Avrupa Asla Eskisi Gibi Olamayacak

Norveç”in başkenti Oslo”da ve Utoya adasında Anders Behring Breivik isimli terörist tarafından gerçekleştirilen saldırılarda doksan üç insanın hayatını kaybetmesi, Avrupa”da yükselen ırkçılığın, fanatizmin ve aşırılığın yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Norveç ve bütün Avrupa bu saldırıyla derin bir şok geçirmektedir. 22 Temmuz Avrupa bilincinde bir milat olmaya adaydır.Norveç, fanatizm, ırkçılık, İslamofobi ve aşırı sağ gibi Avrupa”da yaygın olan hastalıkların bulaşmadığı sağlıklı bir bünye olarak düşünülüyordu. Ancak Oslo saldırısı, fanatizmin, şiddetin ve ırkçılığın Norveç”in bünyesine de sızdığını ve onun direncini de kırmaya çalıştığını göstermektedir.

Avrupa”da soğukkanlı olmak ve korkuya teslim olmamak genelde erdem olarak yüceltilmektedir. Ancak Oslo saldırısından sonra Avrupa”nın sosyal psikolojisi radikal olarak değişmiş bulunmaktadır. Soğukkanlılık yerine Avrupa panik, korku, öfke, şaşkınlık ve sıcak kanlılık şeklindeki bir psikolojiye teslim olmuştur.Avrupa, fanatizmin, ırkçılığın ve şiddetin hükümran olduğu bir coğrafya olma tehlikesine karşı ne yapacağını bilmemektedir. Avrupa”nın ırkçılık, fanatizm ve şiddet karşısındaki acizliğini ortaya çıkaran Oslo saldırısı, bütün Avrupa”nın derinliğine hissettiği köklü bir tecavüz  eylemidir. Oslo tecavüzünün yarattığı travmayla Avrupa nasıl başa çıkacağını bilmemektedir.

Avrupalılar  gerçekten korkmaya ve endişe etmeye başladılar. Özgürlüğün, demokrasinin ve çoğulculuk değerlerinin inşa ettiği Avrupa”nın yerine fanatizmin, ırkçılığın ve şiddetin harap ettiği bir Avrupa gerçek anlamda bir tehlikedir. Maalesef ırkçılık, fanatizm ve aşırı sağ, özgürlüğü, demokrasiyi ve Avrupalılığı maske olarak kullanmaktadır. Aşırı sağ partilerin çoğunun isminde özgürlük kelimesi bulunmasına rağmen muhtevaları fanatizmle doldurulmuştur.

Irkçılık,  fanatizm ve şiddeti yeni teslis akidesi olarak benimseyen Avrupalı fanatiklerin ideolojik olarak karşı oldukları düşmanlar şunlardır. Küreselleşme, çok kültürlülük ve İslam. Bu üç olguyu düşman gören Avrupalı fanatiklerin nihai hedefi Avrupa kıtasını bütünüyle Kuzey Kore yapmaktır. Avrupalı fanatikler, bu üç düşmana karşı postmodern bir haçlı seferi yapmanın tarihsel, dini, kültürel ve sosyal misyonları olduğuna inanan patolojik bir kesin inançlı psikolojisi içindedirler.Bazı Avrupalı fanatikler terörist Breivik”den ikon olarak söz etmekte ve  hezeyanlarla dolu yazılarına İncil muamelesi yapmaktadırlar. Breivik”in  bin beş yüz sayfalık yazıları, kesin inançlılığın, fanatizmin ve ırkçılığın patolojisini ifade eden  metinlerdir. Kesin inançlılık, Avrupa”nın psikolojisini patolojileştirmektedir. Oslo saldırısı, psikoloji ve sosyolojinin patoloji karşısındaki yenilgisidir.

Avrupa”da fanatizm ve şiddet, kendisini İslam”a karşı konumlandırarak meşrulaştırmakta ve çekici hale getirmektedir. Avrupa”nın veya Amerika”nın İslamlaşması tehlikesinden söz eden Batılı fanatikler, Avrupa”nın Arabistan veya İslamistan olma şeklindeki bir illüzyonu gerçek olarak kurgulayabilmektedirler. Batılı fanatiklerin İslam karşıtı retorikleri, onların fanatizmini, ırkçılığını ve şiddet yönelimlerini örtmede iyi bir maske olabilmektedir. İslam”ın bu fanatiklerin elinden kurtarılması için Batıda yaşayan Müslümanlara önemli görevler düşmektedir. Başka bir ifadeyle Avrupa”daki fanatizm, ırkçılık ve aşırı sağla mücadele etmek sadece Avrupalıların işi değildir. Müslüman, Budist, Hintli, siyah-beyaz, Asyalı-Afrikalı herkesin Avrupa”da yükselen fanatizme karşı özgürlük, çoğulculuk ve barış değerlerini sahici anlamda savunması gerekmektedir.

Oslo saldırısını çılgın bir caninin işi olarak görmek veya her toplumda çılgın insanlar olabileceği klişesini tekrar etmek Avrupa”nın karşılaştığı tehlikenin farkında olmamak demektir. Asli sorun, ortada bir çılgın caninin veya çılgın bir grubun olması değildir. Bir çılgın grubun bütün Avrupa”yı çılgınlaştırma ve delileştirme olasılığı asıl sorundur. Avrupa”nın kendisini bu çılgın gruba karşı nasıl koruyacağı sorusu masada duran en önemli sorudur.

Doksan iki yılında Amerika”da Oklahoma”nın bir fanatik tarafından bombalanması sonucu onlarca insan hayatını kaybetti. Ancak Amerika, bu bombalamayı münferit bir vaka olarak okudu. Oklahoma”yı münferit bir çılgınlık vakası olarak algılayan Amerika, 11 Eylül saldırılarının sorumluluğunu ise bütün Müslümanlara yükledi. Oslo saldırısının değerlendirilmesinde, umarım aynı ölümcül hata yapılmaz. Terörizm ve şiddeti İslam”la ve Müslümanlarla özdeşleştirme konusunda çok başarılı olan Batı ülkeleri, kendi karanlık taraflarının farkına varma konusunda ise büyük bir körleşme içindedirler. Batının kendi karanlık tarafında saklı olan fanatizm, ırkçılık ve şiddetin farkına varması gerekmektedir.Batı kamuoyu kronik hale gelmiş körlüğünde ısrar ederse Oklahoma, Oslo ve Utoya”da olduğu gibi kendi içinden vurulma tehlikesiyle hep yüz yüze kalacaktır.

Oslo ve Utoya saldırıları, Avrupa”yı kendi içinde olan ama kendisinin farkında olmadığı fanatizm, şiddet ve ırkçılık hayaletiyle karşı karşıya getirmiştir. Avrupa”da ırkçılık ve aşırı sağla mücadele eden güçlü  toplumsal kesimlerin varlığı, bu hayalete karşı önemli bir savunma gücü oluşturmaktadır.Ancak Avrupa”nın bu hayaletten korkup  özgürlük, çoğulculuk ve barış değerlerinden geri adım atmaması, bu değerlerde ısrar etmesi gerekmektedir. İslam ve Müslümanlar başta olmak üzere farklı kültür, ırk, renk ve inanç mensuplarıyla geliştirilecek yapıcı ilişkiler, fanatizm ve ırkçılığın etkisini minimize edecektir. Irk, din, mezhep, cinsiyet, kültür, coğrafya ve milliyet gibi farklılıkların insanlığımıza giydirilen yapay elbiseler olduğunun farkına varmamız ve asıl önemli olanın bu elbiselerin altındaki insanlığımızı keşfetmemiz gerektiğini öğrenmemiz gerekmektedir.Oslo saldırısından Avrupalıların, Asyalıların, Hıristiyanların, Müslümanların kısacası bütün dünyalıların öğrenmesi gereken en önemli ders budur.

Startejik Boyut, 28.07.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et