Ne kadar inkar ederlerse etsinler, ‘CHP’ ve ‘Darbe’ söylemi birbiriyle özdeşleşmiş ve bütünleşmiş olarak tek bir yapıya bürünmüştür. CHP hem parti için de hem de ülkede darbe geleneğinin öncüsü parti olmaya devam etmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi, kendi deyimleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran ve aynı zamanda da devletin yaşamasını önceleyen siyasi bir partidir. Ve bunun içinde her yolu meşru gören siyasi bir misyona sahiptir. Böyle bir misyonu yüklenmiş siyasi partinin kolay kolay demokratikleşmesi, yenileşmesi, değişmesi hatta dönüşmesi sanıldığı kadar kolay değildir. Bu nedenle CHP’nin sık sık kurultaylar toplaması, bugün söylediğini yarın unutması böyle bir paradoksal anlayışın sonucudur. CHP bu haliyle ne iktidar umudu olabilir, nede sol/sosyal demokrat değerlere sahip yeni bir siyasi partinin, siyaset sahnesine çıkmasına imkan ve izin verir.
CHP’NİN DARBE İTİRAFI
CHP’nin kendi resmi web sitesin de yayınlamış olduğu ‘CHP Tarihi’ kitapçığının sayfa 17’de, 27 Mayıs 1960 yılında yapılan darbenin mimarı olduğunu bütün kamuoyuna farkına varmadan itiraf etmiştir. Aşağıda tırnak içerisinde okuyacağınız satırlar yoruma gerek bırakmayacak şekilde açıktır. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerinde, İstanbul İl Başkanı’nın çağrısı ve aşağıdaki ifadeler yan yana getirildiğinde CHP’nin, darbeler karşısında nerede durduğunu anlamak için ‘siyaset bilimci’ olmaya gerek olduğunu zannetmiyorum.
İşte o satırlar; ‘Vatan Cephesi, Tahkikat Komisyonu ve öğrenci olayları ile doruk noktasına ulaşan DP’nin baskı rejimine karşı çıkan CHP, halkla iyi ilişkiler kurmuştur. 27 Mayıs öncesinde CHP ile birlikte aydınlar, üniversite öğretim üyeleri, üniversite öğrencileri ve Ordu mensupları DP iktidarına karşı alenen tepki göstermeye başlamışlardır. Basına ve muhalefete baskı, iktidarın anti-demokratik uygulamaları, Vatan Cephesi, ekonominin kötüye gitmesi, enflasyon, fiyat artışları karşısında memurların gelir kaybı, yoksulluk ve dış politikada yapılan yanlışlar CHP’nin daha da güçlenmesini sağlamıştır. CHP’nin, İlk Hedefler Beyannamesindeki vaatleri ise, 1961 Anayasası ile önemli ölçüde gerçekleştirilmiştir.’.
Yazıda iki itiraf önemlidir. Bunlardan ilki, CHP’nin, ordu mensupları ile DP iktidarına karşı kurmuş oldukları ittifakı itiraf etmesi önemlidir. Bu ittifakın sonucunda siyasi tarihimiz, bir Başbakanın ve iki bakanın asılmasına şahit olacaktır. İkincisi ise 1961 Anayasası nın CHP’nin vaatlerini önemli ölçüde gerçekleştirmiş olmasıdır. CHP ve 1960 Darbesi arasındaki ilişki bütün açıklığıyla gözükmektedir. CHP, iktidar olmak yerine kendisini koruyucusu ve kollayıcısı olarak gördüğü rejim/devlet ile birlikte var olma mücadelesi vermektedir. CHP’yi değişiyor olarak görmek yanılsamadan başka bir şey değildir. Büyük bir rüzgarı arkasına alarak Genel Başkan olan, Kılıçdaroğlu’nun da rüzgarı kesilmiş ve durulmuş gözükmektedir. Siyaset yorumcuları demokrasinin kökleşmesi ve güçlenmesi için güçlü bir muhalefet partisine ihtiyaç var derken CHP’yi muhalefetin adresi olarak göstermektedir. İşin ilginç yanı CHP’li seçmen ve siyasetçileri de bu niyetin etkisinde kalarak CHP’yi iktidar olamadıkları için değil iyi muhalefet yapamadıkları için eleştirerek aslında muhalefette kalmayı kanıksamışlardır.
GEÇMİŞLE YÜZLEŞMENİN ÖNEMİ
CHP darbelere karşı tavır alacaksa ilk önce tarihi ile yüzleşmek ve hesaplaşmak cesaretini gösterebilmelidir. Sırtında taşıdığı bagajlarından kurtulmalıdır. CHP’nin geçmiş bagajlarından kurtulmadan ve geçmişiyle yüzleşmeden değişip/dönüşemez. ‘Kürt’lerden, ‘Türkler’lerden, ‘Alevi’lerden, ‘Sünni’lerden, ‘Azınlık’lardan, ‘darbe mağdurları’ndan sözün özü ‘Devletin’ mağdur etiği bütün kesimlerden özür dilemelidir. CHP kendini devletin kurucusu olarak gördüğüne göre bu görevde ona düşmektedir. İsminin başına ‘yeni’ kelimesi getirerek değişim olamaz.
Yeni Şafak, 26.11.2012