Otuz üç yıl aradan sonra ilk defa 1 Mayıs’ın Taksim’de kitlesel olarak kutlanmasına izin verildi. Kalabalıklar, Taksim’e aktı ve hiçbir olay çıkmadan 1 Mayıs şenlik havasında kutlandı. 1 Mayıs’ın bayram havasında kutlanmasını ve kutlamalar sırasında hiçbir olay çıkmamasını, toplumumuzun olgunluk düzeyini göstermesi açısından önemli bir pratik olarak değerlendirebiliriz.
1 Mayıs denince hepimizin şimdiye kadar bu tarihten korkmasının ve endişe duymasının arkasında geçmişte yaşanılan kanlı bir katliam vardır. 1 Mayıs 1977’de meydandaki bir otelin üstünden kalabalığa açılan ateş sonucu otuz yedi masum insan hayatını kaybetti ve onlarca kişi yaralandı. 1 Mayıs ve Taksim Meydanı’nın böyle bir katliamla özdeşleştirilmesi büyük bir talihsizliktir. Bu katliam, Taksim’i ve 1 Mayıs’ı kirletmekle kalmadı, hepimize de gözdağı verdi. Bu katliam sayesinde dağlara taşlara korku sindi, birçok şeyi konuşmaya ve düşünmeye korktuk. Çünkü kendimizle ilgili birçok şeyi düşünüp ve konuştuğumuz takdirde başımıza 1 Mayıs katliamı gibi felaketler gelmesinden korktuk. Daha doğrusu 1 Mayıs katliamıyla katiller, yaşamak için en iyi yolun korkmak ve susmak olduğu mesajını hepimize yıllarca verdiler.
Yıllarca yaşadığımız bu korku dünyasından sonra bugün Taksim’de 1 Mayıs’ın bayram havasında kutlanması çok olumlu bir gelişmedir. Taksim’de 1 Mayıs’ın kutlanması önemlidir, ancak yeterli değildir, çünkü 1Mayıs 1977 katliamını kimin gerçekleştirdiğini hala bilmiyoruz ve bu katliamın failleri hala cezalandırılmış değildir. Yıllardır 1 Mayıs 1977 katliamının kontrgerilla tarafından yapıldığı yazılıp konuşulmaktadır. Başka bir ifade ile toplum nazarında, 1 Mayıs 1977’inin faili meçhul değil, bilinmektedir. Bu fail, kontrgerilla ya da günümüzdeki ifadesiyle derin devletten başkası değildir. 1 Mayıs katliamının faillerinin şimdiye kadar yakalanmaması ve cezalandırılmaması, insanım diyen herkesin vicdanını yaralamakta, ahlaki ve insani açılardan rahatsız etmektedir.
1 Mayıs 1977 katliamının, 12 Eylül 1980 darbesine zemin hazırlamak ve darbe şartlarını olgunlaştırmak için yapıldığı şeklindeki düşünceyi bugün geniş toplum kesimleri paylaşmaktadır. 1 Mayıs katliamının devamı olarak işlenen Doğan Öz ve Abdi İpekçi cinayetleri, Maraş-Çorum katliamları hep 12 Eylül darbesine meşruiyet sağlamak için yapılan kanlı organizasyonlardır.
Bugünlerde Meclise bir grup milletvekili tarafından Sivas-Çorum ve Maraş katliamlarının araştırılması için bir önerge verilmiştir. 1 Mayıs 1977 katliamını organize eden güç ile Sivas-Çorum ve Maraş katliamlarını dizayn eden güç aynıdır. Ancak bu güce bir türlü erişilememesi, onun devletin ötesinde ve üstünde bir güç olarak tasavvur edilmesine neden olmuştur. Meclisin, kendisini devletin ve milletin üstünde ve ötesinde gören bu gücü ortaya çıkarması ve ondan yaptığı bütün kirli işler için hesap sorması gerekmektedir.
Yıllarca, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlamalarına izin verildiği takdirde ortaya bir çok güvenlik probleminin ortaya çıkacağı klişesi tekrar edilerek kutlama yapılmasına izin verilmedi. 1 Mayıs’ta insanların coşkuyla Taksim’de kutlama yapması ve ortaya hiçbir güvenlik probleminin çıkmaması, resmi güvenlikçiliğin paranoyak özünü ortaya koyduğu gibi toplumun özgürlükçülüğünü ve olgunluğunu tezahür ettirmektedir. Devlet, toplumu manipüle etmediği ve kışkırtmadığı sürece, Taksim’de, Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da katliam olmamaktadır. Yeter ki devlet, toplumdan elini çeksin! O zaman birçok şeyin normalleştiği görülecektir.1 Mayıs 2010 kutlamaları, devletin değil toplumun aktör olması halinde bu ülkede her şeyin daha çok normalleşeceğinin ve doğallaşacağının bir uygulaması olmuştur.
3.05.2010