Özal’sız yıllarda Özal vizyonu

Özal’sız 18 yıl. Zaman hızla akmış. Ama hiçbir şey 18 yıl önceki gibi değil. Ölümünün ardından 1990’lı yıllarda yaşanılan ‘fetret’ devri bile değişimi durdurmaya yetmedi. Özal’ın fitilini ateşlediği değişim Türkiye’yi aldı götürdü bu zaman diliminde. O, bugünkü Türkiye’yi görebilse, eminim; ‘kurmaya çalıştığımız Türkiye’ye çok yaklaşmışsınız’ diyecekti.

Sessiz sedasız temellerini attığı ‘yeni Türkiye’nin yükselişi aşikar. Özal’ın en büyük özelliği, değişimi kaçınılmaz kılacak sivil, ekonomik ve toplumsal dinamikleri sisteme monte etmesidir. Üç büyük özgürlük savunusu, piyasa ekonomisi, siyasal reform, dışa açılma, etkin dış politika… Bunlar Özal’ın hem mirası hem de değişimin sürükleyici dinamikleri oldu.

Özal, bürokrasiyi ciddiye almadı, hatta devleti. Onun için aslolan toplumdu; üreten, satan, risk alan, değişen, girişimci toplum. Halkı devletin tebası olarak gören Kemalist-Jakoben anlayışa prim vermedi. Özal için demokrasi ve piyasa ekonomisi ‘devlet’ karşısında ‘toplum’u özerkleştirmenin, özgürleştirmenin ve güçlendirmenin araçlarıydı. Otoriter-Kemalist elitler, devletten topluma ‘sinsi sinsi güç aktaran’ bu adamı hiç sevmediler. Medyasıyla, bürokrasisiyle, iş örgütleriyle direndiler. Özal da bunlara açıktan meydan okuyacak güçte değildi açıkçası. Ne ordu kontrolündeydi, ne bürokrasi; ne de medyası vardı arkasında. Sivil toplum zayıf, darbeden yeni çıkmış toplum ürkek, ekonomi kırılgandı.

Özal yapabileceğini yaptı; uzun vadede sonuç verecek, derinden derine işleyecek, gürültü koparmayacak ama yapısal dönüşümü de kaçınılmaz kılacak işlere girişti. Ekonomiyi liberalleştirerek devletin müdahale imkânlarını sınırladı, dünya ile bütünleşme politikaları izleyerek toplumu ve ekonomiyi küresel rekabetin içine itti, AB üyeliğine başvurarak siyasal kurumlar ve değerler için Avrupa standardını öne çıkardı.

Özal, AB’ye tam üyelik sürecinin Türkiye’de demokrasinin kurumsallaşmasına katkısını biliyordu; ordunun sivil denetim altına alınması, hukuk devletinin güçlenmesi, sivil toplumun kökleşmesi için içine kapanan değil dışarıya taşan, evrensel siyasal standartlara demir atan bir Türkiye’nin gerektiğinin farkındaydı.

Devleti küçültmek gerekir derken; küçültülmüş, işlevleri daraltılmış bir devletin halkı baskı altına alma araçlarının da budanacağını öngörüyordu. Kürt sorununu çözmeden kalkınmanın, refahın, özgürlüğün ve etkin bir bölgesel politikanın mümkün olmayacağını biliyordu.

Değişim, uzun vadede piyasa ekonomisi, dışa açık bir toplum ve AB hedeflerinden güç ve ilham aldı. Bugün ‘devlet-toplum ilişkisi’nde ağırlık toplumdan yana çekiyorsa bunda 1980’lerde yaşanan ‘sessiz devrim’in rolünü görmemek mümkün değil. Kısaca Özal, değişimin tohumlarını attı yıllar önce. O tohumlardan bugün ‘yeni Türkiye’ doğuyor.

Evren’in arkasından cumhurbaşkanı oluşu da sivilleşme çabalarının bir devamıydı. O dönem eleştirilmiş, hatta partisi zayıfladığından dolayı ‘Çankaya’ya kaçtığı’ bile söylenmişti. Doğrusu kendisinin ardından partiyi yönetemediği gerçek. 1980’li yıllarda siyasi rakibi olan Süleyman Demirel’e en çok benzeyen kişiyi, Mesut Yılmaz’ı destekleyerek ANAP ruhunun çözülmesine katkıda bulundu.

Ancak Özal 1989’da Çankaya’ya çıkarken de bir devrim yapıyordu. 1960 darbesinden sonra tüm cumhurbaşkanları asker kökenliydi. Gürsel, Sunay, Korutürk ve Evren… Bu zinciri kırmak istedi. Cumhurbaşkanlığının ‘askerî vesayet’in devlet üzerindeki kurumsal başı olmasına tahammülü yoktu. Dirençlere ve eleştirilere rağmen Türkiye’nin gerçek anlamda ilk sivil cumhurbaşkanı oldu. Sonrası malum; generaller için Çankaya yolu Özal’dan beridir kapalı.

Bugün Özal’a kızanlar boşuna kızmıyorlar. Özal, toplumu devlet, devlet elitleri ve resmi ideoloji tarafından ‘kontrol edilemez’ hale getirdi. Yani toplum, devletin denetiminden çıktı, özgürleşti ve özerkleşti. Çünkü açık toplum, piyasa ekonomisi ve demokratik siyasetin kök saldığı bir toplum devlet tarafından denetlenemez, resmi ideolojinin buyruklarına göre yetiştirilemez.

Ölümünün 18. yılında, temellerini attığı ‘Yeni Türkiye’den Özal’a, siyasete ‘vizyon’ getiren adama selam olsun…

Zaman, 19.04.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et