Kurulduğundan beri yaşadığımız coğrafyayı kana boğan, her gün insan hayatını ortadan kaldırmayı alışkanlık haline getiren bir İsrail olgusuyla karşı karşıyayız. İsrail denilen korkunç şeyin, kendisinden başka her şeye düşman ve kendisi uğruna her şeyi yok etmeye hazır bir çılgınlık ve vahşet makinesi olarak dizayn edildiğini artık herkes anlamaya başlamıştır.
Yaratılan bu vahşet makinesi, aylardır Gazze’de yaşayan masum halkı açlığa ve sefalete mahkum etmiş bir durumdaydı. İsrail, Filistinlilere ‘sizin için ölüm, en iyi seçenektir’ diyordu. İsrail denilen vahşet canavarı için Filistin sorununun çözümü diye bir şey yoktur. İsrail açısından söz konusu olan sadece ve sadece Filistinlilerin nihai bir şekilde halli vardır, çünkü Filistinliler nihai olarak ortadan kaldırıldığında doğal olarak Filistin diye bir sorunda kalmayacaktır.
1945 Yılından beri İsrail, Filistinlileri nihai olarak halletmeye çalışmaktadır. Hamas ve güvenlik söylemleri birer aldatmacadan başka bir şey değildirler. Bu söylemler, İsrail’in Filistinlileri ortadan kaldırma uygulamalarını meşrulaştırmak için bütün dünyaya söylediği yalanlardan başka bir şey değildir. Gazze’ye uygulanan insanlık dışı saldırılar ve ambargolar, İsrail’in dünya ve insanlığı ortadan kaldırmayı hedefleyen korkunç bir canavar olduğunu sarsıcı bir şekilde ortaya koymaktadır.
Gazze pratiğinde insanlığı ortadan kaldırmayı hedefleyen İsrail vahşetine karşı bir grup insani yardım gönüllüsü, İsrail’in ölüme terk ettiği insanları, insanlığın ölüme terk etmediğini göstermek için bir insani yardım faaliyeti organize etti. Gazze’ye insani yardımı götürmek için yola çıkan gemilere, yirmi birinci yüzyılın Nazi ordusu konumundaki İsrail komandoları vahşice saldırdı, onlarca insan öldü, onlarca insan yaralandı. İsrailli Nazi komandoları, sedyedeki yaralıları bile kelepçeleyerek tutukladılar. Bu uygulama, Hitler’in Nazi subaylarının, İsrailli Nazilerden vahşet konusunda öğrenecek çok şeyi olduğunu göstermektedir.
İsrail’in sorunu tarih boyunca vatansız kalmış ve soykırımlara uğramış Yahudilere Filistinlilerin yurtlarını gasp ve işgal ederek bir vatan elde etme çabasından kaynaklanmamaktadır. Asıl sorun İsrail’in bir devlet yerine, bir terör ve vahşet makinesi olarak dizayn edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bakanlar Kurulunda suikast kararlarının alındığı tek ülke İsrail’dir. Filistinlilere saldırılar yapılırken sadistçe bir keyifle sarhoş olan yöneticilerin olduğu terör örgütünün adı İsrail’dir. Kurulduğundan beri bu örgütün sözde devlet başkanları, başbakanları ve bakanları tescil edilmiş teröristler listesinde yer almaktadırlar. Başbakan Netanyahu’nun ve diğer İsrailli bakanların İsrailli Nazilerin insani yardım filosuna karşı yapmış oldukları son terörist saldırıyı desteklemeleri hiçbir şekilde sürpriz değildir.
İsrail, yıllardır dünyayı her gün Filistinlilerin öldürülmesine alıştırmıştı. Daha doğrusu o, Arapları öldürmeye hakkı olduğuna dünyayı ikna etmişti. İnsanlığın vicdanını temsil etmek için harekete geçen bir avuç insani yardım görevlisine karşı giriştiği vahşet ve cinayetle İsrail, yeryüzünde yaşayan herkesi din, dil, ülke ve ırk ayırımı olmadan öldürmeye hakkı olduğunu fiilen deklare etmiştir.Başka bir ifade ile İsrail, kendi uğruna bütün insanlığı öldürmeye hazır çılgınca bir ruh hali içinde olduğunu göstermektedir.Dünyanın para, siyaset ve medya gücünü elinde bulunduran Yahudilere dayanarak dünyayı şimdiye kadar aldatmayı başaran İsrail’e artık insanlık itibar etmemektedir, çünkü İsrail, sadece Ortadoğu’da değil bütün dünyada kaldırılması ve dayanılması mümkün olmaya bir canavara dönüşmektedir.
İsrail denilen terör ve vahşet makinesinin kendisini uluslar arası hukukun üstünde dokunulmaz, Tanrısal güçlerle donanmış olma vehmine sahip olduğu hep söylenmektedir. Gerçektende İsrail, BM dahil hiçbir uluslar arası kuruluğu umursamamaktadır. Uluslar arası Atom Enerjisi gibi kurumlar, İsrail’in insanlığa karşı geliştirdiği nükleer soykırım planları karşısında sessiz kalmak dışında hiçbir şey yapamamaktadırlar. İsrail’in kendisini uluslar arası hukukun ve kurumların üstünde gördüğü doğru, ama eksik bir tespittir. İsrail’in kendisini sadece uluslar arası hukukun üstünde değil, bütün insanlığın üstünde görmektedir.
İnsani yardım gönüllülerine karşı İsrailli Nazilerin giriştiği katliamdan dolayı ortaya çıkan durumu, Türkiye ve İsrail arasında meydana gelen bir krize indirgemek hiçbir şekilde doğru değildir. Mevcut durum Filistinliler ve İsrailliler arasında bir çatışma hali de değildir. Şu an dünya ikiye ayrılmış durumdadır. Mevcut durumun iki tarafı vardır. Bir tarafta insanlık vardır, bir tarafta İsrail vardır. Adalet, özgürlük ve barış değerlerine inanan insanlık, İsrail’i vahşeti, barbarlığı ve zulmüyle baş başa bırakmıştır. İnsani yardım gönüllülerine karşı gerçekleştirilen vahşet ve katliamın en önemli sonucu, İsrail’in insanlık ailesinden dışlanmasıdır. İsrail’i HAMAS yada Hizbullah roketleri mağlup etmemiştir. İsrail, insanlığa karşı giriştiği ahlak ve vicdan savaşını kaybetmiştir. İnsanlık onuru, yirminci yüzyılda Hitler ve Stalin vahşetini yendiği gibi, yirmi birinci yüzyılda İsrail Nazizmini de yenecektir.
02.06.2010