Karadeniz Vakfı’nın 17. Olağan Genel Kurulu pazar günü gerçekleşti. Karadeniz Vakfı 1990 yılında kurulmuş ve varlığını günümüze kadar muhafaza edebilmiştir. Vakıf, eğitim bursları veriyor, ücretsiz olarak Arapça kursundan bale kursuna kadar birçok eğitim faaliyetinde bulunuyor. Hatta bu eğitimlerin yanında son yıllarda Stratejik Araştırmalar Merkezi bünyesinde akademik manada çalışmalar yapıyor, gündemi alanında uzman konukları ile değerlendiriyor.
Bu sene genel kuruluna İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Aksu, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu ve CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi gibi farklı siyasi partilerin temsilcileri katıldı. Vakıf, bu çeşitlilik ile 17.Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi. Peki bu çeşitlilik nasıl sağlandı? Diğer soru ise 32 yıl Karadeniz Vakfı nasıl hem faal olmayı başardı hem de varlığını devam ettirebildi?
Karadeniz Vakfı Genel Başkanlığına tekrar seçilen Yusuf Cevahir konuşmasında, “Vakfımız çıktığı mukaddes yolda, emin adımlarla yürümeye devam ediyor” dedi. Süleyman Soylu ise ‘insan ailesini özlüyor, birbirimiz ile tekrar bir araya gelmekten, birbirimiz ile hasbihal etmekten memnuniyet duyuyoruz” ifadelerini kullandı.
Rumeysa Kadak’ın Paylaşım Zinciri’ni yazdığım zaman bu etkinliğin sivil toplum hareketi olarak düşünebileceğimizi ve katılan kişilerin siyasal katılımı sivil toplum eli ile öğrenmelerinin önemli olduğunu vurgulamıştım. Karadeniz Vakfı’nın da sivil toplumdaki yerini buna benzer şekilde açıklayabiliriz. Farklı görüşten kişilerin aynı çatı altında buluştuğu veyahut aynı yönetimde yer alması sivil toplumun siyasete sağladığı bir katkı olarak görülebilir. Sivil toplumun en önemli amaçlarından bir tanesi insana fayda sağlamak olduğundan vakfa gelen kişilerin amacı siyasi ideolojilerini bir kenara bırakarak hizmet etmek oluyor. Bunu nasıl başarıyorlar sorusunun cevabı ise herhangi bir karşılık beklememek olabilir.
Genel kurulda konuşma yapan farklı siyasi partilerin temsilcilerinin söylemlerinde ortak bir nokta vardı. Ülke gündeminde olan konularda farklı düşünceler içerisinde olsalar dahi Karadeniz Vakfı çatısı altında bir araya gelebildiklerini vurguladılar. Güçlü bir sivil toplum sadece finansal yönden güçlü olduğunda ya da çok fazla etkinlik düzenlediğinde amacına ulaşmış olmaz. Farklılıkları bünyesinde kabul edebiliyor ya da farklılıkları bünyesinde birleştirebiliyorsa gerçek manada amacına ulaşmış olabilir.
Güçlü sivil toplum kuruluşu örneği olarak Karadeniz Vakfı’nı söylememizin bir diğer sebebi ise, sivil toplumun sivil siyasete olan katkısıdır. Siyasette günün sonunda sandığa gittiğinizde rakibinizi yenmeniz gerekiyor. Bunun için siyasetçiler sandığa gidene kadar çekişmeleri de hiddetli olabiliyor. Bu da ortamın gerilmesine sebebiyet veriyor. Karadeniz Vakfı gibi vakıflar farklı siyasî görüşleri bir araya getirerek sivil siyasetin yumuşamasına vesile oluyor. Bu da sivil siyasetin varlığına olumlu katkı yapıyor.
Sonuç olarak Karadeniz Vakfı’nın güçlü olmasının nedeni farklılıkları birleştirmektedir. Vakıf 32 yıllık varlığını da bu şekilde sürdürülebilir kılıyor. Vakıf bu süre zarfında büyük oranda faal olmasını da farklılıklardan çıkan güçlü fikirler ile sağlıyor.