Yeni Okul Modelleri Açılımı Ve Montessori Okulları

Bir gazetede önemli bir haber yer aldı. İstanbul Bahçelievler’de 7 pilot okulda Montessori Eğitim Sistemi hayata geçiriliyor. Pilot uygulama Bahçelievler Kaymakamlığı öncülüğünde yürütülüyor. Bu çalışmaya Fatih Üniversitesi ve Rotterdam Üniversitesi destek veriyor. Bu kapsamda Bahçelievler Milli Eğitim Müdürlüğünde görevli 15 öğretmene eğitim veriliyor. İstanbul ve Ankara’da bazı özel anaokullarının bu yöntemi kullanmaya çalıştığını da biliyoruz.

MONTESSORİ OKULLARI EĞİTİM ANLAYIŞI NEDİR?

Montessori okulları adını kurucusu Maria Montessori’den alır. 31 Agustos 1870 yılında İtalya’nın Ancona bölgesinde ki Chiaravelle doğan Montessori ülkesinin ilk kadın tıp doktorudur. Çocuk eğitimine önem veren Montessori 1906’da üniversitedeki başkanlık görevini bırakarak çalışan ailelerin çocuklarından oluşan 60 çocukla “çocuklar evini” kurarak çalışmaya başlamıştır. Bu çalışma sırasında çocukların çevrelerindeki nesne ve olaylara karşı gösterdikleri ilgi üzerine yoğunlaşır. Montessori çocukların çevrelerindeki “bilgiyi emmek” yetenekleri ve uyarıcı materyallerin onlar üzerinde bitmez tükenmez ilgiyi nasıl harekete geçirdiğini gözlemiş ve bilimsel gözlemlerine dayanarak kendi yöntemini geliştirmiştir. Çoklu yaş grupları için hazırlanan bu sistem 0-3, 3-6, 6-9, 9-12, 12-14 şeklinde yapılandırılmıştır. Bu okullar dünya çapında yaygınlaşmıştır. Dünyada 76 ülkede binlerce okulda bu sistem uygulanmaktadır. ABD’de 4000’den fazla özel Montessori okulu ve 200’den fazla bu sistemden esinlenmiş kamu okulları vardır.

EMİCİ ZİHİN

Montessori eğitim felsefesinin temel kavramı “emici zihin” dir. Bu felsefe çocukların ileride ortaya çıkacak olan özelliklerin onlarda zaten var olduğuna inanır. Çocukta var olan zihinsel, fiziksel, duyuşsal özelliklerin gelişebilmesi için çocuğun mutlaka özgürlüğünün olması gerekir. Çocuklar çevrelerindeki her şeye ilgi gösterirler. Objelere dokunarak, uyarılar alarak öğrenmeleri sebebiyle her şeye dokunarak keşfetmek isterler. Çocuklar duyularına gelen sesler, kokular, tatlar, görüntüler şeklindeki her türlü uyarıcıyı keşfetmeye, anlamaya çalışarak bunları birbirileriyle uyumlu hale getirmeye çalışırlar. Özellikle 6 yaş altı çocukların büyük bir zihinsel güce ve öğrenme kapasitesine sahip olduğu ve sadece dokunarak, keşfederek, yaşayarak çevrelerindeki bilgiyi emdiklerine inanılır. Emici zihin okul öncesi çocuklar için öğretilecek olanın kendilerine doğrudan öğretilmesine ihtiyaç duymaz. Bu sebeple Montessori sisteminde sınıfları çocukların serbest hareket etme, dokunma, değiştirme, keşfetmelerine izin verir. Önemli bir özellikte çocuğa kendi çalışmasını seçme özgürlüğü vermesidir. Bu sayede çocuklar yaradılış özelliklerine uygun olarak bağımsız çalışmaya, konsantrasyon geliştirmeye ve öz disiplin sağlamayı öğrenirler.

ÇOCUK KENDİ KENDİNE ÖĞRENİR

Dr Montessoriye göre öğrenme için gerekli olanın çocuğun kendi motivasyonu olduğunu söyler. Bu öğrenme sürecinde öğretmen ortamı hazırlar, aktiviteyi yönlendirerek çocuğa uyarıcı sunar. Bu sistemde temel esperi çocuk kendisi için ve yalnızca kendisi öğrenir. İlgisine göre konu ve çalışma materyalleri seçer. Bir başkasının değil kendisinin istediği ve arzu ettiğini yapar. Bu durum çocuğa kendi özgürlüğünün, doğallığının, seçiciliğinin farkına varmasını sağlar ve öğrenme işleminden keyf alır. Montessori yönteminin iddiası bireye sürekli öğrenmesi için ömür boyu öğrenme motivasyonu kazandırdığıdır.

Montessori sınıflarında farklı yaş grupları bir arada olur. Nedeni ise büyük çocukların küçüklerine yönelik koruyucu insani değerleri geliştirme, küçükler içinse büyüklerin davranışlarını ve bilgilerini gözleyerek yararlanma imkanı bulmaları olarak ifade edilir. Sınıf ortamı rekabete dayalı değildir. Her çocuğun kendi hızları, ilgileri, motivasyonları ve kapasiteleri oranında öğrenmesine açık bir ortam yapılanması vardır.

Bu okullarda sınıflardaki tüm eşyalar çocukların yaş özelliklerine göre düzenlenmiştir. Sınıflar oturma odalar biçiminde dizayn edilmiştir. Sınıftaki tüm materyaller çocuğun hemen uzanıp alabileceği şekilde yerleştirilmiştir. Hazırlanmış çevre diye kavramlaştırılan sınıf ortamlarında bolca materyal bulundurulur. Dört yaşındaki çocuk taşınabilir alfabe harflerle sözcükler, cümleler kurabilirken, beş yaşındaki çocuk boncuk takımlarıyla çarpma işlemi yapabilmektedir. Yine daha büyük çocuklar kabartmalı bir tarih şeridi üzerinden türlerin yok oluş sürecini çalışabilirler.

Bu sistem çocuğa gerçek hayat örnekleri ve işleri sunar. Çocuklar için uygun ebatlardaki araçlarla yetişkinlerin yaptığı, bulaşık yıkama, süpürme, meyve soyma, ütü yapma, ayakkabı boyama gibi yetişkinler için sıradan olan işler yapmaları sağlanır. Büyüklerin yaptığı işleri yapmanın çocuklar için heyecan verici ve özel bir yanı olduğu düşünülür. Çocuklar yetişkinleri taklit ederler ve model alırlar görüşü önemsenerek yetişkinlerin yaptığı işleri yapmaları onaylanır. Bu işler sırasında öğretmen çocuk istediğinde yardım etmek için yanındadır.  Bu çevrede özel olarak eğitilmiş eğitimciler dikkatli ve saygılı bir şekilde çocuğa refakat ederler. Eğitimciler her bir çocuğun duyarlı evrelerinde belirli bir öğrenme içeriğine karşı hassas olduğunu bilirler. Yani hazırlanan bu ortamın şekillendirici elemanları yetişen bireyin gelişim düzeyine uygundur ve sürekli öğrenme işlemini sürdürmesinde teşvik edicidir. Montessori okullarında bireysel sorumluluğun geliştirilmesi oldukça önemlidir. Önemli bir kavramda “normalleştirme süreci” dir. Çocukların kendi seçtikleri çalışmalar üzerinde sürekli konsantre olabilen, bir iç disiplin ve iç huzuru geliştirmekte olduğuna inanılır, buna normalleştirme süreci adı verilir.

Montessori okulları uygulamadaki zorluklar ve sorunlara rağmen uygulanan ülkelerde ki araştırma bulguları bu okulların halk tarafından geleneksel okullara göre hem iyi bir alternatif hem de ulaşılmak istenen amaca yönelik kazanımda daha ileri olduğunu ortaya koymaktadır. Her sistemin olduğu gibi Montessori eğitim anlayışının da zayıf ve güçlü yanları vardır. Mutlak ideal bir eğitim sistemi ve ortamından söz edilemez. Beklide en ideal eğitim sistemi ve ortamı sürekli kendini sorgulayan, yenileyen ve eleştiriye açık, tutuculaşmayan sistemdir diye tarif etmek en doğrusudur.

EĞİTİM ÜZERİNDE RASYONAL BİR TARTIŞMA YAPILAMIYOR

Ülkemizde eğitim sistemi çocuktan sistemin sunduğu bilgileri alması ve tekrar etmesini bekler. En başarılı öğrenci aldığı bilgileri testlerde en iyi yansıtan öğrencidir. Hal böyle iken toplumsal yapımızda okula yönelik tutuculuk hakimdir. Eğitim sisteminde yeni arayışlar konusunda sol ve Kemalist kesimler kadar muhafazakar kesimlerde oldukça tutucudurlar. Devletin halk tarafından yönlendirilmesine olan inançları onları okulun “belirli bilinç” yaratma misyonundan asla vazgeçmemesi noktasında sabitliyor. Okullardan çocukların bilinçlerini ve ruhlarının çelik kalıplara dökmesi bekleniyor.

Bu kesimler toplumsal değişimin aldığı yön ve dayandığı temel değerler ekseninde okulun sürekli değişim ve yenilenme içinde olması gerektiğine inanan reformcularla uzlaşmaz bir dil üzerinden konuşmaktadırlar. Okulu kendi politik tercihlerinin üretimi ve diğer politik tercihlere kapalı bir mekan olarak tasarlama konusunda ısrarcıdırlar. Bu durum rasyonel bir okul tartışmasını engelliyor.

FARKLI SİSTEMLER UFUK AÇAR

Birbirinden farklı okul modellerinin var olması iki açıdan kazanım sunacaktır. Birincisi; farklı nedenlerle (dini, siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel) oluşan toplumsal talepler karşılık bulacaktır. Farklılıkların kabul gördüğü toplumsal yapılar doğal olarak alternatiflerin oluşumuna da elverecektir. Bu iki durum birbirinin zorunlu sonucudur. İkincisi; sanayi devrimiyle birlikte okul piyasasında ana gövde kamu okulları oldu. Bu durumun devam edeceği de gözüküyor.

Sorun kamu okullarının hak ve özgürlükler temelinde, çocuğun ve ailenin kültürel ve değer haklarına saygı duyan ve çocuğun gelişimini kendi doğallığı içinde devinim etmesinin önünü açan bir evrilme yaşayamama sorunudur. Ana gövdenin etrafında farklı okul sistemi ve uygulamalarının olması çeşitli imkanlar yaratabilir. Kamu okulları kendini esnek yapılandırabilirse, gelişmelere karşı uyum sorunu yaşamayacaktır. Aksi halde donacak, diretecek ve sürekli sorunun kaynağı olacaktır. Farklı okul türlerinin tecrübelerini, birikimlerini, doğrularını kendi sitemine entegre edebilme esnekliği kazanması kamu okullarını olumlu yönde besleyecektir.

Evde eğitim (Homeschooling), uzaktan eğitim, açık öğretim, Montessori eğitim sistemi gibi alternatiflerin bir yandan tartışılırken diğer yandan pilot uygulamalarının başlanmış olması okula yönelik ön kabullerin aşınması ve daha sağlıklı okul sistemlerinin oluşturulmasına imkan vermesi açısından önemlidir.

 

Milat Gazetesi, 31.07.2012

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et