Bu aralar BDDK’nın taksit sınırlandırması ile ilgili düzenlemesinin etkileri tartışılıyor. Benim de dikkatimi çekti. Önce düzenleme neymiş ona bir bakalım (alt çizgiler bana ait):
“… kredi kartları ile gerçekleştirilecek mal ve hizmet alımları ile nakit çekimlerinde taksitlendirme süresi dokuz ayı geçemez. Kredi kartlarıyla gerçekleştirilecek telekomünikasyon ve kuyumla ilgili harcamalar ile yemek, gıda ve akaryakıt alımlarında taksit uygulanamaz.”
Son yazımızda “İktisat bilimi, kendisiyle ilgilenenlere beş temel prensip öğretir. Bu temel prensipler, sadece bir iktisadi olay için değil çoğunlukla hayatın her anında kararlarınızı etkileyebilecek özelliklere sahiptir.” demiştik. Bu kararı BDDK’nın bu kararı için değerlendirelim:
1) Rekabet iyidir: Düzenleme ile birlikte, bireyin harcama kararları üzerine kısıtlama getiriyorsunuz. Kısıtlama başlı başına “serbest piyasayı” bozucu bir etki yaratır. Daha baştan, bazı harcamalara 9, bazı harcamalara hiç taksit uygulamayarak; sektörler arasındaki rekabeti bozuyorsunuz. Üstelik kimi alanlarda taksit sınırlaması getirmeyerek (bkz. tatil) kuralın rekabeti bozucu etkisini artırıyorsunuz. Ayrıca taksit yasağı; senet, hediye kartı, anında kredi tarzı piyasanın çözümleri ile delindiği için kurala uyan firmaları cezalandırıyor; uymayanları avantajlı konuma geçiriyorsunuz. İşleyen bir piyasaya “haksız rekabeti” kendi ellerinizle getiriyorsunuz.
2) Marjinal düşün: “Son birimin üretimde, faydada, ulaşmak istediğiniz hedefte yarattığı fark marjinal katkı olarak adlandırılır” demiştik. Çıkarım ise şuydu: “marjinal düşünün, her bir hareketin amacınıza ne kadar hizmet ettiğini sorgulayın!”.
BDDK’nın amacı şu: “tasarruflar artsın, cari açık azalsın, finansal istikrara katkı sağlansın”.
(i) Rekabeti bozduğunuz için, işlem maliyetlerini artırır, maliyetleri yükseltirsiniz.
(ii) Tasarruf, bireyin şimdi tüketmekten vazgeçmesi ve bunu gelecekteki tüketimi ile yer değiştirmesinin bir sonucudur. Yani daha az taksite bağlı değil, tüketici davranışına bağlıdır.
(iii) Kararın finansal istikrarı bozucu etkisi düzeltici etkisiden çok daha fazladır. Harcamaları kayıtdışılığa ittiğinizden, doğru ölçemez, kontrol de edemezsiniz.
3. Alternatif maliyetleri dikkate al: BDDK için bu kararın alternatif maliyeti, harcanan zaman ve insan kaynağını başka bir alanda kullanmak olarak görülebilir. Bununla birlikte karar tüm ekonomiyi etkilediği için, kararının alınıp alınmaması başlı başına bir optimal karar verme sürecidir ve bizi dolaylı etkilere götürür.
4) Dolaylı etkileri unutma: “Karar vermek, sadece karar verileni ve anı etkilemez, etkileri takip edin!” demiştik. BDDK’nın bu kararın etkileri üzerine bir modeli var mıdır bilmiyorum. Ayrıca çoğunlukla matematiksel modellerin sizin istediğiniz dili konuşacağını da söylemeliyiz. Görmek istediğinizi formüle ederseniz onu görürsünüz. O nedenle, karar öncesi ekonomik aktörlerin fikirlerini almak oldukça önemlidir.
Tüketiciler Derneği (TÜDER) Genel Başkanı Aydın Ağaoğlu, “Bu uygulamayla tüketiciler, yeni yöntem ve tuzaklara maruz bırakıldı” demiş. Ağaoğlu, pek çok mağazanın, “hediye kartı”nı taksitle satarak bununla cep telefonu cihazı alınmasına imkân tanıdığını söylemiş. Taksitle satış yapan mağazaların, camlarına ilan yapıştırıp kredi kartsız 24 aya kadar taksit uyguladığını dile getiren Ağaaoğlu, kredi kartsız satışlardaki sözleşme şartlarının kötülüğüne de dikkat çekmiş. Ayrıca Kuyumcular senetli satışa yönelmişler. Bir başka habere göre vitrinlerinde “Senetsiz, kefilsiz, kartsız, 36 aya varan taksit” yazıları görülmeye başlanmış. “Krediver” adındaki sistemle 36 aya kadar taksitlendirme yapılabiliyormuş.
Mobilya sektörü de karara tepkiliymiş. MOSDER Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güleç, “Kredi kartı taksitlendirmesi sektörü kayıtdışılıktan ve haksız rekabetten kurtarıyor” dedikten sonra eklemiş: “Giysinizi 1 yıllık, erzağınızı ise 1 aylık alırsınız. Fakat mobilyayı 9 yıl için alıyorsunuz. Dolayısı ile 9 – 10 yıl kullanılacak bir malın ücretinin çok kısa sürede ödenmesi tüketici için pek de kolay değil”. Doğanlar Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan ise, “12 taksitle sınırlı kalsın diye çaba sarfettik. Taslakta 12 taksitti, son dakika golü ile taksit sayısı 9’a indirildi” demiş.
Tabiî BDDK da boş durmayıp, kendi çözümleri üzerinde duruyormuş: Yapılacak başka bir düzenleme ile gıda ve yakıt gibi toplu alımlar elektronik sistemle kontrol edilip gıda için ikinci bir fiş kesilecekmiş; ya da “kod” uygulamasına da geçilebilirmiş, senet için de önlemler alınacakmış.
Yaratılan belirsizliği görüyorsunuz değil mi? Yeni düzenlemelerle olumsuz etkiyi ve işlem maliyetlerini daha da artırıyorsunuz, birey tercihlerini etkileyip sektörler arası haksız rekabet yaratıyor ve kimi firmaları açık kuralları by-pass etmek zorunda bırakıyorsunuz.
5) Değer değişir: “Değer değişir ve bu değişime bireysel ihtiyaçların karşılanması öncülük eder. Öyleyse, makro değişimleri anlamak için mikro değişimleri izleyin!” demiştik. BDDK’nın buradaki temel amacı tasarrufları artırmak. Tasarrufları artıran ana mekanizma reel faiz oranıdır. İnsanlar gelecekte daha fazla tüketebilmek amacıyla cari tüketimlerinden vazgeçerler. Reel faiz oranının yüksek olabilmesinin yolu ise, ekonominizin verimliliği ile yani en başta söylediğimiz “rekabetçi” yapısı ile ilgilidir. Japonya’nın da bizim gibi enerji açığına sahip bir ülke olduğunu unutmamak gerekir. O halde tasarruf oranlarını artırmak istiyorsanız, tüketici tercihlerini bozucu bu tarz kararlar yerine; eğitimin kalitesi, hukuk sistemi, serbestleştirici mikro reformlar, kamunun ekonomideki ağırlığını azaltmak, kamunun rolünü yeniden tanımlamak gibi alanlara yoğunlaşmak gerekmektedir.
Not: Okuyuculardan ricam ekonomi ile ilgili merak ettikleri her türlü konuyu bana soru olarak yöneltmeleri, bu sayede “tüketici tercihlerini” daha fazla dikkate almış oluruz.