Yusuf Engin – AK Parti liberalleri küstürürse

Son günlerde AK Parti ile liberal, liberal demokrat olarak tanımlanan akademisyen-yazarlar arasında “köprülerin atılıp-atılmadığı” tartışılıyor. Özellikle AK Parti ve Başbakan’ın son birkaç hafta içinde Kars’taki heykelle ilgili görüşleri, içki ile ilgili yasal düzenleme ekseninde yaşanan tartışmalar, Osmanlı Padişahı’nın adını taşıyan TV dizisi hakkındaki görüşleri değişimci, dönüştürücü AK Parti’nin söylemlerinden uzaklaştığı gerekçesi ile bu yazarlar tarafından ciddi biçimde eleştiriliyor.

Taraf gazetesi başyazarı Ahmet Altan’ın Başbakan Erdoğan’ı siyaseten uyardığı yazıya Başbakan tarafından 50 bin TL’lik tazminat davası açılıyor. Bu gazete ki, maaşların bile ödenemediği, ciddi reklam baskısı, dağıtım sorunlarına rağmen bugüne kadar yaptığı yayıncılık ile Türkiye’nin demokratikleşmesine önemli katkılar yapmış ve “yandaş medya” olarak suçlanmıştır. Çaycısından başyazarına, teknik hizmetlisinden editörlerine maaşlarını bile zar zor ödemeye çalışan bu gazeteye ve başyazarına açılan bu dava, başlı başına hükümet ve Başbakan adına talihsizliktir. Bu aşamada AK Parti ve Başbakan’ın bu eleştirilerin neden birden arttığını düşünmesinde fayda vardır. Bugüne kadar kendilerini besleyen kanalları birden bire kesmek sağlıklı olmayabilir.

Eleştiriye tahammül
Özel alan ile kamusal alan arasındaki en önemli farklardan birisi aleniyettir. Yani özel alanda sahip olduğunuz haklara kamusal bir figür olduğunuzda sahip olmazsınız. Kamusallık biraz da bunu kabullenmektir. Kamusal bir aktör olduğunuzda her şeyinize göz önünde olur ve dikkat çeker. İnsanlar arkadaşlarınızdan, söyledikleriniz, kıyafetinize kadar sizin her şeyinize dikkat ederler. Bunlardan haber ve malzeme çıkarırlar. Siyasiler de kamusal birer figürlerdir. Başbakan iseniz o zaman bu aleniyet bir tür “çıplaklık” boyutundadır; her sözünüz ve davranışınız daha fazla haber olur. Ne yazık ki, Türkiye’de siyasiler bu konuda çok fazla tahammüllü değiller. En küçük bir eleştiride hemen yargı yoluna gidiyorlar. Oysa birçok Avrupa ülkesinde siyasiler açılan davalar eğer “şiddet çağrısı ya da kişilik haklarına hakaret” içermiyorsa reddedilir ve bu retlerin en temel gerekçesi ise siyasilerin kamusal figür oldukları için eleştiri daha açık olmaları gerekliliğidir.

Açılan dava üzerine Ahmet Altan önceki günlerdeki köşe yazısında meramını gayet açık biçimde yazmış; “Biz değişimi isteyen, Türkiye’yi değiştiren, askeri vesayete son veren, yeni anayasa yapacak Erdoğan’ı geri istiyoruz”. Bu sadece Ahmet Altan’ın değil, AK Parti’yi son dönemlerdeki izlediği politikalardan dolayı eleştiren herkesin istediği şeydir. İstiyorlar, çünkü Başbakan Erdoğan bugüne kadar yaptıkları ile bundan daha ileri gidebileceğine insanları inandırdı. Ergenekon’un, askerî vesayetin, kurulu düzenin üzerine gitti. Bugüne kadar iktidar oyunundan dışlanmışları yeniden oyun masasına oturttu. Demokratikleşme, sivilleşme, normalleşme sürecinde bu kadar ileri adım atmış bir partinin seçimlere altı ay kala birden bunların hiçbirini yapmamış parti gibi davranmaya hakkı yoktur. Buna sadece söz konusu yazarlar değil, AK Partililerin de itiraz etmesi gerekir. Çünkü AK Parti, değişen Türkiye’yi ve toplumsal talepleri okuyarak, onları siyasete taşıyarak başarılı oldu. Şimdi onlara sırt çevirmesi bu insanlar için de şaşırtıcı olur.

 
AK Parti ve liberaller
Liberal, liberal demokrat dediğimiz insanlar belki sayıca az ama Türkiye için varlıkları çok önemli. Elbette, Türkiye’yi bugüne kadar değiştiren ve dönüştüren hep siyaset oldu; Meclis’te alınan kararlarla oldu birçok şey. Ama bu olan bitenin ardında var olan psikolojik destek ve kamusal güç sayıları her dönem az olan bu bir avuç insandan geldi. Neden medya bu insanların eleştirilerine CHP’ninkinden, MHP’ninkinden daha fazla önem veriyorlar? Önem veriyorlar çünkü önemli, çünkü bu insanlar aynı zamanda AK Parti’ye yol gösteren önemli birkaç fenerden birisi. Üstelik bunu sadece AK Parti için yapmıyorlar. İnandıkları için, Türkiye için yazıyorlar ve konuşuyorlar. Onların yazıları, sözleri fener haline getiriyor onları. Üstelik bunları yaparken, en yakın çevreleri tarafından dışlanmayı göze alıyorlar, aldılar. Bulundukları çevrelerde yalnızlaşıyorlar. AK Partili bile değiller ama AK Parti’ye belki oy bile verdiler. İşte bunun için önemliler bu insanlar. Bu yüzden AK Parti bu sayıları az olan vicdan sahibi insanların eleştirilerini dikkate almalı. Onları dinlemeli. Çünkü onların siyasal partileri yok ama neredeyse tüm muhalefet partilerinden daha etkililer. Bugüne kadar AK Parti’ye verdikleri destekten dolayı teşekkür etmezken, şimdi eleştirdikleri için onlara kızmak hatta dava açmak AK Parti’ye ve Başbakan’a yakışmıyor. Çünkü 2011 seçimlerinden sonra AK Parti yine en çok bu insanlara ihtiyaç duyacaktır.

AK Parti neden bu kadar sert
AK Parti ne vaat etti seçmenlerine ve Türkiye’ye? Hukuk devleti, sosyal adalet, kalkınma, yeni anayasa, daha fazla eğitim, daha fazla sağlık; kısaca daha müreffeh bir Türkiye.

İşte Türkiye bu yola girmişken neden AK Parti bu kadar sertleşti? Sadece seçim sürecine girdiğimiz için mi? Milliyetçi seçmenin oylarını alarak MHP’yi barajın altına itmek için mi?

Eğer bu iki sorunun cevabı evetse, bu yolu izlemesine hiç gerek yok. Çünkü AK Parti, daha sert bir siyasal süreçten, yani referandum sürecinden başarıyla çıktı. MHP seçmeninin oyunu referandumda aldı. Bunun için daha milliyetçi olmaya, daha fazla sertlik söylemine savrulmaya gerek yok. AK Parti sadece olduğu gibi olsun, söz verdiği demokratikleşme adımlarına, yeni anayasaya, Kürt açılımına, Alevi açılımına sahip çıksın yeter. AK Parti sadece bu açılımlara ve verdiği vaatlere sahip çıksa yeter. Başabakan Erdoğan’ın dediği gibi “etnik, dinsel, bölgesel” milliyetçilik AK Parti’nin işi olmasın.

AK Parti ve Başbakan bu sert söylem ile AK Parti’ye duyulan korku ve kuşkuları giderek bir inanca dönüştürmekle kalmıyor, toplumsal kutuplaşmayı meşrulaştırıp derinleştiriyor. Muhalefetin eline koz veriyor.

Yazıya Başbakan’ın Ahmet Altan’a açtığı dava ile başlamıştık onunla bitirelim. Tüm Türkiye’nin bildiği gibi zor şartlarda çıkan bu gazeteye AK Parti cenahından açılan her dava, Türkiye’de askerî vesayetin emeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. Çünkü bugüne kadar askerî vesayetin fişlediği, andıçladığı bu insanlara AK Parti’nin aynı şeyi yapması sanırım onlar için de en büyük yürek yarası olur.

Türkiye demokratikleşmeye ve sivilleşmeye, cezalandırmayla değil, eleştiriye tahammülle, eleştiri hakkının kullanılması, hak ve özgürlüklerin genişletilip, derinleştirilmesi ile ulaşacaktır.

Taraf, 24.01.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et