Tamer Çetin, “Devlet ve nesil”

Özellikle Türkiye deneyimi, devletin nesil yetiştirme projesine ilişkin önermeleri, normatif olmaktan çıkarıp, pozitif ve dolayısıyla genel geçer bir konuma sokmaktadır. Bu ülkede ideal nesil yetiştirme gayreti, sürekli ve sadece özgürlüklerin daha fazla kısıtlanmasına neden olmuştur. Devlet, tanımladığı çağdaş yurttaşı idealize edilmiş insan tipine büründürmek için, bir dönem sırtındaki parka ve ayağındaki postalı tehdit olarak algılarken, bir başka dönem başındaki örtüyü, ilkellik ve kamudan tecrit gerekçesi saymıştır. Tanımlanmış ve dayatılmış milliyetçilik, insanların kendilerini hissettikleri ırka mensup olarak tanımladıklarında ölüme kadar giden ihlallere neden olurken, tercih edilen dini temayül, geri kalan ülke insanının zulüm görmesine neden olmuştur. Elde ne var diye bakıldığında devlet, hedeflediği insan tipine ulaşamamakla kalmamış, aksine amaç edindiği bütün bu alan ve konularda tersine bir nesil yetişmesine neden olmuştur. O halde dindar nesil yetiştirme projesi, uzun vadede aksiyle geri dönebilir. Hele bir vicdan meselesi olan din konusunda devletin zorlayıcı gücünü hissettirmesi, açıktır ki aksülamel yapacaktır.

Bir başka açıdan nesil yetiştirme projesinin olumsuzluğu, bu girişimin, pek çok başka alanda devletin bu türden belirleyicilik veya üreticilik eylemlerinden daha yüksek politik ve ekonomik maliyetlere neden olma olasılığıdır. Devlet, bu politika için kaynak ayırmaya başladığında, bu kaynak hangi din grubuna hangi oranda tahsis edilecektir? Normal piyasa süreçlerinde asla var olmayacak bu türden bir rantı, bürokratik veya siyasi karar alıcıların kendi dünya görüşlerine göre dağıtmayacaklarının garantisini kim verebilir? Bir dönem tüm bürokrat ve siyasiler kamu yararının koşulsuz temsilcileri olsun ve kaynakları adilce dağıtsın. Ancak bu durumun uzun soluklu olmayacağı açıktır. Kaldı ki Türkiye özelinde dindar nesille neyin tanımlanacağı şimdiden belirgin görünmektedir. Devlet, geri kalanın dindarlığı beni ilgilendirmez mi diyecektir? İlgilendirir diyorsa, kaynak nasıl adil dağılacaktır? Daha önemlisi, bu politikanın uygulanması için Milli Eğitim veya Diyanet İşleri’nin üstlenici olmasını gerektiren herhangi bir ekonomik rasyonel de bulunmamaktadır.

Dindar nesil yetiştirmenin, modern devlet için tek gerekçesi ahlaklı yurttaşlar yetiştirmek olabilir. Dindar nesil yetiştirmekle murâd edilen, ahlaklı bir toplum inşa etmekse, devlet, ahlaklı bireye neden olacak din tanımını nasıl yapacaktır? İslami ve hatta Sünni geleneği veri alsak bile, İslamiyet dışındaki din mensuplarının dinî yaşam tarzlarına ilişkin talepleri, bu süreçte nasıl karşılanacaktır? Kaldı ki sadece Müslüman yetiştirmenin hedeflendiği durumda bile devletin İslami gruplar arasındaki konumu ne olacaktır? Türkiye’de diyanet deneyimi çok açıktır. Sünni Müslümanlar dışındaki Müslümanları bile dışlayan bu yerleşik kurumsal yapıda, bu anlayışı değiştirmek için ne tür metotlar geliştireceksiniz?

Sonuç olarak devlet, bu türden fiilleri, öncüsü olup üretmek bir yana, kol uzunluğu dışına çıkarmalıdır. Devlet olarak toplumun faydalı nesiller yetiştirmesi hedefleniyorsa ve bunun bir yolunun da dindar ve ahlaklı bir nesil yetiştirmekle gerçekleşeceğine inanılıyorsa, burada devlete düşen rol, bireysel tercihlerin serbestçe işlemesine izin vermek olmalıdır. Tercihlerin, serbestçe ve ama diğerine zarar vermeksizin karşılığını bulabildiği bir ortam, devletin suni çabasından daha doğru bir sonuca neden olacaktır. Nitekim olmaktadır da. Devletsiz nesil, her olası sonuçta genel olarak daha kabul edilebilirdir.

*Doç. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi, İktisat Bölümü Öğretim Üyesi

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et