Birey Demokrasiden Üstündür

Daha önce Hür Fikirler’de demokrasi üzerine çeşitli fikirlerimi dile getirmiştim. Bunlardan bir tanesi özellikle demokrasi fikrinin sorgulanması ve sahip olduğu dokunulmazlığın eleştirilmesi üzerine idi. Çünkü demokrasinin siyasal bir kavram olarak sürekli ve neredeyse yarı kutsal bir kavrama doğru çekilip, siyasette ayrıcalıklı bir yer edinmesinin birey için problemler yarattığını düşünüyordum. Demokrasiyi tartışmaya açmak yazısı üzerinden geçen zamandan sonra, bu konuyu biraz daha irdeleyerek çeşitli fikirleri geliştirmeye devam etmemin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Özgürlük kavramını siyasetinin merkezine koyan birisi için ‘bireyden’ daha değerli bir siyasal özne olamaz demek yanlış olmasa gerek. Kendimden de yola çıkacak olursam, bireyin siyasalın öznesi olması gerekliliğini de kendi bireyselliğimin önceliği ve üstünlüğü noktalarında istiyorum-ifade ediyorum. Başka insanları önceleyerek ve kendimden üst bir pozisyona koyarak altruist – diğerkâmcı bir düşünce merkezinde konuyu ele almıyorum. Hatta kişinin, birey kimliğini geri plana atarak yaşamasının da varoluşsal çelişkilere düşmek manasına gelebileceğini varsayıyorum. Birey başkalarının yaşamının farkına bile kendi zihninde varmaz mı?

Demokrasi ciddi şekilde kabul görmüş halde. En azından çoğu siyasal aktör demokrasi kavramını siyasetlerinin merkezine koyduklarını söylüyor veya iddia ediyor. Pek çok siyasal tutum ve davranış demokrasi için geliştiriliyor ve bir yandan da demokrasinin gelişmesi için yerine getiriliyor. Siyaseti kimin nasıl yöneteceği sorusuna demokrasinin daha doğru ve faydalı cevaplar verdiği güncel siyasetin dahi gündemindeki yerini sıklıkla alıyor. Bu durum, ciddi şekilde siyasal ezberler üzerinde konuyu değerlendirmeyi de içinde barındırıyor. Hatta demokrasinin ‘üstünlüğü’ yer yer totaliter siyasal grupların bile ifadelerinde yer buluyor. ‘Radikal demokrasinin’ istedikleri siyasetin parçası olduğunu anlatıyorlar. Üstelik ‘temsili’ demokrasiler de dahil kolektif kavramlar bireyin üzerinde yer alıyor.

Demokrasiye kendiliğinden üstün bir yer vermek demokrasiyi bireyin karşısında bir otorite olarak çıkarıyor. Özgürlükler ile sıkça anılan bir siyasal kavram, bireyi otoriteryen bir ilişki içerisinde sıkıştırıyor. Demokratik kurum ve normların bireye güvenlik sağladığı fikri üzerinden geliştirilen argümanların da eleştiriye tabi tutulması gerekiyor.

En üst siyasal otorite olarak parlamentoyu görmek de, bireyin özne olması gereken siyaset açısından problemli. Ne kadar liberal normlarla denetlendiği söylense de parlamento özellikle kanun yapımında en üst ve güçlü söz hakkını kendine verdiğinden, bireyin hayatını yeri geldiğinde meşru olmayan şekillerde kontrol edebiliyor. Kanunlar gün sonunda etnik bir kimlik veya devletin kendisi için dahi çıkarılıyor. Bireyin devlet karşısında araçsallaşmasının örneklerini burada sıklıkla görülebiliyor. Egemenlik ‘halkın’ veya ‘milletin’ olunca birey en azından ikincil bir konuma itiliyor. Bunlarla birlikte bireyin vatan veya millet için nasıl feda edilebileceği fikirlerini de bu konunun içine katabiliriz.

Temsilî demokrasi fikrinde de birey açısından tehlikeler barınıyor. Temsili demokrasinin genelliği ve kolektifliği içinde birey kavramının çoğunlukla siyasetin dışında kaldığını görüyoruz. Siyaset üretimi, sınırlı bir şekilde, belirli periyotlarla temsilcileri belirleme noktasında kaldığında, bireyin siyasetsizleştiğini de rahatlıkla söyleyebiliriz.

Konuyu detaylandırmaya devam edelim. Demokrasi demek ‘ben’ demek değildir. Özellikle özel mülkiyetin en azından vergilendirme üzerinden bile olsa devlet tarafından ihlâl edildiği durumlarda demokrasi, ‘ben’ öznesini uzağında bırakmaya başlamıştır. Kendi alanı sürekli ihlâl edilen ‘ben’lik sürekli gider ve ‘biz’ kelimesi sıklıkla ifadelerde yer alır. Bir de, ‘ben’ olmanın erdemleri görmezden gelindiği gibi ahlâkî eleştirilere dahi tutulur.

Bir düşünce vardır bilirsiniz: ‘Vatan borcu’. Milliyetçiliği eleştiren çeşitli kesimler bu söze her zaman hak vermiyorlar ancak, aynı zamanda bireyin var olmasından gelen bazı sorumlulukları olduğunu da iddia etmekten geri durmuyorlar. Bireyin vatan içerisinde oluştuğu, korunduğu ve kendisine yaşam sunulduğu söylenir. Peki, bireyin özel mülkiyet temelinde, kendi otonom siyaseti içinde, güvenlik yaratıp yaratamayacağının denenmesine şans tanındı mı? Bireyin otonom siyasetinin anlamları anarko-kapitalizmin siyasal imkânsızlıklarının içerisine de rahatlıkla sıkıştırılmayabilir. Bir devlet, ciddi şekilde, doğrudan, bireysel kontrol ve denetlemelere tabi tutulduktan sonra güvenlik sağlama görevini birey temelinde daha sağlıklı ve daha az tehdit edici şekilde yerine getiremez mi?

Şunu da ifade edelim. Demokratik devlet gitgide bireyin yaşam alanına daha çok müdahalelerde bulunmuyor mu? Modernist merkeziyetçiliği ele alalım. Merkezî devlet fikri, güvenlik üzerine kurgulanır ve işletilirken, bireyi yaşamın neredeyse her alanında kayıt altına almıyor mu? Birey özgürlükçülük açısından meşru sayılacak eylemlerinde demokratik devletin izinlerine tabi olmuyor mu? Modern demokratik devlette bir kişi bile, özel mülkiyetinin ‘mutlak olarak dokunulmazlığını’ sağlayabilmiş midir? Demokratik devletin özel mülkiyete dokunmadığı bir siyasal alan kalmış mıdır?

Bir de ‘demokratik taleplerle’ bireyin yaşam alanının kısıtlanmasını konuya dahil edelim. Özellikle demokrasinin ‘sosyal’ kesimi bireyin üzerinde siyasal otorite kurmak için teklif dahi edilemeyecek noktalar bıraktı mı? Bireyin altına imzasını atmadığı kanunlara mutlak olarak uyması gerektiğini söyleyen yönetim şekillerinden biri değil mi demokrasi? Bu yaklaşım bir de ‘hukuk’ mantığı içinde gösterilir ki, problemleri daha da büyütür. Hayatın başka şekilde işlemesinin imkânsız olduğu şeklindeki argümanlarla aslında, bireyin kontrol edilmesi ve pasifleştirilmesi hukuksal olarak ‘sağlanır’.

Demokrasinin eksikleri olduğunu kabul eden görüşün argümanları da birey için sürekli iyileri yaratmıyor. Demokrasi ‘geliştikçe’ dahi, bireyi kontrol alanı içerisinde tutmaya devam edebiliyor. Siyasal tecrübeler, siyasetin bireyin bireyselliğini tanımaktansa diğer daha ‘aşkın-büyük-leviathan- kavramları desteklediğini gösteriyor.

Burada bir fikir belirtmek gerekirse ben – her ne kadar gerçekleşmesi çok zor görünse de – bireysel otonomi fikrine ‘ilkesel’ olarak daha büyük önem veriyorum. Demokrasinin haksız kontrolleri ve uygulamalarından korunmak için geliştirilebilir-geliştirilmiş argümanlardan ve alternatiflerinden en önemlisi ‘bireysel otonomi’dir. Özel mülkiyetin siyasal kullanım alanları genişledikçe, bireysel otonomi fikrinin gerçekleştirilebilirlikleri de güç kazanacaktır. Demokrasiyi ilkesel olarak sürekli daha ön planda tutarsak ve bireysel otonomiyi dikkate dahi almazsak, kararlarını kendimizin alamadığı siyasetleri çokça yaşamaya devam ederiz.

Kendi çıkarlarımı benden daha iyi bilebilecek veya bu konuda kendim için son sözü söyleyecek kim olabilir? Eğer ben kendi siyasetimi yapamaz, eylem ve düşüncelerimin doğrudan sonuçlarını tecrübe edemezsem, siyaset yapan ‘çoğunluğun kontrolünde’ başka ‘iyileri’ yaşamak zorunda kalırım. Yakın zamanda yine Hür Fikirler’de yazmıştım. ‘Modern mutluluk’ siyaseti dahi kendiliğimi yaşamama engeller koymakta. Aklıma bir anayasa maddesi geliyor burada: ‘Kendi mutluluğunun peşinden gitme hakkı’. Demokratik oylarla aşındırılan bir hak. Hatta bizim buralara hiç ulaşamamış bir hak.

Mutluluğun yanına ‘güvenliği’ de ekleyelim. Benim onaylamayacağım siyasal eylemleri, beni korumak için yapan devlete bakalım. Bu devletin demokratik ‘meşruluğunu’ düşünelim. Bireyin ‘bireysel olarak silahlanıp silahlanamayacağının’ tartışıldığı bir dünya. Güvenliğin birey tarafından birey için devlet kayıtları ve kontrolleri altında sağlanmaya çalışılması ne kadar ‘faydalı’ sonuçlar verdi veya veriyor?

Liberal birinin demokrasi konusunda sözü ‘Liberal Demokrasi’ye de getirmesi gerekir. Ben bu noktada konuyu meselenin başka bir dalına taşımak istiyorum. Liberal demokrasinin ne kadar ‘liberal veya illiberal’ olduğunu yazı üzerinde tartışmak istiyorum. Geçmişte kimi zamanlarda ön kabulüm olarak gördüğüm ‘Liberal Demokrasi’nin illiberal olarak yorumlandığı bazı yerleri ve düşünceleri bir sonraki yazıda ele almayı düşünüyorum.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et