‘Cesur kadın’ nasıl olunur?

Amerikan Dış İşleri Bakanlığı, her yıl verdiği “Cesur Kadınlar” ödülünü bu yıl CHP milletvekili Şafak Pavey’e verdi. TBMM’ye seçilen ilk engelli kadın olan Pavey “tüm dünyada savunmasız topluluklar, mülteciler ve engellilerin hakları için yaptığı çalışmalar” dolayısıyla bu ödüle layık görülmüş.

Ben kuşkusuz sevindim buna. Pavey’i, sadece bu ödül için değil, siyaset dünyasına kattığı renk için de tebrik ediyorum. CHP’de görmeye alıştığımız “rejim zaptiyesi” profilinden çok farklı, özgürlükçü, duyarlı, insani bir isim. Umarım onun gibiler CHP’de daha da artar, bu sayede de bu Kemalist parti “sosyal demokrasi” denen mefhuma biraz olsun yaklaşır.

Ancak Pavey’in aldığı ödülle ilgili haberi okurken, benim gözüm bir başka detaya takıldı: Amerikalıların “cesur kadınlar” ödülünün mantığına.

Baktım, bu ödül hep özgürlük ve demokrasi açığı olan ülkelerde idealist gayretler gösteren kadınlara verilmiş. Örneğin, bu yıl Pavey yanında taltif edilen on kadından biri, Burma’daki kanlı askeri cuntaya direnen aktivist Zin Mar Aung. Bir diğeri, Meksika’daki mafya kartellerinin üzerine giden savcı Marisela Morales Ibañez.

Yani, Amerikalıların lügatında, “kadın” ve “cesaret” kelimeleri, idealizm, özgüven, kararlılık, baskıya boyun eğmeme gibi sıfatlar üzerinden birleşiyor.

Peki ya Türkiye’de?

Cesurlar

Tabii, Türkiye var, Türkiye var. Ama benim konuyu getirmek istediğim yer, yakın zamana dek Türkiye’nin “merkez”ini teşkil etmiş kesim. Ve bu kesimin üretip okuduğu “ana akım medya”.

“Cesur kadın” kavramının burada en çok ne anlam ifade ettiğini görmek için geçen gün basit bir “araştırma” yaptım: Bu iki kelimeyi Google’a yazıp internette aradım.

Karşıma ne mi çıktı?

Şafak Pavey haberleri dışında, “cesur kıyafet”, “cesur poz”, “cesur etek” gibi, İngilizce’de pek karşılığı olmayan, ama “yarı-erotik” nitelikli ana akım Türk medyasında her gün gördüğümüz bildik dekolte ve çıplaklık haberleri…

Bunlara bakarak, söz konusu medyanın “cesur kadın” kavramına “vücudunu bolca sergileyen kadın” gibi bir anlam verebildiğini söylemek mümkün.

Dahası, bunun karşılık geldiği zihniyetin “ataerkillik” (yani erkek-egemenlik) olduğunu söylemek de mümkün. (Çoğu feminist öyle diyor zaten.) Çünkü kadının “başarı”sını, sadece erkekleri cezbetmesine, bunu da vücudunu sergilemesine bağlayan bir zihniyet, kadınları, kendi başlarına birer karakter değil de, birer “aksesuar” olarak gören zihniyettir.

Kahramanlar

Ancak burada hemen eklemek gerek: Ataerkilliğin bir yüzü erkekler ise, diğer yüzü de kadınlardır. Yani bu zihniyeti içselleştiren, kendilerini sahiden bir aksesuar kılan, tek bildikleri de bu “formasyon” üzerinden erkekleri manipüle etmek olan kadınlar.

İstanbul’un kalburüstü semtlerinde bu kadınlardan tonla görüyorum. Kibirli adamların sürdüğü pahalı arabaların sağ koltuklarında kasılarak oturuyor, ya makyaj tazelemek için aynaya, ya da boş bakışlarla etrafa bakıyorlar. Kendileriyle konuşacak olursanız, trajik bir zekasızlık ve anlamsızlıkla karşılaşıyorsunuz.

Kuşkusuz hemen her toplumda böylesi boş kadınlar ve onları aksesuar edinmiş erkekler vardır. Türkiye’deki tuhaflık, dünyanın başka pek çok yerinde espri malzemesi olan bu sığlığın, burada ülkeye yakın zamana dek yön veren “ana akım” seçkinler arasında da epey yaygın olması.

Bunun değişmesi, ancak gerçekten “cesur” kadınların ortaya çıkmasıyla olacak. Kendilerini aksesuar değil birey olarak gören, hayatlarını değerleriyle anlamlandıran ve karşılaştıkları zorluklara sabırla göğüs gerebilen karakter sahibi kadınlar…

Mesela, 28 Şubat’ın en azgın günlerinde, üzerine saldıran tüm rejim aparatçiklerine karşı sapasağlam duran Merve Kavakçı gibi kahramanlar…

 

Star, 12.03.2012

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et