“TÜİK’in 2019 Ocak tarihli verilerine göre işsizlik rakamları yüzde 3.9 oranında artarak yüzde 14.7’ye yükseldi.
Bu demek oluyor ki, işsiz sayısında geçen yıla göre 1 milyon 259 bin kişilik bir artış var. Üniversite mezunları arasında ise işsizlik yüzde 30’larda seyrediyor. Özetle diyebiliriz ki, Türkiye’de 4 milyon 668 bin işsiz var ve genç işsizlik oranı çok yüksek….” Özlem Albayrak, Yeni Şafak
Türkiye toplumu sosyal kültürel aidiyetlerin ve bağların yoğun olduğu bir dokuya sahip. Bu nedenle artan işsizlik ve ekonomik kriz, sosyal patlamalara şimdilik yol açmıyor. Ailenin çalışan diğer bireyleri, işsiz olan aile ferdine de “bakıyor”.
Lakin artan işsizlik oranı başta mezun olup da iş bulamayan bireyi, sonra ailesini ve sonra da toplumun kimyasını bozmaya başlar. İşten çıkarılan insan ise “neden diğerleri değil de ben” sorusunu sormaya başlar…
Kenarda kıyıda bir “yedek akçesi” veya yatırımı yoksa, geleceğiyle ilgili ciddi kaygılar baş gösterir. Tekrar işe girmek icin müracatlarda bulunur. İş bulamadıkça umutları tükenir ve içine kapanabilir. Uzun süren depresyonlar intiharla sonuçlanabilir.
Bir süre ortalıkta görünmemeye çalışır. Kendisini uzun süre izole eden birey depresyona girebilir.
İşsiz olan bireyin evdeki varlığı, evin alışık düzenini de bozduğundan evde çatışma çıkabilir. Bazı bireyler evdeki işlere ve düzene müdahale ederek kendisine “iş çıkarır”. Bu durum evin huzurunu kaçırır. Gerek bir okuldan mezun olup iş bulamayan gerekse mevcut işinden çıkarılan bireyler iş bulamadıkça kendilerini değersiz ve işe yaramaz hissedebilirler. Süreç uzadıkça ülkesine, yönetime öfkesi artar.
Bazı bireyler alkole, uyuşturucuya alışabilir. Kumar ve sanal ortamdaki paralı oyunlara, kumara tutulabilir. İnternet ve sosyal medya bağımlısı olabilir.
Geceleri uyumayıp günduz uyumaya başlar ve evin düzenini alt üst ederler.
Bazıları sanal ortamda evlilik dışı iliskilere başlarlar.
Dolandırıcıların tuzağına düşebilirler. Özellikle kumar bağımlılığına düçar olanlar, etrafından borç para alarak kredi çekerek, olmadı hatta hırsızlık, dolandırıcılık yaparak para bulmaya çalışırlar. Diğer yandan, işsizliğin getirdiği kızgınlık ve öfke ile; aşırı marjinal ideolojik gruplara ya da dini tarikatlara katılabilir.
En ön saflarda “azılı militan” olabilirler.
Gittikçe umutları tükenen işsizler agresif, mutsuz ve geçimsiz olabilirler. Trafikte veya başka alanlarda sabırsız ve kavgacı bir dil kullanabilirler.
Aile bireylerimin de maddi manevi enerjileri tükenince aile içerisinde de ciddi çatismalar ve huzursuzluklar hatta fiziksel şiddete dönüşen davranışlar baş gösterir.
Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan işsiz bireyler mutsuz ve sıkıntılı olurlar. Ailenin diğer bireylerinden para istemek “onurlarına” dokunur. Bazen hiçbir talepte bulunmayıp kendilerini ortamın akışına teslim ederler…
Bazı bireyler yurt dışına gidip yeni bir yaşamın peşinde koştururlar…
Neticede işsizlik, bireysel, ailesel ve toplumsal ciddi bir problemdir. Biyolojik, psikolojik ve sosyal ağır sorunlara yol açabilme potansiyeli yüksek bir vakıadır.
İmkanları efektif kullanıp, yolsuzlukları önleyerek istihdamı artırarak işsizliği azaltmak hepimizin ve ülkemizin hayrınadır.