Giyim serbestisi çocukların psikolojisini bozmaz

 

 Ulus devletçi sistemlerden kalma tek-tip üniforma dayatması -eksiklikleri olmasına rağmen-  kaldırıldı. Yeni düzenlemede bazı sınırlamalar olsa da öğrenciler kendi kıyafetlerini kendileri belirleyecekler. Ne var ki başörtüsünün sadece İHL’ler ile sınırlandırılması son derece yanlıştır. Keza serbestliğin öğretmenlere de tanınmamış olması ayrıca bir başka eksikliktir. Son günlerde serbestliğin öğrenciler üzerindeki olumsuz etkileri tartışılıyor. Bireysel özgürlüklerin yerleşmesinden duyulan bir kaygıyla olsa gerek tek tip kıyafet uygulaması meşru gösterilmeye çalışılıyor. Serbestliğin çocukların psikolojisini bozacağı yönünde ortaya atılan argümanların temelsiz olduğu görülmektedir. Çünkü serbestlik çocukların psikolojisini bozan bir uygulama değildir. Yıllardır okullarda çocukların psikolojini bozan militarist uygulamalar ortadadır. Örneğin kimse okullardaki savaş tablolarının, ders kitaplarındaki ” canını feda etmek” ifadelerinin, vatan sevgisini aşılamak uğruna anaokulu öğrencilerine yaptırılan silahlı müsamerelerin, askerlik sevgisini kazandırmaya dönük lise öğrencilerin kışlarda silahlarla tanıştırılmasının, ilkokul çocuklarına her gün çektirilen komutların ve varlıklarını Türk varlığına armağan ettirilmelerinin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini dillendiremiyor. Oysa asıl bu tür uygulamalar çocukların iç dünyasında derin tahribata yol açmaz mı?

 

Zengin fakir ayrımı işin bahanesi:

 

Aynı elbiseleri giydirerek çocukların eşitlendikleri duygusu vermeye çalışmak onları bir bakıma yalanla yaşamaya mahkûm bırakmak demektir. O halde aileler çocuklarını AVM’lere götürmemeliler ya da onları zengin ailelerin yaşadığı mekânlardan uzak tutmalılar. Çocuklarımızı hayatın gerçekliğinden kopartmak gerekmiyor. Yoksulların durumların iyileşmesi yönünde iktidarlara gerekli ekonomik düzenlemeleri yapmaları konusunda uyarılarımızı yapmalıyız ancak bunun yolu tek tip kıyafetten geçmiyor. Dolayısıyla yeni düzenlemeye karşı çıkanların argümanları zayıf kalmaktadır. Çünkü bir kesim bu konuda hiçte samimi değil. Burada asıl amacın bireysel özgürlüklerin yerleşmesini engellemek ve eğitimin tek tip bireyler yetiştirmesini sağlamak olduğu apaçık ortadadır.10.yıl marşında da ifade edildiği gibi kaynaşmış, sınıfsız, homejen bir toplum arzu ediliyor. Geçenlerde katıldığım bir TV programında da ifade ettiğim gibi birilerin kalkıp diğerlerinin ne giyineceğine, ne inanacağına ve düşüneceğine hükmetmesi bir bakıma tanrılık iddiasıdır. Diğer taraftan kendi tercih ettiği rengi seçmekten mahrum bırakılan bir bireyin ülkesinde yaşayan diğer farklı renklerin anlam dünyasına nüfuz etmesi beklenebilir mi?

 

 

 Öğretmenlerin giyim yönetmeliği daha vahim

 

Bireyin en tabii haklarından biri olan kılık-kıyafetini seçme ve istediği gibi giyinme hakkı bir dönemin sert atmosferinde ciddi bir ihlale dönüştüğü bir gerçektir. Bu anlayış uzun yıllar okullarda kendini göstermiş ve öğretmen ve öğrencilerin okula hangi kıyafetlerle geleceği yasa ve yönetmeliklerle belirlemiştir. Belirlenen tek-tip kıyafet uygulamasıyla hem öğrenciler hem de öğretmenler bir bakıma üniformalı hale getirilmiştir. Öğrenciler üzerinde olumsuz etkiler bırakan ve tercih hakkını yok sayan eski yönetmeliğin revize edilmesi şüphesiz sevindirici bir gelişme ancak memurların kılık kıyafetine dair uygulama hala devam etmektedir. Mevcut uygulamada özellikle ilgili maddede memurların bıyıklarını nasıl ve ne şekilde keseceğine varana kadar ayrıntılara yer verilmiştir.

 

Yönetmelik;

a)Kadınlar; Elbise, pantolon etek temiz, düzgün, ütülü ve sade, ayakkabılar ve/veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı, görev mahallinde baş daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış, tırnaklar normal kesilmiş olur. Kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise ile strech, kot ve benzeri pantolonlar giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz.

 

b) Erkekler;

Elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade; ayakkabılar kapalı, temiz ve boyalı giyilir. Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur. Her gün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılmaz. Bıyık tabiî olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez, üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir. Kravat takılır, kravatı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri sü­veterler giyilmez.

Bu yönetmeliğin de revize edilmesi gerekmektir. Okullar artık eğitimcilerin ve öğrencilerin kendilerini özgür hissettiği mekânlar olmalıdır. Ancak o zaman kalite artışları olur.

Yenilikler devam etmelidir:

Türkiye’de eğitim eski yasa ve yönetmeliklerle bir zihniyet sorunu olarak hala güncelliğini korumasına rağmen yeni eğitim reformuyla birlikte olumlu adımlar da atılmıyor değil. Resmigeçit törenlerinde yapılan düzenleme, kılık kıyafet serbestliği gibi alanlarda yapılan yenilikler olumlu ancak daha atılması gereken ciddi adımlar bulunmaktadır. Bunlardan birisi her gün çocuklara askeri komutlarla ezberlettirilen “andımız” adlı yemin metninin kaldırılması olmalıdır. Bilindiği gibi yeni sistemde çocuklar 5,5-6 yaşında okula başlamaları kararlaştırıldı. Oysa bu durum pedagojik ilkelerle bağdaşmayan bir uygulamadır. İkinci olarak ders kitaplarının içeriği revize edilmelidir. En önemlisi de eğitim, gerek anlayış ve gerekse uygulama alanı olarak toplumun beklentilerine cevap verebilecek özgürlükçü bir çerçevede ele alınmalıdır. Kısacası eğitim ideolojik endoktrinasyon kurumu olmaktan artık çıkartılmalıdır..

 

01.12.2012 Taraf gazetesinde yayınlanan yazının tam metni
 

 

Ufuk COŞKUN

LDT Eğitim Politikaları Koordinatörü

ufukcoskunn@gmail.com

 

 

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et