Türkiye, PKK ve Kürdistan

Kürdistan’ın bağımsızlığının ilan edilmesi halinde üzerinde düşünülmesi gereken hususlardan biri de Türkiye’nin ve Kürt örgütlerinin buna nasıl yaklaşacağıdır. Türkiye resmi söylemde halen Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduğunu belirtiyor. Ancak “Irak’ın toprak bütünlüğü” ifadesi Türkiye için 10 yıl öncesinden farklı bir anlam içeriyor. Artık bu, tartışılmaz bir kavram değil ve Türkiye’nin de bu konuda kırmızı çizgici bir politikası yok. Eskiden “Bağımsız Kürdistan”ı telaffuz etmek bile Türkiye’de tüyleri ürpertir, kaşların çatılmasına neden olurdu. Oysa bugün Dışişleri Bakanı Davutoğlu “Sykes-Pickot’un bekçisi biz değiliz” diyebiliyor. Yani Türkiye kendini ufuktaki Kürdistan’a hazırlıyor. Türkiye’yi bu noktaya getiren başlıca üç nedenden söz etmek mümkün. 1. Ortadoğu’daki cehennemi bir belirsizlik ortamında ekonomik istikrara sahip ve demokratik bir yapı arz eden bir komşu çok değerlidir. Nasıl davranacağı ve ne yapacağı kestirilemeyen yapılarla komşu olmak, Türkiye için ciddi bir risk demektir. Türkiye’nin bu tür yapılar yerine Kürdistan gibi istikrarlı ve işbirliğine açık bir devletle komşu olmayı tercih etmesi aklın gereğidir. Çünkü böyle bir Kürdistan, hem Türkiye için sağlam bir müttefik olur ve hem de tehlikeli coğrafyalar ile Türkiye arasında bir tampon bölge işlevi görür. Bu da Türkiye’nin mevcut ve muhtemel risklerini azaltır. 2. Türkiye’nin Kürdistan ile çok güçlü ekonomik ilişkileri bulunuyor. Her geçen gün aradaki bağları güçlendiren yeni anlaşmalar imzalanıyor, pürüzler asgariye indiriliyor. Ankara en büyük işbirliği olanaklarını Erbil’de görüyor. Keza Erbil de Ankara’ya dışarıyla bağlantısını kuracak büyük bir pazar olarak bakıyor. Büyük bir ekonomik potansiyel var, bu potansiyelin işlenmesi gerek Türkiye’nin, gerek Kürdistan’ın ciddi bir sıçrama yapmasını sağlayacak. Ekonomik geleceğin birlikte tahayyül edilmesi, Kürdistan’ın tanınmasına uygun bir zemin oluşturuyor. PKK faktörü 3. Devam etmekte olan çözüm süreci ve PKK’nin aldığı siyasi pozisyon da Türkiye ile Kürdistan ilişkilerin şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor. PKK, Türkiye’de dengeleri yerinden sarsabilecek en büyük muhalif hareket. Eğer PKK bağımsızlıkçı bir çizgide ısrar etseydi Türkiye dünyanın herhangi bir yerindeki bir Kürdistan’a sıcak bakmazdı. Zira bunu kendisi için tehlike addeder, bir Kürdistan’ın varlığının kendi içindeki Kürtlerin ayrılıkçı eğilimlerini güçlendirmesinden korkardı. Oysa şimdi farklı bir durum söz konusu. PKK “Bağımsız Kürdistan”dan vazgeçtiğini söylüyor, Türkiyelileşme siyasetine yöneliyor ve ortak vatanda beraber yaşama isteğini vurguluyor. PKK devlet için tehlike teşkil eden politik talebini bırakınca devlete bir özgüven geldi. Devlet her daim ensesinde hissettiği korkudan kurtuldu ve bölgesinde meydana gelen gelişmeleri daha sağlıklı bir şekilde değerlendirmeye başladı. Bağımsız bir Kürdistan’ın kendisi için bir tehdit değil muazzam bir fırsat ihtiva etiğini gördü. Bu sebeplerden ötürü Kürdistan bağımsızlığını ilan ettiğinde Türkiye’nin buna olumsuz bir tepki vereceğini düşünmüyorum. Türkiye, Kürdistan karşıtı bir cephe içinde yer alıp tüm Kürtlerin tepkisini çekecek bir siyaset yürütmez, aksine Kürdistan’ı tanıyıp işbirliği ve dayanışmayı geliştirmeye çaba sarf eder. Türkiye’nin ekonomik ve siyasi menfaatleri için doğru olan da budur. PKK, Kürdistan’a hazır mı? Kürt siyasi örgütlerinin bağımsızlık konusunda yaklaşımlarına gelince, burada iki farklı tavır var. PKK dışındaki diğer tüm örgütler yapılacak bir bağımsızlık ilanının arkasında duracaklardır. Fakat PKK bunu destekler bir tavır içinde değil. Geçen hafta birlikte katıldığımız bir konferansta Mesut Yeğen, PKK’nin bu davranışın iki nedeninin olabileceğini söyledi: Birincisi, PKK’nin zihniyeti ve ideolojik duruşudur. Bilindiği gibi Öcalan, uzunca bir süredir ulus-devlet karşıtı bir söylemi seslendiriyor. Ulus-devletin kapitalist modernleşmenin bir dayatması olduğunu ve Ortadoğu halklarına felaket getirdiğini belirtiyor. Ona göre inşa edilecek demokratik modernitede bu tür bir yapılanmaya ihtiyaç duyulmayacaktır. Ortadoğu’da ulus-devletin yarattığı sorunları aşan yeni bir devlet modeli üretilmelidir ve Kürtler bu modele öncülük edebilir. Dolayısıyla PKK’nin bağımsızlık ilanına uzak durmasının altında, ulus-devlet fikrinin yanlış olduğu ve Kürtlere bir faydasının dokunmayacağı düşüncesi yatar. İkincisi, siyasi mücadele ve örgütsel menfaatlerle alakalıdır. Zannımca bu, ilkine nispetle, daha belirleyicidir. PKK ile KDP arasında büyük bir siyasi rekabet var. Güney Kürdistan’ın Barzani liderliğinde bağımsızlığını ilan etmesi, kişisel olarak Barzani’nin ve parti olarak KDP’nin ağırlığını artırır. Barzani’nin tarihten gelen siyasi gücünü ve liderliğini pekiştirir, KDP’nin de Kürdistan’ın dört bir tarafındaki itibarını yükseltir. PKK’nin siyasi rakibinin etki alanı büyütecek böyle bir gelişmeden hoşnut olmayacağı açık. Bu itibarla denilebilir ki PKK kendi çıkarı ve perspektifi için tehlikeli bulduğu için bağımsızlık ilanına mütereddit yaklaşıyor. Fakat bunun da PKK için sürdürülebilir bir siyasi pozisyon olmadığını söylemek lazım. Türkiye’nin tanıdığı bir Kürdistan’a karşı çıkmayı PKK kendi tabanına anlatamaz. Çünkü PKK tabanı da Kürdistan’ın bağımsızlık ilanını destekliyor, bundan sevinç duyuyor. PKK’nin bu sosyal basınca direnmesi düşünülemez. PKK’nin yapması gereken bu yolda Kürdistan yönetimine destek olmaktır.

Serbestiyet, 12.07.2014

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et