On yıllardır, Ortadoğu’daki bütün sorunların kaynağında bu coğrafyanın 1. Dünya Savaşı sonrasında, savaşın galipleri tarafından parsellenmesinin, yapay sınırlar oluşturulmasının, ülkelerin rejimlerinin yine bu güçler tarafından belirlenmesinin yattığını söyledik durduk. Bölgenin, bölge halkı dışı güçler tarafından dizayn edilmesi bitmek tükenmek bilmeyen çatışmalara sebep olduğunu savunduk.
Arap Baharı bir anlamda, 90 yıldır süren bu düzenin değişmesi anlamını taşıyordu. Ortadoğu halklarının kendi iradelerini kendi ellerine alması, kendi yönetimlerini kendilerinin belirlemesi döneminin başlamasının adıydı Arap Baharı… “Batı bari bu kez burnunu sokmasa, kontrol etmeye, manipüle etmeye çalışmasa” diyorduk.
Ama olmadı, olmuyor…
Libya’ya müdahale… Mısır’da dış destekli darbe, Tunus’ta benzer bir rejim değişikliği için fırsat kollanması ve Suriye’de Esed’e karşı başlayan mücadelenin mezhep çatışmalarına, sonu belirsiz bir iç savaşa doğru evrilmesine yol açan dış müdahaleler…
Yine herkesin eli Ortadoğu’nun üzerinde. Ortadoğu’da sınırlar yine özgürce çizilemiyor; rejimler yine iç dinamiklerle belirlenemiyor.
Nasıl bir “siyasi strateji?”
Şimdi geldiğimiz noktada gittikçe azgınlaşan Esed’in nasıl durdurulacağını, dış müdahalenin artısını-eksisini, süresini, “derinliğini” ve “siyasi stratejisini” tartışıyoruz.
Cumhurbaşkanı Gül şöyle diyor:
“Uluslararası camia başından beri, Suriye’nin içinde bulunduğu durumdan çıkışına ilişkin bir strateji ortaya koyamadı. Kaostan çıkmak için önce bir çıkış stratejisi gerekiyor Suriye için. En büyük noksanlık bu. Altını çizerek söylemek istiyorum ki, siyasi bir strateji ortaya koymadan, herhangi bir askeri müdahalenin de netice alacağına inanmam. Önce siyasi çerçevenin ve siyasi stratejinin ortaya konması gerekir.”
Bana kalırsa sorun, siyasi çerçevenin ya da siyasi stratejinin yokluğundan ziyade birbirinden farklı siyasi çerçevelerin varlığında…
ABD, rejim değiştirmeyi hedeflemeyen, cezalandırma amaçlı bir müdahaleden söz ediyor. Zira şu anda Esed yıkıldığı takdirde yerine gelecek olan yönetimle ilgili derin kuşkuları var.
ABD’nin hazırlandığı askeri müdahalenin sonuç alıcı olmadığını söyleyen Türkiye ise askeri harekatın Esed’i devirip yerine Hür Suriye Ordusu’nun oluşturacağı bir yönetimi getirmesini istiyor. Zira Türkiye Suriye dış politikasını uzun zamandan beri Hür Suriye Ordusu’nun başarısına endekslemiş durumda…
Bu iki “siyasi” çerçeveden hangisi doğru derseniz, açıkçası bana ikisini de bir kenara itip sil baştan yeni bir vizyon ve yeni bir çerçeve oluşturmak gerekir gibi geliyor.
Esed’in kimyasal silah kullanma suçunun cezasız kalmaması gerektiği, eğer cezasız kalırsa bunun dünyanın bütün despotları için kötü örnek olacağı, dolayısıyla sembolik bir cezalandırma operasyonu yapılması konusu kabul edilebilir bir argüman…
Ama bu, Suriye sorununun sadece tali bir yönü. Asıl sorun, kanın nasıl durdurulacağı, ülkedeki kaosun nasıl bitirileceği, dolayısıyla asıl ihtiyaç da uluslararası kamuoyunun bu konuda yeni bir“çerçeve ve strateji” belirlemesi…
Taraf değil arabulucu
Eğer Suriye sorunu çözülmek isteniyorsa en başta bu sorunun büyümesine, ülke sınırlarını aşarak uluslararası bir sorun düzeyine sıçramasına yol açan koşulların ortadan kaldırılması gerekiyor.
Bu da, Suriye’de çatışan tarafların arkasında bulunan ve silah desteği vererek bu çatışmanın sürmesine yol açan ülkelerin, somut olarak söylersek, bir tarafta İran ve Rusya’nın öte tarafta da ABD ve Türkiye’nin silah desteğini kesmesi ve acil bir ateşkes için birlikte çaba sarf etmesi, sonra da iki yıllık bir iç savaşın artık birbiriyle konuşamaz hale getirdiği tarafların müzakere masasına oturması için arabuluculuk çalışmaları yürütmesi demek…
Bu masa kurulduğunda ne Türkiye’nin “Esed’siz bir Suriye” diye diretmesi ne de Rusya’nın“ille de Esed’li bir Suriye” diye ısrar etmesi doğrudur. Bu karar ne kadar zor olursa olsun, Suriyeliler’in müzakere ederek vereceği bir karar olacaktır. Ayrıca, sonuçta ortaya bütünlüğünü koruyan bir Suriye mi yoksa devletçiklere ayrışmış bir Suriye mi çıkacağı da yine arabulucuların tercihlerine göre değil; müzakereler sürecinde iç dinamikler tarafından belirlenecek bir şeydir.
Bu yazı Bugün Gazetesi’nde yayınlanmıştır.