Geçtiğimiz yıl Belçika parlamentosunda çocukların ötenazi hakkına dair yasa teklifi kabul edildi. Kalıcı bir hastalığa sahip olan ve iyileşme ümidi bulunmayan (!) çocukların, ailelerinin onayıyla öldürülmesi yasallaştı. Bu yasa ile Belçika, ötenazi konusunda herhangi bir yaş sınırı bulunmayan tek ülke oldu.
Ötenazi kavramı her zaman yanlış yorumlanan bir kavram olmuştur. Ötenazi tartışmalarına dikkat ederseniz çoğu zaman bunun insan hakları perspektifinden değerlendirildiğini ve bireyin, ölümünü talep etme hakkı (right to die) olup olmadığı üzerinden konunun tartışıldığını görürsünüz. Oysaki ötenazi fiiliyatta bununla alakalı bir şey değildir. Burada tartışılması gereken kavram “ölmek isteyeni öldürme hakkı”dır.
Bireyin kendi ölümünü talep etmesine ve bunu eyleme dökme çabasına “intihar” ve “intihara teşebbüs” denir. Ötenazi adı altında tartışılan şeyin asıl adı “assisted suicide”, Türkçeye tercüme edecek olursak “yardım alınarak yapılan intihar”dır.
İntiharın bir suç olup olmadığını tartışmak, eylemin, failin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanması dolayısıyla abestir. Fakat intihara yardım konusu için aynı şey söylenemez. Bir kişinin, başkasının intiharına yardımcı olması, aklıselim sahibi her insanın suç olduğunu gayet iyi bildiği bir eylemdir. Bu konuda ancak suçun işleniş şekli üzerinden tam bir cinayet sayılıp sayılmayacağı belki tartışılabilir.
Bunun sürekli asıl adı üzerinden değil de “ötenazi” gibi duyanın hiçbir şey anlamayacağı bir kılıf kavram üzerinden konuşulmasını doğru bulmuyorum. Bana göre bu kavramın arka planında ateist bir dünya görüşünün izdüşümü vardır.
Ötenazi Yunanca “iyi ölüm” anlamına gelir. Sağlığını ciddi derecede kaybetmiş, zor şartlar altında, belki bir takım aletlere bağlı olarak yaşayan insanların acı içinde yavaş yavaş ölmesinden ziyade kendi talebi üzerine bir başkasının yardımıyla ölümcül bir bileşimi damarlarına zerk ettirmek suretiyle “kolay” bir ölümü tercih etmesi şeklinde anlaşılan ötenazi kavramının arka planında; hastalığın, acı çekmenin kötü ve utanılacak bir şey olduğu, bunun yerine ölmeyi tercih etmenin daha iyi ve onurlu bir davranış olduğuna dair bir inanç yatmaktadır.
Herkesin bildiği gibi dünyada çeşitli dinlere mensup insanlarda ortak olan bir “ahiret inancı” vardır ve bu inancın öğretisine göre dünya sıkıntısı mutlak kötü değildir. Ölmeyi tercih etmek ise bu inancın yer aldığı tüm dinlere göre mutlak kötüdür. Öyleyse hiç kimse kendi inançlarını ve dünya görüşünü başkalarına dayatmasın. Bazılarına göre bu iyi bir ölüm olabilir ama bazılarına göre kişinin dünya hayatını tamamen boşa çıkaran, çok kötü bir ölümdür. O yüzden ben bu olaya ötenazi değil, “destekli intihar” demeyi tercih ediyor ve şunu ekliyorum:
Bir kimse ne kadar çılgınca ölmeyi dilerse dilesin, bu hiç kimseye onu öldürme hakkı vermez.
Allah’a çok şükür ki bu konuda ülkemde yürürlükte bulunan kanunlar benimle aynı fikirde. TCK’nın 84. maddesinde başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardımcı olan kişi için 2 yıl ile 5 yıl arası hapis cezasına, aynı maddenin 4. bendine göre ise fiilin bir çocuğa karşı işlenmesinin kasten öldürme sayılacağına hükmedilmiş. Yani Belçika’nın serbest dediğine Türkiye kasten adam öldürme demiş. Bu da pozitif hukukun hiçbir zaman mutlak hakikat olarak algılanmaması gerektiğini hatırlatan güzel bir örnek.
Son olarak şu “sağlığına kavuşması ümitsiz” olarak değerlendirilen vakalar üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.
İngiliz Sağlık Derneğine bağlı bir kurum tarafından çıkartılan “Nöroloji, Nöroşirürji ve Psikiyatri Dergisi”nin 2002 yılı 73/4 sayılı nüshasının 355-357 numaralı sayfaları arasında yer alan bir araştırmada sürekli (“continuous” – en az 1 ay) bitkisel hayata düşmüş hastaların hayata geri dönme olasılıkları yer almaktadır. En uç örneklerden birini verecek olursak; bu araştırmaya göre travmatik bir olay sonucu bitkisel hayata mahkûm olmuş hastalardan 6 aydır bu durumda olanların bile %19’unun hayata döndüğü bildirilmiştir.
Ayrıca kalıcı (“permanent” – en az 1 yıl) bitkisel hayata mahkûm olan hastalarda -çok düşük de olsa- geri dönme olasılığı bulunduğu ve geri dönen vakaların olduğu bildirilmiştir.
Görüldüğü gibi destekli intiharın hiçbir ahlaki ve rasyonel temeli bulunmamaktadır. Bu sadece, yaşadığı hayatı utanç verici bulan, ahiretsiz bir dünya görüşüne sahip insanlar ile bakıma muhtaç akrabalarına bakmayı zül addeden insanların desteklediği bir görüştür.