Kılıçdaroğlu yeni yönetimini açıkladı. İki yıllık genel başkan olmasına rağmen defalarca yönetimini (MYK’yı) değiştirdi. Defalarca ikinci adamı ve genel sekreteri değiştirdi. Bu neyi gösteriyor: Genel başkan CHP’yi yeniden üretmeden yeniden paylaştırıyor. Biteviye paylaştırıyor…
CHP’nin ideolojisi değişmiyor ama fizyolojisi mütemadiyen değişiyor. Haksızlık etmeyelim; Kılıçdaroğlu CHP’nin ideolojisini de değiştirmek istiyor ama buna cesaret edemiyor. Zaman zaman münferit çıkış yapıyor ama bu çıkışları bir programa ve bir ekibe bağlayamıyor. Örneğin Kürt sorunu konusundaki çıkışı geleneksel CHP ideolojisinden bir sapmaydı. Ancak bu çıkış bir neticeye bağlanmadı. Akim kaldı. Kemalizm ve laiklikten (fazlaca) söz etmemesi de klasik CHP’den bir sapmadır. Ancak bunu da bir programa, ideolojik bir modele bağlayamadı.
ORTANIN SOLU ÖRNEĞİ
Bu son cümleden kastımı CHP’nin tarihinden bir örnekle anlatayım: Geleneksel CHP ideolojisinden tek ciddi kopuş ortanın solu çıkışıdır. Bu çıkış, kendi ideolojisini bir programa bağladı. Ortanın Solu adı altında bir kitap hazırlandı ve tüm delegelere 1966’da yapılan 18. Kurultay’da dağıtıldı. Bu çıkışın oturmuş bir ekibi de vardı. Bu ekip, içlerinde Turan Güneş, Besim Üstünel, Haluk Ülman, Deniz Baykal başta olmak üzere birçok akademisyen ve entellektüeli barındıran kaliteli bir ekipti. Ortanı Solu kitabı, Ecevit imzasıyla yayınlansa da bu ekip tarafından hazırlanmıştı. 1966’da delegenin karşısına ortanın solu kitabıyla çıkan bu ekip 1969’da kamuoyunun huzuruna “düzen değişikliği” programıyla çıktı. Düzenin koruyucusu bir CHP, bu ekibin elinde düzeni değiştirmek isteyen radikal bir partiye dönüşmüştü. Bu ekip kesinlikle Kemalist çelik çekirdekle uzlaşma ve koalisyona yanaşmadı. “Ya biz ya onlar” kesinliğiyle çıktı delegenin karşısına ve delegeden “Siz!” cevabını aldı. Kemalist tutucu ekip Turan Feyzioğlu önderliğinde toptan partiyi terk etti…
Yeni ekip 1977’de yüzde 42 oy oranı ile başarısını tescilledi… Başarılarının sebebi açıktır: CHP’yi yeniden ürettiler. Hem de baştan ayağa. CHP’nin hem ideolojisini hem fizyolojisini değiştirdiler…
Kılıçdaroğlu’ndan böylesine bir radikal değişim beklemek belki fazla iyimserlik olur ama tarihi realiteyi hatırlatmak da boynumuzun borcu. Kemal Bey’in kendine has kaliteli bir ekibi yok. Kemal Bey sürekli yeni koalisyonlar kuruyor. Kendi konumu dışındaki bütün konumları pazarlığa açıyor. Kendi konumu sarsılmasın diye sürekli ikinci adamları değiştiriyor. Sürekli parti sözcüsünü değiştiriyor…
Kılıçdaroğlu’nun yeni ekibi üzerine ayrıntılı analize gerek yok. Falan gitmiş, filan gelmiş… Hiç mühim değil. İsimler üzerinde durmaya da gerek yok. Heyecan ve ümit yaratan bir ekip yok. Vak’a ve isim bazlı analizlerden bir fayda hasıl olmaz, olmadı. İşin özü nedir: Eski koalisyon yıkıldı, yeni bir koalisyon kuruldu. Peki bu kaçıncı koalisyon, ben saymaktan bıktım…
Kemal Kılıçdaroğlu iki yıllık görev süresinde defalarca yönetim değiştirdi. CHP’yi yeniden üretmeden yönetimi sürekli yeniden paylaştırıyor. Parti içi iktidarı yeni koalisyonlarla yeniden ve yeniden paylaştırıyor… Bu nereye kadar gidecek…
ÜRETMEDEN YENİLENME OLMAZ
CHP lideri partide ikinci adam istemiyor. Listeyi bile alfabetik sırayla açıklıyor. Bu naiv tedbir ikinci adamlık sorununa çare olacak mı bilemem. Bence CHP’de ikinci adamlık sorunu yok; birinci adamlık sorunu var. Birinci adam, koltuğunu dolduramadığı için gözler ikinci adama çevriliyor. İkinci adamın ne zaman birinci adamlığa terfi edeceği üzerine tahminler yapıyor. Kemal Bey de bu tür yorumlardan bıkmış olacak ki ikinci adamlık konumuna eski ve yıpranmış isimleri getirerek sorunu kendince çözmüş oluyor. Peki bu çare olacak mı?
“Yeni CHP”nin neresi yeni? Aslında büsbütün yeni bir CHP yok. Eski ile yeninin bir koalisyonu söz konusu. Kemal Bey bazen eskinin bazen yeninin sözcülüğünü yapıyor. Dengeleri gözetiyor. İdare-i maslahat yapıyor. Kadro olarak CHP’deki yeni nedir? Bence sadece iki isim yenidir; diğerleri eskidir. Yeni iki isim Kılıçdaroğlu ile Tekin’dir. “Anadolu Çocuğu” sıfatını hak edecek sadece bu iki isimdir. Ötekiler bir şekilde seçkin sınıfa mensuptur; eşrafa aittir; eskidir. Kimi yerel eşrafın kimi merkezi eşrafın temsilcisidir. Fakat Kemal Bey ve Tekin halk çocuğudurlar. Anadolu çocuğudurlar… İkisi de Anadolu çocuğudur ama aralarında ciddi bir fark var: Tekin hayatın içinden geliyor ama Kemal Bey memuriyetin içinden geliyor. Hem de memuriyetin en tutucu alanından: Maliyeden. Emekli bir bürokrattan reform sadır olmaz. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun. Tekin ise en alttan geliyor; Ankara’dan değil İstanbul’dan geliyor. Feleğin çemberinden geçmiş… Kemal Bey’in kumaşında liderlik yok. Tekin’de ise var…
Geleceğin CHP’sinde liderlik için Kemal Bey’in şansı yok. CHP’nin liderlik koltuğu şu anda münhaldir. Hikmet Çetin ve Altan Öymen liderlik koltuğunu ne kadar doldurduysa Kemal Bey de o kadar doldurabiliyor. Deniz Bey yeniden dönemez. O artık siyasi bir mevtadır. O halde CHP’nin geleceğinde liderlik için kimler şanslı?
SARIGÜL MÜ TEKİN Mİ?
İki isim şanslı gözüküyor: Sarıgül ve Tekin. Sarıgül istikrasız ve kararsız çıkışlarıyla büyük puan kaybetti. Yıprandı. Ancak yine de hâlâ liderlik anketlerinde önde gidiyor. Tekin ise yeni ve sakin bir güç. Alttan, sessiz ama sağlam gidiyor. Yıpranmamış bir isim. 70’lerde Baykal’ın yaptığına benzer bir örgüt çalışması yapıyor. Çok büyük hatalar yapmazsa liderlik şansı Sarıgül’e göre daha fazla.
Ancak iki ismin de büyük bir eksiği var: İki ismin de entellektüel düzeyi yüksek ekipleri yok. İdeolojik bir programları yok. Ancak Türkiye’deki reel siyaset algısı açısından bu eksiklik çok da önemli değil. Türkiye’de seçmen kararını program ve ekipten çok lidere bakarak veriyor. Ortanın solu ekibinin iyi bir ideolojisi ve ekibi vardı ama halk yine de başlarındaki lidere baktı. Lideri karizmatik ve kendine yakın buldu. Lider de ekibini ihmal etmedi… Başarı ardından geldi.
Sonuç olarak diyebiliriz ki genel olarak solun, özel olarak da CHP’nin geleceğinde liderlik açısından zengin bir portföy yok. Eski deyimle liderlik bağlamında bir kaht-ı ricalden bahsedebiliriz. Yani adam kıtlığı, lider kıtlığı söz konusu. Topu topu iki isim telaffuz edilebiliyor. Sarıgül yıpranmış ve örselenmiş bir isim. Tekin ise tecrübesiz. Yine de ibre Sarıgül’den çok Tekin’i gösteriyor… Tabii önümüzdeki zaman içinde sürpriz bir isim ortaya çıkmazsa. Türkiye siyaseti her zaman sürprizlere gebedir.
Yeni Şafak, 03.08.2012