CHP ve MHP mümkün mü imkansız mı?

30 Mart 2014 yer seçim sonuçları şunu gösterdi. MHP, Türkiye siyasetinin temel hareketlerinden biri olmaya devam ediyor. Mamafih 30 Mart 2014 seçim sonuçları da dahil olmak üzere MHP’nin tarihi seyri, sosyolojik tabanı ve siyasi kadroları da dahil olmak üzere geniş bir çerçeveden bakıldığında yaşanan problemin derinliği anlaşılıyor. Türkiye her açıdan hızla değişiyor, siyaseti tayin eden parametreler ve hatta paradigmalar yenileniyor. MHP işte bu değişim karşısında eski rejimin yanında saf tutuyor. MHP’nin tabiatında, sosyolojisinde ve fikriyatında var olan bu reaksiyonerlik, yine partide yer alan muhafazakar- mütedeyyin unsurları rahatsız ediyor.

Türkiye’nin farklılaşan sosyolojisine göre MHP tabanı da farklılaşıyor. Bu MHP’ye risk ve fırsatı birlikte sunuyor. Fırsat MHP’nin AK Parti ve CHP’nin ikinci parti seçeneği olabilmesi, risk de AK Parti ve CHP’nin MHP seçmeninin ikinci parti seçeneğine dönüşebilmesi ihtimalidir. Bu ihtimalin kuvveden fiile çıktığını 2007- 2011 genel seçimleri ve 2009-2014 yerel seçimlerinde MHP-CHP seçmenleri arasındaki, 2010 referandumunda MHP-AK Parti seçmenleri arasındaki geçişkenliklerde görmek mümkündür.

Gökalp milliyetçiliği

MHP’deki bu problem, kuruluş yıllarına ve Gökalpçi milliyetçiliğin fikriyatında mevcuttur. Soğuk Savaş yıllarında anti-komünizm ve kurucu lider Alpaslan Türkeş kültü bu problemi yumuşatsa da, Soğuk Savaş’ın bitimi ve Türkeş’in vefatı problemi yeniden gündeme taşıdı. Ancak Türkeş’in ölümü, MHP ve ülkücü camiada çok ciddi bir umut yarattı. 

Türkeş zamanında yaşanan ve kamuoyunda tartışılamayan problemlerin bir daha yaşanmayacağı ve MHP’den uzaklaştırılan veya uzaklaşanların Ocak etrafında toplanacağı iyimserliğine dayanan bu umut, ülkücülüğün 70’lerdeki mücadelenin dayanışma ruhu içinde genel başkanlığı kazanan Devlet Bahçeli etrafında bir seferberlik havasıyla tarihi bir başarıyı beraberinde getirdi. MHP yüzde 18 oyla barajı aştığı gibi sağın en büyük partisi olmayı başardı. Ancak bu başarıyı takiben MHP içinde büyüdüğü sağ küreyle değil, mücadele halinde olduğu sol küreyle ve tarihi hasmı Bülent Ecevit’le ittifak yapmayı tercih etti. Bu ters tercih, belki MHP’nin meşruiyet problemini ve Türkiye’nin 28 Şubat’tan çıkış zorluklarını aşmak bakımından anlaşılabilirdi. Fakat Ecevit hükümetinin büyük başarısızlığı ve MHP siyasi liderliğinin performansı bu ters tercihi anlaşılır olmaktan çıkardı. 

Çöken merkez sağ bu şekilde MHP’nin etrafında değil, MHP’nin tarihi rakibi milli görüş geleneği içinden evrilerek gelişen AK Parti ekseninde toparlandı. Merkez sağı işgal ederek giderek büyüyen AK Parti, MHP’nin de aleyhine büyümeye başladı. MHP’nin kan kaybetmesine yol açan bir başka faktör de Gülen Hareketinin ve Menzil Cemaatinin ülkücü kadrolar arasındaki cazibesiydi.

Ulusalcı oylar nereye?

MHP siyaset dışında toplumsal bir hareket olmayı başaramadığı ölçüde kadrolarını cemaat, iş, aile ve sosyalleşmeyle kaybetmeye devam etti. 

MHP elbette sadece kaybetmedi. Kaybettiklerine karşılık ilişkiye geçtiği soldan ulusalcı oy devşirmeyi başardı. Bu yeni oylar sayesinde MHP, 12 Haziran 2011 seçimlerinde barajın üzerine çıkabilmişti. 30 Mart 2014 seçimlerinde büyükşehirlerde silinmesine rağmen iç Ege ve Akdeniz’deki başarısı da CHP’den gelen oylara borçluydu. Lakin bu başarı, MHP’yi bir yandan rahatlatırken diğer yandan karabasanlara sürüklemektedir. Çünkü MHP’nin bünyesinde eskiden kalanlar ve yeni gelenlerle imtizaç etmesi güç, farklı öbekler oluşmaktadır. Üstelik buna Devlet Bahçeli’nin geçen zaman zarfında kendisinden beklenen umudu boşa çıkarması da eklenmiştir. Bahçeli, Türkeş’in kırdıklarını toparlamak bir yana onlara yenilerini eklemiştir. 

Bahçeli dönemi ülkücülerin sokak hareketlerinden ve mafyadan uzaklaştırılması dışında kamuoyunda bir takdir alamamaktadır. Bahçeli döneminin MHP’si PKK ve AK Parti karşıtlığı dışında, siyasi bir program ve inisiyatif üretememiştir. CHP’de Deniz Baykal’ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesi ve Yeni CHP söylemi bir yandan CHP-MHP koalisyonu umudu uyandırmış, diğer yandan Yeni CHP söylemi MHP’den ayrışma potansiyeliyle MHP’nin ve Bahçeli’nin 1999 sonrası bütün siyasi yatırımlarını riske sokmuştu. Ancak Kılıçdaroğlu Yeni CHP söyleminin içini doldurmayarak ve sağa açılmayı tercih ederek, bu potansiyel krizin aşılmasına yardımcı olmuştur.

2014 yerel seçimlerinde MHP-CHP seçmeni arasındaki geçişkenliği ve bilhassa Ankara’da Mansur Yavaş’ın başarısını MHP ile CHP’nin “birleşmesi” ve Türkiye’nin iki partili sisteme geçişinin işareti olarak yorumlayanlar olmuştur. Ağustos 2014 ‘teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci veya ikinci turundaki ittifakı da bu muhtemel birleşmenin karinesi olarak görmek mümkün müdür?

Erdoğan karşıtı parti

AK Parti ve Başbakan Erdoğan karşıtlığı etrafında yerel seçimlerde bir ittifak kurulması nispeten kolaydır. Ancak bunu mesela Cumhurbaşkanlığı seçimlerine taşımak zordur. Çünkü bu ittifak bu kadar kolay olsa, bu iki partinin bunca zaman iki ayrı parti olarak var olmalarının izahı nasıl yapılacak? 

Her şeyden evvel şu hatırlatılmalı ki, MHP 1969’da bu adı almadan önce CHP ve DP’den farklı bir parti olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden gelmektedir. Dolayısıyla bu farklılığın tarihi, sosyolojik, iktisadi ve fikri temelleri vardır. Bir mukayese yapıldığında bazı konularda,  MHP’nin, AK Parti’ye kıyasla CHP’ye yakın olması CHP ile aynı olduğu anlamına gelmemektedir. Hatırlanmalıdır ki, 1970’ler boyunca MHP sağ cephenin içerisinde yer almıştır. 2007’deki Cumhurbaşkanlığı krizinde TBMM’ne girilmesi ve başörtüsüyle ilgili kanun değişikliğinde de MHP, CHP ile değil AK Parti ile hareket edebilmiştir. CHP ile MHP’nin birleşmesi, aynı gelenekten gelen ve birbirinden kopmuş iki partinin birleşmesi gibi düşünülemez. Birbirlerinden çok farklı sosyolojiler ve siyasi kimlikler söz konusudur.

İttifakın zemini

MHP 27 Mayısçı bir Albay olan Alpaslan Türkeş tarafından kurulmuş olmakla beraber teşkilatlanması ve kitleselleşmesiyle taşrada muhafazakar bir tabana oturmaktadır. Kendi, içerisinde daha kurulduğu zamandan beri partili-ocaklı, Türkçü-İslamcı, merkez-çevre kutuplaşmalarını yaşayan MHP, CHP-AK Parti kutuplaşmasını içinde yaşamaktadır. Her ciddi siyasi krizde bu gerginliği içinde hisseden MHP’nin işi kolay değildir. 

Bu bakımdan CHP ve MHP’nin birleşmesini beklemek kısa vadede gerçekçi değildir. Ancak CHP-MHP ittifakının Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de, başarısız olması durumunda CHP ve MHP içindeki muhalif enerjinin ortaya çıkması ve bu enerjinin siyasi partilerin ötesinde siyasi kimlikleri yeniden tartışmaya açabilecek bir sinerji veya eski kimlikleri ortadan kaldıracak bir atım bombası etkisi yaratması mümkündür. Bu bakımdan birleşmeden ziyade her iki partinin de iç hesaplaşmalar ve kopmalar yaşaması daha güçlü bir ihtimaldir. Mansur Yavaş’ı Ankara başarısı CHP-MHP ittifakının ötesinde MHP içerisindeki bu hesaplaşmada bir işe yaraması mümkündür.

Şu anda CHP-MHP ittifakı için AK Parti karşıtlığı dışında ortak bir siyasi programdan bahsetmek mümkün değildir. 12 Eylül öncesinin sert sağ-sol kutuplaşması içinde dahi MHP kimliğinin küçüklüğüne rağmen silinmediği unutulmamalıdır. Çözüm sürecinin üreteceği formül, MHP’nin istikametini tayin edici bir rol oynayacaktır. 

 muratyilmaz67@yahoo.com

Açık Görüş, Stari 13 Nisan 2014

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et