Kaset operasyonuyla Baykal’ı genel başkanlıktan devirenler, onun yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nu getirmeyi başardılar. Uzun bir süre kamuoyunda Baykal, bütün problemlerin kaynağı olarak gösterildi. Kaset olayından önce insanlar, Baykal’ın gitmesiyle her şeyin düzeleceğine, CHP’nin oyunun yükseleceğine hatta iktidar olacağına inandırıldılar. Baykal’ın ötekileştirilmesi ve sorunun kaynağı olmaktan öte bizzat sorun haline getirilmesi, ondan sonra genel başkanlığa getirilen Kılıçdaroğlu’na medyanın belirli bir bölümünden ve parti tabanından büyük bir desteğin oluşmasını sağladı.
Genel başkanlığa getirilen Kılıçdaroğlu, bir ana muhalefet partisinin lideri olmak için gerekli olan düşünce, vizyon, kadro ve politika oluşturmaktan uzak bir profil ortaya koymaktadır. Gerçek bir ana muhalefet partisi lideri olamayan Kılıçdaroğlu, daha çok kendisine genel başkanlık rolünü oynama görevi verilen ancak üstlendiği rolü çok kötü icra eden bir tiyatro oyuncusu gibi davranmaktadır.
Şimdiye kadar Kılıçdaroğlu, topluma, genel başkan olduktan sonra CHP’ye ne katacağı, partiyi nasıl değiştirip dönüştüreceğine dair en ufak bir ipucu sunmuş değildir. Kendisine özgü politika, vizyon ve söylem geliştirmek için hiçbir çaba sarf etmeyen Kılıçdaroğlu, kendisi etrafında yaratılan imajla toplumun avunmasını istemektedir. Çünkü kendisi etrafında yaratılan imajı dolduracak yeteneği ve kapasiteyi dahi gösteremeyen Kılıçdaroğlu, daha çok içselleştirdiği çaresizliğini ve acizliğini meziyet olarak sunma konusunda çabalamaktadır.
Genel başkan olmadan önce Batman’da genel affı desteklediğine dair görüşünü hemen yalanlamıştı. Onur Öymen’in Dersim katliamını itiraf eden ve meşrulaştıran sözleri karşısında demokratik bir tepki ortaya koyamamış, Öymen’i meşrulaştıran ifadeler kullanmıştı.Başbakan’a ‘Recep Bey’ diyerek onu küçümsediğini ortaya koymaya çalışmış, böylelikle kamuoyuna, Erdoğan’a meydan okuyan lider görüntüsü vermek istemişti. Ortaya hiçbir politik vizyon ve söylem ortaya koyamayan Kılıçdaroğlu’nun anlamsız polemikler ve verimsiz çekişme konuları yaratma konusunda çok yetenekli olduğu görülmektedir. Son günlerde kamuoyunda yürütülen ben gitmem, o gelsin tartışması, çömeldi-oturdu polemiği Kılıçdaroğlu’nun ürettiği kısır konulardır. En son olarak Kılıçdaroğlu, iktidara geldikleri takdirde üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakacaklarını söyledi. Bu beyanat gazetelerde yayınlanır yayınlanmaz, Kılıçdaroğlu daha önce ifade ettiği sözleri yalanladı ve öyle bir şey söylemediğini ifade etti. Üniversitelerde kılık-kıyafet yasağını kaldıran anayasa değişikliğinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuran kişinin Kılıçdaroğlu olduğunu ayrıca unutmamak lazımdır.
Ürettiği polemik ve tartışmalara baktığımızda Kılıçdaroğlu’nun en büyük sorununun gene Kılıçdaroğlu olduğu görülmektedir. Önce söylediğini sonradan yalanlama alışkanlığını politika haline getiren Kılıçdaroğlu, gölge kişilik ve vitrin kişilik olmak üzere ortaya iki kişilik koymaktadır. Vitrin kişiliğin söylediğini, perde arkasındaki gölge kişiliği hemen yalanlamaktadır. Kılıçdaroğlu, bu iki kişilik arasına sıkışmış gözükmektedir.
İki kişilik arasında bocalayan ve onlarla baş edemeyen Kılıçdaroğlu, sen çömeldin, ben ayakta dururum, ben gelmem sen gel gibi anlamsız çıkışlarla bu çift kişilikten kaçmaya çalışmaktadır. Ancak ortaya ne sahici bir insan, ne usta bir politikacı portresi çıkmaktadır. Gözlemlediğimiz sahicilikten uzak, kendisine verilen rolü zoraki oynamak durumunda kalan yapay bir politikacıdan başka bir şey değildir.Kılıçdaroğlu’na biçilen genel başkanlık elbisesi onun üzerinde eğreti durduğu gibi, Kılıçdaroğlu’da genel başkanlık elbisesine uygun ölçülere sahip değildir.
Türkiye’nin ciddi hukuk, demokrasi ve özgürlük sorunları bulunmaktadır. Kürt sorunu ve başörtüsü sorunu gibi ciddi sorunların olduğu ülkemizde siyasi partilerimizin ve politikacılarımızın ortaya özgürlük, çoğulculuk, demokrasi ve hukuk perspektifinden ciddi politik vizyonlar ortaya koymaları gerekmektedir. Ancak Kılıçdaroğlu örneğinde görüldüğü üzere, ortaya bir vizyon koymak yerine polemik ve çekişmeyi politika sanan bir anlayışla karşı karşıya bulunuyoruz. CHP, Baykal’ı sorun olarak görmeye başladığı için genel başkanını değiştirmişti. Ancak CHP’nin sorunu artık Baykal değildir. CHP’nin yeni sorunu Kılıçdaroğlu’dur. Kılıçdaroğlu, sadece CHP’nin sorunu değildir, bütün Türkiye’nin sorunu olmuştur, çünkü yaptığı polemik ve çekişmelerle, hepimize zaman ve enerji kaybettirmektedir. Türkiye, sabah başörtüsünü serbest bırakacağını söyleyen, ancak akşam bunu yalanlayan bir politikacıya ihtiyaç duymaktadır. Bizim ihtiyaç duyduğumuz sahici anlamda demokrasi, refah, hukuk, özgürlük ve çoğulculuktur. Ancak vesayet sistemi, bürokratik iktidar ve demokratik iktidar şeklinde ikili bir yapı yarattığı gibi gölge ve vitrin kişiliklere sahip iki kişilikli politikacı tipi de yaratmaktadır. Kılıçdaroğlu, vesayet sisteminin yarattığı iki kişilikli politikacı kişiliğine iyi bir örnek sunmaktadır, ancak bu tip, toplumun istediği sahici bir insan ve politikacı değildir.