Naylon Poşetler, Çevre ve Piyasa Ekonomisi

Kanun marifetiyle getirilen naylon poşetlerin para ile satılması uygulaması başladı. Eskiden marketlerde bedava sunulan poşetler artık 25 kuruş gibi hayli yüksek bir fiyatla müşterilere satılacak. Bu uygulamanın amacı çevreyi korumak. Naylon poşetlerin doğada çözülmesinin yüzlerce yıl aldığı biliniyor. Yaygın biçimde kullanılan poşetler bu özellikleriyle doğaya ciddî bir tehdit teşkil ediyor. Fiyatlandırma ile tabiata bırakılan poşet sayısının -yani plastik miktarının- azaltılması hedefleniyor. Aynı veya benzer uygulamalar birçok ülkede mevcut.

Bu uygulama, doğal olarak, hayatımızı etkilemekte. Uygulamanın devreye girdiği on gün içinde birçok şey oldu. Bir taraftan iş mizaha döküldü. Diğer taraftan ciddî tartışmalar yapıldı. Sosyal medyaya ilginç olaylar yansıdı. Poşetleri yıkayıp asanlar, markete el arabası ile gidenler, satın aldığı poşeti kullanıp sonra aldığı yere geri gidip iade ederek parasını almaya kalkanlar çıktı. Şahsen şahit olduğum olaylarda insanlar ceplerinden veya çantalarından daha önce kullandıkları poşetleri çıkararak aldıkları şeyleri onlara doldurdular.

Kuşku yok ki bu vaka çeşitli açılardan değerlendirilebilir.

Doğada çözülmesi zor olan ve uzun zaman alan poşetlerin kullanılmasının azaltılması gerektiği açık. Tabiatı korumak zorundayız. Fiyatlandırmanın naylon poşet kullanımını azaltması bekleniyordu. Nitekim öyle de oldu. Poşet kullanımında görmezden gelinemeyecek, hatırı sayılır bir azalma yaşandı. Bunun olabilmesi için poşet fiyatının yüksek olması gerekirdi. Kanun bu yüzden poşet fiyatına hayli yüksek bir taban koydu. Fiyat meselâ 5 kuruş olsaydı büyük bir ihtimalle poşet kullanımında azalma ya hiç olmaz ya da çok az olurdu.

Diğer taraftan, vatandaşların şikâyetleri ve endişeleri de haksız değil. Madem parayla satılıyorlar, poşetlerde market isimleri yer almamalı. İsimli poşet ilgili marketin müşteriye bedava reklamını yaptırması anlamına geliyor. Marketlerin gelecek itirazları düşünememesi ve poşetlerde ona göre bir değişim gerçekleştirememesi onlar için bir eksi puan. Umarım kısa zaman içinde bu hatayı giderirler.

Naylon poşetlerin fiyatlandırılması onların yerine başka malzemelerden yapılan poşetlerin, taşıma araçlarının konmasını gerektirecek. Bez çantalar ve iplikten fileler ilk aday. Ancak, sanırım naylondan da tamamen vaz geçilemez. Bu alanda iki şey yapılabilir. Marketlerin önce bedava sunduğu, şimdi hiç değişiklik yapmadan 25 kuruşa sattığı dayanıksız poşetler yerine daha sağlam ve çok sefer kullanılabilecek poşetler sunulabilir. Zaten 25 kuruş gibi yüksek bir fiyat bunu gerektirir. Diğer bir yol, doğada daha kolay çözülen naylon poşetlerin üretilmesi olabilir. Bu tür poşetler zaten vardı ama gelişmeler onların daha da yayılması istikametinde olmadı.

Diğer taraftan, bu hâliyle uygulamanın marketlere “haksız gelir” kazandıracağı da açık. Maliyeti muhtemelen iki-üç kuruş olan poşetlere 25 kuruş fiyat konması marketlerin siyaset marifetiyle “fahiş kâr” elde etmesi anlamına gelir. İşte burada fahiş kâr kavramının bir anlamı var, zira sonuç piyasanın değil kamu müdahalesinin eseri. Pazara kalsaydı bu poşetler bu hâliyle 25 kuruşluk fiyata ulaşamazdı. Bu durumda poşetlerden toplanan paraların marketlere bırakılmak yerine bir kamu fonunda toplanarak çevre için kullanılması yerinde olur. Ya da poşetlerin 25 kuruş edecek vasıflara ulaştırılması.

Diğer iki konu piyasa ekonomisi ve çevrenin korunmasında piyasa ekonomisinin ve devletin mevcut, muhtemel ve mümkün rolleri. Önce bir balona bir iğne batıralım. Çevre kirliliğinin kapitalizmin eseri olduğu inancı bir hurafedir. Çevre kirliliği insanın yaşamasının bir sonucudur. İnsanın yaşaması çevreye bir maliyet bindirir. Bu, ekonomik sistemleri aşan bir geçekliktir. Hatta insan öldükten sonra bile çevreye bir maliyet çıkartmaya devam eder. Hiçbir ekonomik veya toplumsal sistem sıfır çevre sorunuyla yol alamaz. Komuta ekonomisi ve onun ana ideolojik alt yapısı olan sosyalizme dayanan siyasal ve toplumsal düzenler çevreye daha büyük maliyetler çıkartır. 20. Yüzyıl’ın en kötü çevre sorunları-felaketleri sosyalist ülkelerde vuku buldu.

Çevre sorunlarını çözümünde piyasa ekonomisi temel dayanağımız olmak zorunda. Piyasa ekonomisi doğru kaynak dağılımını sağlamak yoluyla, kaynakların etkin biçimde -başka bir deyişle tasarruflu veya en az girdiyle en çok çıktıyı üreterek- kullanılmasını sağlamak suretiyle çevreyi korumamıza büyük katkı sağlar. Çevreyi korumanın bir diğer vazgeçilmezi olan teknolojinin geliştirilmesinde, ekonomize edilmesinde ve yaygınlaştırılmasında da piyasa ekonomisinin başka bir unsur tarafından ifa edilemez bir fonksiyonu vardır. Çevreyi koruma daha az piyasa ekonomisinden değil daha çok piyasa ekonomisinden, başka bir deyişle daha az değil daha çok liberal –o sevimsiz kelimeyle- kapitalizmden geçmektedir.

Bu çerçevede ele alınması gereken bir mesele devlet regülasyonlarının çevrenin korunmasında herhangi bir müspet rolünün olup olamayacağı. Şüphe yok ki piyasanın gelişmesinde ısrarlı ve hızlı, devletin regülasyon yapmasında yavaş ve ihtiyatlı olmalıyız. Devlet regülasyonları çoğu amaçlanan şeylerin tersine hizmet etmektedir. Bu öylesine önemli ve derin bir konudur ki regülasyonların müşevviklerinin ve ekonomik sonuçlarının incelenmesi iktisat ilmi içinde kuvvetli bir alt dal hâline gelmiştir. Ne yazık ki ülkemizde regülasyon ekonomisi denen bu alanda çalışan insanların sayısı yok denecek kadar azdır. Bununla beraber, devletin bazı durumlarda devreye girmesi bazı yararlar sağlayabilir. Poşetlerle ilgili kanunî düzenleme bunun bir örneği gibi durmaktadır. Bu yüzden, kısıtlı olmak şartıyla, regülasyonlar yoluyla çevreye bir miktar koruma sağlamak mümkün olabilir. Motorlu araçlara yönelik emisyon regülasyonları da bu çerçevede görülebilir.

Bakalım naylon poşet işi nerelere varacak. İlginç bir tecrübe yaşayacağız ve eminim çok şey öğreneceğiz.

Yeniyüzyıl, 12 Ocak 2019

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et