Linkteki videoyu: https://www.youtube.com/shorts/0LXoPAc51Hs 29 Mayıs Pazartesi günü yani seçimin ertesi günü gördüm. Bu sıra dışı olay hemen ilgimi çekti.
Önce durumu tasvir edelim: 28 Mayıs akşamı, Türkiye’nin uzun süredir beklediği seçimler gelip çatmış. Son derece sert geçen ve temelde 2 bloğun yarıştığı seçim 14 Mayıs Pazar günü yapılmış… Buna göre TBMM’de Cumhur İttifakı çoğunluğu sağlamış, yani 2 den 1’i cepte. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi için II. Tur yapılıyor, zira hiçbir aday %50+1 bulamamış. Ortam inanılmaz gergin… 21 Yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan ve ana muhalefet Kılıçdaroğlu rakipler. Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı kelimenin tam anlamıyla dört koldan bastırıyor. Sanatçı, akademi dünyasının önemli kısmı, bürokrasi, iş dünyası ve Batı dünyası Kılıçdaroğlu’nun arkasında. Kılıçdaroğlu taraftarları özellikle sosyal medyada, iş yerlerinde, kamu kurumlarında, sokakta sert agresif ve üstenci bir kampanya yürütüyor. Tehditler, yakıp yıkma mesajları tüm toplumun üzerine her saniye boca ediliyor…
Bu şartlar altında 28 Mayıs günü sandığa gidiliyor. Sandıkların 17.00’de açılmasıyla ilk sonuçlar sosyal medyaya, tv kanallarına düşmeye başlıyor. CHP ve partnerleri kendi ajanslarının verisine göre “avantajlı, önde olduklarını” iddia ediyorlar. Erdoğan ve taraftarları ise daha ihtiyatlı bir dil ile sonuçları izliyorlar… Neyse saatler geçip 20.00 civarına gelince resim netleşmeye başlıyor. Erdoğan önde… O ana kadar sıkılan zemberek boşalıyor. Tüm yurtta araç konvoyları, korna sesleri, davul zurna nağmeleri her yeri kaplıyor. Bu devasa düğün neredeyse sabahın ilk ışıklarına değin sürüyor.
Yazının konusunu oluşturan görüntüler işte o akşam saatlerinde kayıt ediliyor. İstanbul’da bir minibüs üzerinde; sarıklı, şalvarlı, uzun sakallı üstünde beyaz sweat, bir elinde bayrak omzunda Ak Parti bayrağı olan bir amca pop müzik eşliğinde dans ediyor. Adeta dünyanın merkezinde o amca var. Müziğin ritmine uygun harekeleri son derece estetik ve kıvrak.. sanki her gün bu müzik eşliğinde dans ediyor o denli rahat… Hemen acele etmeyelim bir iki adım geri gidip kahramanımıza bir daha bakalım.
Ahmet Bey ve onun tarzındaki kişiler çocukları için müzikli düğün, nişan ve benzeri kutlama yapmazlar. Çok yakının müzikli düğünü olsa onu kolay kolay kimse dans pistine çıkaramaz. Diyelim ki çıktı, birkaç kez el çırpar yerine oturur hatta ortamı terk bile edebilir. Oysa o gece durum bambaşkaydı, kalabalığın ortasında ticari aracın üstünde kulakları sağır eden müziğin ritmine kendini kaptırmıştı… Sorumuz şu: Bu nasıl oldu?
O zaman biraz daha geriye gidelim. Seçim sathı mailine girilince sert bir kampanya süreci başladı. 21 yıldır iktidarda olan Erdoğan ve Ak Parti yıpranmıştı, son 2 yıldır yüksek enflasyon, salgının etkisi, TL’nin değer kaybı ve büyük deprem hükümeti zor durumda bırakmıştı ve kaybetme olasılığını arttırmıştı. Erdoğan karşıtlığı, her geçen gün artıyordu: “artık Erdoğan gitsin” sesleri toplumun her kesiminde dillendiriliyordu. Kılıçdaroğlu ve müttefikleri Erdoğan ve onun destekçilerini her ortamda terörize ediyor, tehdit ediyor, aşağılıyordu. Her sosyal ortamda hemen siyaset mesajları, sloganlar boca ediliyordu. O kadar kendilerine güveniyorlardı ki; olmayan programları, ipe sapa gelmez vaatleri onlara göre ilahi emir gibi vaaz ediliyordu. İş öyle bir noktaya geldi ki; Erdoğan ve onun arkasındaki kesimler için olay varlık-yokluk kısaca nefsi müdafaaya döndü. Tabiî ki onlar bunu göremedi. 28 Mayıs akşamına kadar, yutulan laflar, sıkılan dişler, çekilen ya sabırlar bir anda baraj bendinin yıkılması gibi coştu aktı sele dönüştü…
CHP’nin hiç haz etmediği, tehdit ettiği, yok etmek için gün saydığı Ahmet Eyi ve onun gibi milyonlar rahat bir nefes aldılar. O anın sonsuza dek sürmesi için sanırım bol bol dua ettiler… İşte o harikulade dans öyle ortaya çıktı… Ahmet Eyi, İstanbul Güngören’de yaşıyor. Esnaf… Önce; “pişmanlık” ifadelerinin yer aldığı bir video yayınladı. Bir tv kanalında kısa röportajında ise; destek mesajlarının çok olduğunu, telefonun hiç susmadığını söyledi.
Ben kendi adıma dansını çok beğendiğimi, utanmasını gerektirecek bir durum olmadığını söyleyebilirim.
Ben muhalefetin yerinde olsam, Ahmet Bey’e aklı başında birkaç uzman gönderirim. Yarı açık uçlu sorularla bir görüşme yaptırırım, o mahalleye her gün gitmeye çalışırım. Belki, Anadolu irfanını görebilirler, belki makul çoğunluğun sesini duyabilirler… Zafere en yakın oldukları bu seçimi neden kaybettiklerini, daha da önemlisi seçimleri nasıl kazanabileceklerini öğrenebilirler.
Seçimler, vatanımıza milletimize, tüm insanlığa hayırlı olsun!