Eğitimin sorunlarından biri de öğretmenlerdir

Öğretmenleri bu tekçi anlayıştan ve birtakım ideolojik önyargılardan kurtarmak adına çeşitli projeler ortaya atılmalıdır.

Baştan ifade edeyim; eğitimde yaşanan kalitesizliğin tüm nedenini öğretmenlerin sırtına yükleyecek değilim. Öğrenci fazlalığının getirdiği yoğun çalışma şartlarını, eğitim hayatını tanzim eden kanun ve yönetmelikleri, merkeziyetçi yapının sebep olduğu bir takım olumsuzlukları, hükümetlerin yanlış eğitim politikalarını, finans problemlerini vs. görmezden gelemeyiz. Ne var ki eğitim de iyi matematik bilen, ileride dolgun maaşlı seçkin meslekler edinme gayesiyle bireyler yetiştirmek anlamına gelmemektedir. Eğitimin özgürlükten bağımsız ele alınmayacak kadar insan hayatıyla birebir alakalı olduğu gerçeğini de yadsıyamayız. Çünkü matematik, geometri ve tarih derslerinden hatta çeşitli meslek dallarından evvel özgürlük, ahlak, erdem ve insanlık gelir. Bir insanın kaliteli bir doktor olması onun iyi bir insan olduğu anlamına gelmez. Eğitimde bir şahsiyet olarak öğretmenin rolü tam da burada karşımıza çıkmaktadır. Bir takım cebri uygulamalarıyla, totaliter tutum ve tavırlarıyla çocuklara özgürlük değeriyle tanıştırmayan, onlarda ahlak, erdem gibi değerlerin yerleşmesine imkân tanımayan öğretmenler bugün eğitimin önemli sorunlarından birini teşkil etmektedir. Bu doğrultuda bir eğitimden geçen bu tür öğretmenlerin sayıları azımsanmayacak kadar fazladır.

Cumhuriyet öğretmeni ne demek?

Bilindiği gibi Türkiye’de “eğitim ordusunun” ülke için askerî ordudan daha önemli olduğu, yarınlarımızın çağdaş, ilerici, laik öğretmenlere emanet edildiği/edileceği, bilimin, aklın ve aydınlığın öncüsü öğretmenler olduğu yıllardır resmi ağızlarca dillendirilen ifadelerdir. Ne var ki bu bir öğretmen tanımlamasından ziyade bir “ideolojinin militanı” gibi sunulan ifadelerdir. Dolayısıyla öğretmenlere neredeyse mutlak bir dokunulmazlık ve kutsallık atfedilmiştir. Oysa Türkiye’de öğretmenleri kutsal yapan şey darbecilerin ideolojik öğretmen kurgusudur. Resmi ideolojiyi içselleştirdikleri oranda kendilerine değer verilir ve onlara kutsallık atfedilir. Doğal insani özelliklerden soyutlanmış ve kutsallık atfedilmiş olan bu tür bir ideolojik öğretmen kurgusunun eğitim bilimi açısından pek kıymeti yoktur. Demokratik dünyada öğretmen demek; sıradan insan olarak kalan, fakat sürekli olarak kendisini geliştiren ve farklılaştıran, kendi bireysel evreninden diğer insanların evrenine geçmeyi bilen, diğer insanları kendi tecrübesinin bir parçası yapan, buyurma yerine konuşma ve dinleme olgunluğunda olan, insana dair hiçbir şeyi kendisine yabancı saymayan keşfedici mütevazı bir kişilik demektir.. Ne var ki mevcut eğitim sisteminin tezgâhından geçen eğitimcilere evrensel değerlere açık, insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkan, çocuklara tek bir ideolojiyi ve değer yargısını aşılamak yerine onları onurlu bir birey olarak görüp ona göre bir tavır geliştirmek yerine resmi ideolojinin kendilerine biçtiği bu bekçilik rolünü vazife edinmeleri istenmiştir.

Özgürlük ve insan hakları alanında eğitimden geçmeliler;

Türkiye’de öğretmenlere biçilen rol böyle olunca onlar da yıllardır çocukları özgürlük değeriyle tanıştırmak yerine onları birer asker gibi eğitmeye başladılar. Bu bakımdan farklı inanç, ırk ve düşünceye sahip öğrencilerine önyargıyla bakan, çocukların rahat hazır ol komutlarıyla asker gibi yürümelerinden, okul önlerinde onların nöbet tutmasından, tek bir kıyafete mahkûm edilmelerinden rahatsız olmadılar ve bu türden militarist uygulamaları eğitim adına sakıncalı görmediler. Çünkü onlar milliyetçiliğin ve Kemalizmin içselleştirilmesi gereken en temel değerlerden birisi olduğuna inandırılmışlardı. Bu bakımdan son günlerde 80 yıldır askeri esas duruşta ezberlettirilen andın kaldırılmasına en çok tepki eğitimcilerden gelmiştir. Oysa dünyanın da geldiği nokta göz önünde bulundurulduğunda eğitimin çoğulcu ve özgürlükçü bir temelde işlev görmesini talep edecek, eğitimde aile tercihlerin ön planda tutulduğu, bireysel farklılıkların dikkate alınarak daha esnek ve alternatif eğitim modellerini savunacak kesimin en başta öğretmenler olması beklenirdi. Ne yazık ki bugün öğretmenlerin hemen hepsi farklı eğitim modelleri önermek yerine hala tek bir ideoloji çerçevesinde dizayn edilen, devletçi eğitim sistemini savunmaktadır.

Öğretmenleri bu tekçi anlayıştan ve birtakım ideolojik önyargılardan kurtarmak adına çeşitli projeler ortaya atılmalıdır. Demokratik dünyanın eğitimde kat ettiği mesafe ve diğer ülkelerde var olan eğitim modelleri onlara tanıtılmalıdır. En önemlisi de eğitimciler insan hakları, bireysel özgürlükler, demokratik okul kültürü alanlarında sıkı bir eğitimden geçirilmelidirler. Bunun için okul ortamlarında Türkiye’de bu alanda çalışmalar yapmış aydınlardan istifade edilebilir. Ne var ki MEB’in bu doğrultuda ciddi adımlar attığını söyleyemiyoruz. Öğrenciler ant okumaktan vazgeçtiler ancak mesleğe yeni başlayan öğretmenler hala ant içemeye devam ediyor. Bu yüzdendir ki örneğin bir 12 Eylül ürünü olan 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde özgürlük yerine ikramiye istemektedirler. Eğitim hayatını tanzim eden kanun ve yönetmeliklerin çocuk, aile ve öğretmen lehine reformdan geçmesi gerektiğini hala dillendiremiyorlar. Kısacası önce öğretmenlerin eğitilmesi şart!

Sivil Düşünce

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et