Karar duruşması

Ergenekon’un karar duruşması, davada yargılanan sanıklar ve onların aileleri, yakınları, dostları açısından davanın en can alıcı duruşmasıydı kuşkusuz. Ama genel kamuoyu açısından bakıldığında dünkü duruşmanın beş yıldır devam eden bu davanın en önemli duruşmalarından biri olduğu söylenemez.

Nedir dün olan? Varlığı mahkeme kararıyla sabit olan gizli bir suç örgütü içinde sanıklardan kimin ne kadar suç işlediğinin ya da işlemediğinin tek tek dosyalarına bakılarak karara bağlanmasıdır. Nihayetinde, kimin suçunun ispatlanabildiğini, hangi iddiaların havada kaldığını, kimin hakkındaki delillerin sağlam, kimin hakkındakilerin çürük olduğunu bilme durumunda olanlar bizler değiliz. Bu yüzden de, alınan kararlar üzerine uzun boylu değerlendirmeler yapmak, tek tek sanıkların aldıkları cezaların az mı fazla mı olduğunu tartışmak abesle iştigal olur. Bu davanın hukuki “sağlamasını” yapma işi elbette ki temyiz mahkemesinin işidir. Bu da yetmiyorsa Anayasa Mahkemesi’nindir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nindir… Ama köşe yazarlarının ya da TV yorumcularının işi değildir. Sokakların hiç değildir!

Darbeciliğin mahkûmiyeti 

Meseleye kamuoyu açısından baktığımızda, esasen bu davanın en önemli dönüm noktalarının çoktan yaşandığını görüyoruz. Hem siyasi tarihimiz hem de hukuk tarihimiz açısından bu davanın en önemli dönüm noktaları, Türkiye’de savcıların ilk defa “dokunulmazlara” dokunmaya cesaret ederek, kuvvet komutanlarını, koca generalleri, rektörleri darbecilik iddiasıyla sorgulamaya, gözaltına almaya cesaret ettiği noktadır örneğin… Yargının ilk defa darbeciler hakkında iddianame düzenlemeye cesaret ettiği noktadır… Bir mahkemenin ilk defa böyle bir iddianameyi kabul ettiği ve davanın açıldığı noktadır.

Bu davanın önemi, 50’li yıllardan beri varlığını bildiğimiz; önceleri Gladio dediğimiz, 70’lerde kontrgerilla adıyla andığımız, sonraları JİTEM ya da Özel Harp Dairesi olarak faaliyet gösteren; 97 yılında ise ilk kez Ergenekon adıyla karşımıza dikilen, devlet içinde dal budak salmış bir gizli örgütle hesaplaşmanın davası olmasından gelmektedir.

Bu davanın açılması sayesinde Türkiye kamuoyu demokratik rejime kastetmiş koca bir örgütlenmeyle yüz yüze gelmiştir. Devlet içine kök salmış, on yıllardır büyüdükçe büyümüş, ordudan sivil bürokrasiye, oradan yargıya, üniversitelere, suç dünyasına, güdümlü sivil toplum örgütlerine dal budak salmış koca bir ahtapot çıkmıştır karşısına. Darbeler tezgâhlayan, meşru hükümeti devirmek için korkunç provokasyonlar planlayan, yüzlerce cinayet işleyen, meşru devlete alternatif bir gizli devlet yapısı oluşturan “derin devlet”i tanımıştır.

Dünkü karar duruşmasında mahkeme heyeti tek tek sanıklardan önce bu örgütü mahkûm etmiştir. Bu örgütün şahsında darbeciliği mahkûm etmiştir. Türkiye’de bundan böyle “pabucun pahalı” olduğunu; öyle 34. maddenin filan kimseyi kurtaramadığını; darbeciliğe heveslenenlerin ayaklarını denk alması gerektiğini göstermiştir kararıyla…

Sanırım Ergenekon Davası kararı en çok da bu yönüyle, yani caydırıcılık yönüyle önemlidir.

Yeni bir iklim 

Ben bu davanın Yargıtay’a gitmesi ve kesinleşmesiyle birlikte yeni bir döneme gireceğimizi düşünüyorum.

Sonuçta Türkiye, son derece uzun ve acılı bir tarihi dönemin ardından demokratik siyasete elindeki silahla-şiddet yoluyla müdahale eden iki farklı güçle farklı biçimlerde hesaplaştı ve bir noktaya geldi.

Darbe davalarıyla askeri vesayet ve darbe ihtimali sonlandırılırken, PKK’ya karşı verilen mücadelede örgütün silahla sonuç alınamayacağı idrakine kavuşmasıyla birlikte “çözüm”sürecine girildi.

Şimdi artık Türkiye’nin ağır ağır da olsa bir af iklimine doğru ilerlemesi gerekiyor.

Ülkeler tarihlerinde zaman zaman böyle köklü hesaplaşmalar yaşar. Özellikle büyük değişim dönemlerinde köklü hesaplaşmalar yapılmadan ilerlenmesi ne kadar imkansızsa; bu hesaplaşmaların bir noktada bitirilip affetme dönemine girilmesi de o kadar kaçınılmazdır. Bir zaman gelir ki, artık bu hesaplaşmaların bitirilip, el sıkışma dönemine girme ihtiyacı hissedilir.

Bu durum, hesaplaşmanın yapıldığı iki alan için de söz konusu… Yani Türkiye kamuoyu hem halka şiddet uygulayan PKK’yla hem de halkın iradesini silah zoruyla devirmeye çalışan darbecilerle “hesabını bitirmek” ve yeni bir aşamaya geçmek zorunda.

Sanırım artık hep birlikte geleceğe bakmanın, affediciliğimizi ortaya koymanın, yaraları sarmanın, yere düşenleri kaldırıp yola devam etmenin zamanı geldi.

Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et