Erdoğan’ın Kürk Sorunu mu Kürt Sorunu mu?

Bu sorunsal CHP lideri Özgür Özel ve tek tek adları yazılsa uzun bir liste oluşturacak muhalif kalemler, konuşmacılar ve televizyon spikerleri tarafından ortaya konuldu. Bu sorunun kaynağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin beklenmeyen ve herkes için şaşırtıcı olan Öcalan için yaptığı çağrıdır. Bahçeli 22 Ekim 2024 tarihinde grup konuşmasında Öcalan için umut hakkından bahsederek Öcalan’ın mecliste örgüte silahların bırakılması için çağrıda bulunmasını dile getirdi. Bahçeli’nin beklenmeyen ve esasen tarihî çıkışı karşısında başta CHP olmak üzere muhalifleri hazırlıksız yakaladı. DEM ile kurdukları ittifakı da göz önünde bulunduran CHP bu çıkış karşısında temkinli bir dil kullandı. Sonrasında Erdoğan’ın amacının Kürt sorununu çözmek olmadığı söylemine daha sıkı tutunmaya başladılar. KCK-PKK’nın bu çağrıya cevabı TUSAŞ’a gerçekleştirdiği terör eylemi oldu. Bu yazının konusu olmamakla birlikte hatırlatmak gerekirse KCK-PKK bunu ilk defa yapmıyor. Ne zaman siyasetçiler Kürt Meselesinde siyasi bir adım atsa ve topluma bir umut verse örgüt bunun savunulmasını ve sürdürülmesini zorlaştırmak için en iyi bildiği şeyi yapmakta ve terör saldırıları düzenlemektedir. Bu yaklaşım 1990’lı yıllardan beri sürdürülmüştür. TUSAŞ saldırısıyla da Bahçeli’nin umut veren çağrısı sabote edilmiştir. Ancak Bahçeli 5 Kasım 2024 tarihli grup toplantısında çağrısının arkasında olduğunu belirtmiştir. Bahçeli teklifinin ve sözünün arkasında olduğunu hatırlatarak Öcalan’ın umut hakkını ve mecliste yapacağı örgüte silahları bıraktırma çağrısını yenilemiştir.

Bahçeli’nin örgütün süreci daha başlamadan sabote etme girişimine rağmen geri adım atmaması ve sözünün arkasında durması muhaliflerde bu girişim karşısında ilginç bir teorinin gelişmesine yol açtı. Bu teoriye göre Erdoğan ve Bahçeli’nin amacı Kürt Meselesinin çözümü değil; Erdoğan’ın yeniden başkan adayı olmasının yolunun açılmasıdır. Kürtlerden son seçimlerde aldıkları oyları da göz önünde bulunduran CHP 2013 döneminde gerçekleştirilen çözüm süreci karşısındaki tutumunu devam ettiremiyor. Hem Kürleri kırmamak hem de Bahçeli’nin başlatmak istediği çözüm sürecine destek olmama hali onlarda Erdoğan’ın amacı bir daha başkan olma teorisine sıkı tutulmasını sağlıyor. Özgür Özel’in ifadelerine göre Erdoğan’ın Kürt sorunu yoktur; kürk sorunu vardır. Bu teoriyle özelde DEM Partisi’ne genelde ise Kürtlere sesleniyorlar. Erdoğan’a güvenilmemesini, Kürt Meselesini çözmeyeceği anlatılmak isteniyor.

Başta CHP olmak üzere genel olarak muhaliflerin tutunduğu bu yaklaşımın ve çağrının iki açıdan gerçekçi olmadığını ifade etmek bu yazının konusudur.

Birincisi Kürtlerin bir sorun olarak görülmesi ve Kürtlerin inkârına ilişkin politik tutumun sorumlusu Ak Parti ve Erdoğan ya da genel bir ifadeyle muhafazakâr siyasi gelenek değildir. Bu sorunun kaynağı CHP’nin doğrudan aktör ve sorumlu olduğu Cumhuriyetin tek tipçi ve toplumsal mühendislikçi politik tercihidir. Üstelik Kürtlerin Türkiye’yi Osmanlı’nın devamı olarak görmesi, birçok girişime rağmen ayrılıkçı bir politik tutumu reddetmesi ve bir kader birliğiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli bir rol oynamasına rağmen özellikle tek parti dönemi uygulamaları sonucu Kürtler bir mesele olarak görüldü. Adnan Menderes’in Kürtler üzerindeki tek parti uygulamalarını kaldırmasıyla başlayan normalleşme ve demokratikleşme adımları Erdoğan döneminde devrim niteliğinde yeni bir evreye dönüşmüştür. Menderes dönemi normalleşme olarak tanımlanabilecekken Erdoğan döneminde #KürtMeselesi kavramının içeriği değişmiştir. Demokratikleşme adımları neticesinde inkâr ve asimilasyon bitmiştir. Kürtlerin varlığının değil; haklarının tartışıldığı bir döneme evirilmiştir. Bu kısa ve genel hatırlatma bize öncelikle Kürt Meselesi’ne dair bir girişimin içinde Erdoğan olduğunda güven duyulması gerektiğini ifade etmektedir. Yani “Erdoğan’ın Kürt sorunu yoktur” söyleminin tarihsel bağlamda bir karşılığı ve gerçekliği yoktur. Aksine Erdoğan’ın cesareti ve girişimleri sayesinde Kürtler bir sorun olarak görülmekten çıkmıştır. Yani tam olarak Erdoğan döneminde Kürt Sorunu bir sorun olmaktan çıkmıştır. Birçok Kürt siyasetçinin “bu sorunu çözerse Erdoğan çözer” açıklamaları bu tespitin doğruluğunun göstergesi olsa gerek. İlginç bir hatırlatmada bulunmak gerekir. Adnan Menderes Kürtler ile ilgili normalleşmeye ilişkin adımlar attığında dönemin CHP’lileri tarafından eleştirilere maruz kalmıştır. Menderes’in amacının Kürtlere şirin gözükmek ve onların oyları ile iktidara gelmek olduğu ifade edilmiştir. Bugün Menderes’in geleneğini temsil eden Erdoğan, CHP tarafından benzer söylemlerle muhatap olmaktadır.

“Erdoğan’ın Kürt Sorunu yoktur, kürk sorunu vardır” teorisinin ikincisi sorunu siyasetin doğasıdır. Siyaset var olan imkânların kullanılması sanatı olarak tanımlanmaktadır. Seçmenlerin sorunlarının çözülmesi siyasetin sorumlulukları arasında yer almaktadır. Bu anlamda siyasetçinin seçmenlerin sorunlarına talip olması ve bunun karşılığında oy beklemesi doğal bir süreçtir. Gerçekten Erdoğan’ın amacının Anayasa değişikliği olduğu ve bir kere daha adaylık yolunun açılması dışında başka bir motivasyonun olmadığını varsaysak bile bunda anormal bir şey yok. Aksi bir tutum anormal olurdu. Erdoğan nihayetinde seçmenlerin oylarına talip olmak zorundadır. Hükümet seçmenlerin hoşuna gidecek şeyleri yapmak zorunda. Buradaki niyetleri ne olursa olsun sonuçları seçmenlerin sorunlarını çözüyor olması bile tek başına kıymetlidir.

Sonuç olarak, CHP başta olmak üzere muhalifler açısından dile getirilen Erdoğan’ın Kürt sorununu çözemeyeceği, çözmek istemediği; amacının anayasa değişikliği olduğu söylemi her halükârda tutarlı ve gerçekçi değildir. Birincisi gerçekten Kürt Sorunu CHP’ye rağmen #Erdoğan tarafından büyük ölçüde çözülmüştür. İkincisi bu sorunu çözme vaadiyle bir kere daha aday olmak istemesi anormal değildir. Bu varsayıma göre Erdoğan anayasa değişikliği için DEM Partisinin meclisteki oylarına taliptir. DEM’in normal bir siyasi parti olduğunu varsaydığımızda, böyle bir olasılık karşılığında DEM’in pazarlığa oturması gerekmektedir. Başka bir deyişle, DEM Partisi böylesi bir talebi olan ve Kürt Meselesinde önemli adımlar atan bir aktörün önünü açmaya razı olmalıdır. Karşılığında ise kayyum düzenlemesinin kaldırılması, tutukluların salıverilmesi, Kürtçe ile ilgili daha fazla gelişme istemesi, Terörle Mücadele Kanununda çeşitli değişikliklerin yapılması ve saire gibi talepleri masaya koymalıdır. Esasen DEM Partisi siyasetin sağladığı imkânları kullanma becerisini Erdoğan başkanlık sistemini geliştirmek istediğinde veya İstanbul Belediye seçimlerinde de kullanmalıydı. DEM geçmişte hata yaparak Türkiye’de siyasetin sağladığı imkân ve fırsatları kullanmak yerine KCK-PKK’nin siyasi acentalığını yapmayı seçerek süreci heba etti. Bahçeli ile başlayan yeni süreçte #DEMPartisi Türkiye siyasi hayatında önemli ve anlamlı bir aktör olmak istiyorsa bu fırsatı heba etmemelidir.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et