Baykal hangi dokunulmazlığı istemiyor

Başbakan’a dedim ki gel sadece senin ve benim dokunulmazlığımızı kaldıralım. Temiz bir topluma gitmek istiyorsan önce bunu yapalım.”

Siyasette dürüstlük ve mertliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde Baykal’ın bu haykırışını duyup da hislenmemek mümkün mü? Bu cesarete, bu özgüvene, bu meydan okumaya bakıp da taktir etmeyen, taş olmaz mı?

Düşünün, şimdiye kadar CHP dışında hangi parti siyasetçi dokunulmazlığından böylesine içtenlikle feragat etti?

Ve bir daha düşünün, siyasetçi dokunulmazlığı söz konusu olduğunda CHP niye “feragat” etmeye bu kadar hazır oluyor?

***

Kanada’dan veya Tanzanya’dan Türkiye’deki tartışmaları izleyen birisiniz.

Bakıyorsunuz ki, birbiriyle mücadele eden başlıca iki siyasi gelenek ve iki siyasi parti var. Partilerden biri ısrarla dokunulmazlığı kaldırmaya çalışıyor ve “madem ki elleriniz temiz, o halde niye dokunulmazlığa sığınıyorsunuz?” diye soruyor.

Öteki ise susuyor.

Bu durumda ne düşünürsünüz? “Belli ki, berikinin eli temiz, ötekinin pis; çünkü biri yargıdan korkmuyor, diğeri korkuyor” dersiniz.

Ve feci şekilde yanılırsınız.

***

Biri ötekinden temiz veya pis demiyorum.

Ama Türkiye’de öteden beri İttihat Terakki-CHP çizgisindeki partilerin bunu şevkle istemesinin, Demokrat Parti-AK Parti çizgisindekilerin ise bundan korkmasının temizlik ve pislikle alakalı olmayan çok daha temel sebepleri olduğunu söylüyorum.

Türkiye’de siyasetin sosyolojik, ekonomik ve sınıfsal boyutlarını bilmeyen, siyasi kavganın sadece felsefi ve ideolojik tercih farklılıklarından kaynaklandığını sananlar, bu dokunulmazlık tartışmasından hiçbir şey anlayamazlar.

Daha elim olanı, yanlış anlarlar.

İşte bu yüzden, dokunulmazlık tartışmasını da anlamak için, partilerin ve liderlerin ötesine geçip, meselenin ekonomi politiğine bakmak gerek.

Bu Erdoğan ve Baykal meselesi değil; onlarla başlamadı ve bu düzen böyle kaldıkça, yarın da bu iki siyasi çizginin başka aktörleri eliyle aynı şekilde sürdürülecek.

***

Hep böyle olur.

İTC-CHP çizgisindeki lider “dokunulmazlıkları kaldıralım” der. Kastettiği siyasetçi dokunulmazlığıdır.

Buna karşılık “çevre”nin en büyük partisi susar. Duymazdan gelir.

Çünkü yargının ona ve CHP’ye eşit mesafede olmadığına inanır. Bürokrasinin ona acımayacağını bilir ve yargıya hiç güvenmez. Güvenmeyişinin en az 367 tane gerekçesini sayabilir size.

İşte bu yüzden, çevre partisi çok sıkışırsa “tamam, kaldıralım, ama bütün dokunulmazlıkları kaldıralım” der.

Kastettiği askeri ve yargıcıyla bürokrat dokunulmazlığıdır; yani asıl dokunulmazlıktır.

Bu kez de İTC-CHP çizgisinden gelen parti susar.

Ve tartışma bir başka bahara ertelenir.

***

Bu böyle olur; çünkü CHP siyasetin içindeki bir aktördür ama onun asıl aidiyeti içinde üst düzey bürokrasinin de yer aldığı “zümre”yedir; o bürokratik oligarşi sürsün diye siyaset yapmaktadır ve siyasetçinin yetkilerinin tırpanlanması onun için iyidir.

Kısacası Baykal Erdoğan’ı er meydanına davet ederken hakeme güvenmektedir.

Çevreden gelen siyasetçi için dokunulmazlık tek zırhtır; tek güvencedir. Dayandığı kesimlerin hakkını korumak için mücadele edecekse onu korumak zorundadır. Bu anlamda dokunulmazlık demokrasinin sigortasıdır.

Siyasetçinin topuğunda oligarşinin sızacağı tek bir nokta kadar bile delik bırakmamak gerek.

Ancak yargı tarafsızlığını gereği gibi, tastamam sağlayacak kapsamlı bir reformla dokunulmazlık sınırlandırılabilir.

Yoksa demokrasinin bu kadarı da kalmaz.

Star, 23.03.2010
 

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et