iflas etti. Bu rejim tarihe gömüldü. Şimdiyse Türk- Kürt, Alevi- Sünni, dindar- laik hangi kimlikte olursak olalım amacımız gerçek bir demokratik hukuk devleti inşa etmek için el ele vermek olmalı.

Sabah, 26.04.2016

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et