Soru: Sevgili Sivilay Abla; tüm yediğimiz içtiğimiz GDO’lu. Hıyar kokusu iyi kötü erkek parfümü oldu. Ya domatesin o nefes kesen aroması. Biz Gökçeada’da üretilen ve Etiler marketlerinde bir saatte tükenen organik domatesler kadar biliyoruz bu kokuyu. Kimbilir iki yüzyıl öncesinin domatesi nasıl kokuyordur? Senin yaşın müsaittir Sivilay Abla. Bize GDO’suz domatesli günleri anlat. (Nazan Ergüler)
Cevap: Sevgili Nazan; ben Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara (GDO) ilkesel olarak karşı değilim.
Mevcut üretilen domates insanlara yetseydi ve ihtiyacı karşılasaydı kimse bilmem kaç milyon dolar yatırıp genetik araştırma merkezleri kurmazdı. Demek ki; nüfus artışına göre, insanları doyurmak için aynı toprakta, aynı suyla belki aynı insan gücüyle kat kat fazla domates üretmeye gerek var.
Ben kokulu organik domates mi nüfus mu, soruları arasında kaldığımız bu tartışmada nüfustan yanayım.
Keşke dünya nüfusu iki üç katına çıksa. Bir dağ kadar kayanın içinden bulgur tanesi kadar elmas, zeytin tanesi kadar altın çıkıyor. Yetenekliler, süper zekâlılar, cins fikirliler de kıymetli madenler gibi. Daha fazla insan demek daha fazla sayıda güzel roman, daha çok sayıda iyi senaryo, daha çok sayıda estetik bina, daha çok sayıda yaratıcı eylem fikri, daha ileri teknolojik alet demek.
Ben daha çok insan için domatesin kokusundan fedakârlık ederim kardeşim. Ayrıca daha çok insan, daha çok ağabey, abla, kardeş, teyze, hala, amca, dayı, kuzen demek. Hangi kokulu domates bir teyzeden, bir amcadan daha tatlıdır.
Ben aynı zamanda, GDO konusuna varoluşsal yaklaşıyorum. Düşünsenize; GDO karşıtları verdikleri mücadeleyi kazansa, ana babanızın köyüne, kasabasına nüfus planlamacılar gelse;
“Bu domates, salatalık rekoltesiyle daha fazla insanı doyurmamız mümkün değil. Zaten insan ömrü de uzadı. Çocuk yapmak yasak” dese ne olurdu. Kokulu domates yoluna yapıtaşlarınız kanalizasyonu boylardı.
Bir de bu çağın insanının herşeyi kendisi için isteme hastalığı var. Elbette domatesin kokusu tadı, iki yüzyıl önceki insanın yediği kadar lezzetli olmayacak. O insanların bütün zevki, eğlencesi akşam karanlık çökmeden yiyecekleri mis kokulu bir domatesti. Şimdi öyle mi?
Bu çağın insanı hem zamanın tüm nimetlerine sahip olmak istiyor hem de yüzlerce yıl öncesinin domatesinin damağında yaratacağı lezzet patlamalarından fedakârlık etmiyor. Uçakta üçboyutlu filmini izlerken kokulu organik domatesten yapılmış domatesi çorbasını içmek istiyor. Kusura bakmayın! Bunun adı yüzyıllık arsızlıktır.
Her neyse genetik mühendisleri benim kadar gaddar değil. Otantik kokulu GDO’lu domatesi üretmeleri de yakındır. O zaman göreceğim sizi. Organikle GDO’lu organiği nasıl ayıracaksınız bakalım.
***
Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon
Anabilim Dalı Başkanı, Ruh ve Sivil
Hastalıkları Mütehassısı