Adem Seleş – Devlet kumuna kafayı gömmek!

Konya’nın yeni Milli Eğitim Müdürü ile başlayalım. Yeni eğitim sisteminden bahsediyor.

Buyuruyorlar ki: “Mantıklı bir eğitimci, vatanseverin bu sisteme olumsuz bakması, bu uygun değildir demesi kesinlikle doğru değildir.”

Şu andan itibaren mantıksız ve vatansevmez bir adamım.

Çünkü yeni eğitim sistemini eleştireceğim.

Eğitimi bütünü ile devlete bırakan, devletten başka alternatif düşünemeyen ve içerikle ilgili sıkıntısı olmayan bir anlayış bu ülke insanını bir adım öteye götüremez.

Kafalarını devlet kumuna gömenler içerik yani müfredat kısmının açıkta kaldığını gizleyemezler.

4+4+4 yeni bir zorbalıktır. Devletin uyumlu vatandaş yetiştirme projesinin bir parçasıdır.

Çocuklarımızın geleceğinin siyasetçiler tarafından belirlenmesine hep birlikte karşı çıkmak zorundayız. Yoksa farz edelim, bugün eğitimin içeriği iyi düzenlenebilir, ama yarın hükümet değiştiğinde çocuklarımızı 12 yıl devletin eline vermenin bedelini hep birlikte öderiz.

Özgürlüğün ve vatandaşa güvenin esas alınmadığı bir eğitim sistemi ancak tek tip robotlar yetiştirir. Siyasetçilerin veya bürokratların değişmesi ile zihniyetin değişeceği bir sistem yerine esaslı eğitim kurumları için düzenlemeler yapılmalıdır.

Geçen hafta sonu TİMAV tarafından düzenlenen “Dini Eğitim Forumu”nun ilk toplantısına katıldım. Faydalı bir çalışma oldu. En azından elimizdeki malzemeyi tanımamıza yaradı.

Dini eğitim ve anayasa konusunun konuşulduğu ilk toplantıda sarf edilen “inci”leri ipe dizmeye yetişemedim: “Anayasamızın(!) 24. maddesi ne alayı vala bir madde imiş.” “İyi ki Kenan Evren din kültürü ahlak bilgisi derslerini müfredata koymuş.” “Din eğitimini herkes vermemeli imiş.”

Din eğitimi konusunu İmam Hatibe getirip dayamanın bir anlamı yok. Eski oyuncakları bırakıp kendimize yeni ve ciddi hedefler bulmak zorundayız. İmam Hatiplerin önü açılınca her şey bitecek mi! Yok öyle dalga.

Bir zaman sonra devlet kontrolü altında eğitim veren İmam Hatip ve İlahiyat mezunlarının açtığı sorunlarla uğraşmak zorunda kalacağız. Şimdi olduğu gibi.

Önerin ne dediler.

Tamam devleti dışlamayalım. İlk dört yıldan sonra hem finansal yönden hem de müfredat yönünden özel okullar açabilmeliyiz. Fıkıh, tefsir, hafızlık, ebru, hat ortaokulu, lisesi açabilmeliyiz. İsteyen keman, bale okulu açsın. Devletten belli saatte farz edelim elli saat kültür dersi alana diplomayı devlet versin.

Aslında o diploma da şart değil. Sen yeter ki ilim adamı yetiştirme gayretinde ol. Daha sonrası için enstitüler, fakülteler aç. Sen kaliteli bir eğitim verirsen zaten dünya seni tanıyacak.

Bugün hangi ilahiyat fakültesi hangi dindarın sorununu çözüyor? Memur, akademisyen ilahiyatçılar devletten başka kuş tanımıyorlar. Başka bir alternatifi hayal bile edemiyorlar.

Bu özgüven sorunudur. Kompleksli bir yaklaşımdır.

Bugüne kadar siz ne verdiniz de sonuç ne oldu? Son yüzyılda bu ülkeden dünyaca ünlü kaç İslam âlimi çıktı? “Milli kimlik” oluşturmak dışında derdiniz oldu mu? Evet, ilahiyatçı profesörün bir tanesi milli kimlik oluşturmaktan bahsetti.

Yakında bize kemalizmi aratacak bir anlayışla karşı karşıyayız.

Derdi diploma ve akreditasyon olan eğitimcinin öğrenciye vereceği ne olabilir?

Hayır işin daha garip noktası bir zamanlar devleti yerden yere vuranların da kafalarını aynı devlet kumuna gömmelerini anlayabilmiş değilim.

Siz makamlarınızı çoğaltın, siz paralarınızı arttırın çocuklarınızı da devlet yetiştirsin. Onlardan da hayırlı evlat olmalarını bekleyin. Oh ne ala memleket.

Evladının eğitimine evinin mutfak masrafı ya da otomobilinin taksidi kadar kaynak ayırmayıp devletin şefkatli(!) ellerine teslim edenlerin yarın şikâyet hakkı olmayacaktır.

Dershane parasından ve sadece finansal açıdan özel olup devlet okulları ile aynı müfredatı uygulayan özel okulların taksitlerinden bahsetmiyorum.

İnandığımızı zannettiğimiz değerlerin eğitimi ve bu eğitimin niteliği konusunda ne kadar zaman ve kaynak ayırdığımızı sorguluyorum.

Dahası yaşadığımız çağda din ve devlet ilişkisini, demokratik laik devletle Müslümanların ilişkisinin nasıllığını yeniden düşünmek zorundayız.

İnandığımız ilkelerle alakalı belki de yeni kavramlar, yeni kurumlar oluşturacağız.

Zor ve uzun soluklu bir işten bahsediyorum.

Değilse başkalarının önümüze döktükleri oyuncaklarla oynamaya devam ederiz.


İzdüşünce, 20.04.2012

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et