Artıları ve eksileri ile

Anayasa değişikliğinin bizlere ne getirip ne götüreceğini sloganlara kapılmadan konuşmalıyız; değişikliklere ‘evet’ ya da ‘hayır’ demek bizleri ne vatansever yapar ne de hain. İlla ki hainlik arayacaksak o da değişikliklerin artı ve eksilerini tartışmak yerine toplumu bölerek, ötekileştirerek, korkuları deşerek konuyu çıkmaz sokağa mahkûm etmektir.

Türkiye için başkanlık sisteminin parlamenter sisteme göre daha uygun olduğunu düşünmekle beraber getirilmek istenen sistemin bazı noktalarda beni çok da ikna etmediğini belirterek bazı artı ve eksilerine dikkat çekmek istiyorum.

***

Başkanın tarafsızlığı tartışmaları oldukça gereksiz, çünkü düne kadar bu ülkede hiçbir cumhurbaşkanı tam anlamıyla tarafsız olmadı ki bundan sonra olsun. Darbeci general cumhurbaşkanları nasıl taraflı olmuş ve ordu partisini desteklemiş ise sivil cumhurbaşkanları da kendi siyasi partilerine yakın diğerlerine mesafeli durmuştur. Tarafsız olmalarından çok ülkeyi nasıl idare edecekleri önemli…

Yeni sisteme gelirsek; sistemin en büyük artısı siyasette büyük koalisyonlar dönemini başlatacak olması. Ak Parti de dâhil hiçbir partinin bugünden yarına tek başına yüzde 51’e ulaşması kolay olmadığı için partilerin seçimler öncesi işbirliğine gitmeleri kaçınılmaz olacak. Bu da partileri siyaseten daha uzlaşmacı ve yapıcı bir noktaya çekecek, çünkü bir sonraki seçimde şanslarını artırabilmek veya büyük koalisyonun bir parçası olmak için buna mecbur olacaklar.

Muhafazakâr kibir ve müzmin muhaliflik haleti ruhiyesi ile bakanlarımızın da bugün pek göremediği bir ihtimal kendisine böylece şans bulacak: CHP’li hatta HDP’li bir aday da başkan olabilecek.

Bu sistemde bir adayın başkanlığı için yüzde 51 gerekirken partisi daha az oy alabilir hatta Meclis’te yasama çoğunluğunu elde etmesine bile gerek yok.

***

Başkana o kadar geniş bir yetki alanı verilmiş ki yürütme ile ilgili atamalarının hiçbirisinde Meclis onayına ve dolayısıyla da desteğine ihtiyacı yok. ‘Mevcut yetkiler bana yeter’ diyen bir başkan Meclis’siz ülkeyi beş yıl yönetebilir. Bu durum bürokratik vesayeti belki kıracaktır ama tepe nokta ve kadroların daha doğrusu başkanın icraatlarının denetlenmesinde ciddi bir sıkıntı doğuracak. Sistemin belki de en çok tartışılması gereken noktası bu. Meclis’in, başkanı ve uygulamalarını denetleme olanağı daha fazla olmalıydı. Var gibi görünenler ise çok zayıf.

Bu nedenle ‘evet’ derken bu yetkileri kullanacak CHP, MHP ya da HDP’li bir başkanın aynı şekilde kullanmasına rıza gösterip gösteremeyeceğimizi de düşünmemiz gerekiyor.

***

Çok zor olmakla birlikte, başkan kanunla belirlenmiş alanlarda kararname çıkaramayacağı için Meclis -koşullar oluşursa- başkanı kısıtlayan kanunlar çıkararak başkanı bypass etme yoluna gidebilir. Yasama organınca bypass edilen bir başkan bu durumu ya sineye çekecek ya da seçime gidecektir.

***

Teklifte başkanlık süresiyle ilgili kaçak kat çıkılması da hoş olmamış. Anlaşılan o ki güçlü bir lider için başkanlık dönemi üç dönem olabilecek. Güçlü bir başkan, seçileceğine kanaat ederse –insani bir zaafla- üçüncü dönemi mutlaka isteyecektir. Mevcut sistemde güçlü liderler için başbakanlık ve genel başkanlık zaten süresizdi.

Yeni sistem, en azından merkez partilerin lider kadrolarında 10-15 yıllık süreçlerde değişimi kaçınılmaz kılacaktır. Bu durum belki de partilerimizin ideolojik omurgasızlığını tırpanlayarak ideoloji partilerine dönüşmelerine de zemin hazırlayacak ve bizleri de x konusunda acaba partiler ne diyecek soru işaretinden kurtaracaktır. Siyasi partiler ve liderleri keyfi biçimde siyasi pozisyon belirleme rahatlığını kaybetmiş olacaklar ki bu da vatandaş için bir artı olacaktır.

‘Evet’ ya da ‘hayır’, sonuç ne çıkarsa çıksın, tüm sorunlarımız çözülecekmiş gibi davranmak ya da karalar bağlamak için bir sebep yok. Yeter ki akıllı ve sağlıklı düşünelim, kazanan Türkiye olsun.

Karar, 01.02.2017

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et