İnsanlık Anıtı için geri sayım

Yıkım için iskele kurulmuş. Vinçler yola çıkmış…
Ertuğrul Günay yıkımı ertelemek için devrede, çabalıyor.
Hani idam filmleri vardır. Elektrikli sandalye hazırlanır, mahkum son akşam yemeğini yer, bu arada son dakika affı için kulaklar validedir.

Durum aynen ona benziyor.

“Burada yok edilecek olan canlı bir varlık değil, taş sonuçta” diyebilirsiniz. Ama unutmayın ki şu anda Türkiye’de ve dünyada on binlerce sanatçının, milyonlarca sanat dostunun ve elbette Mehmet Aksoy’un nabzı o soğuk taşta atıyor.

 

“Bu heykel öyle kolay yıkılmaz. Düşünün ki on katlı bina büyüklüğünde. Ya bomba ile patlatacaksınız -ki o zaman bütün dünyanın gözünde Taliban’a dönersiniz- ya da uzun bir süre içinde, 3-4 yılda parça parça yıkacaksınız” demişti Mehmet Aksoy.

Merak ediyorum; acaba hangisini seçtiler?

“Patlatırsak dünya bir kere ayağa kalkar, biter; parça parça yıkarsak, bir insanı işkenceyle öldürmek gibi olur; sürekli gündemde kalır” diye düşünüp patlatmayı mı seçerler acaba?

Şöyle haberleri düşünün: “Bugün İnsanlık Anıtı’nın kafalarından biri koparıldı”, “Yarın diğer kapa da koparılıyor”, “Kopan kafalardan birine UNESCO’ya bağlı Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği talip oldu. Parçalar İnsanlığa Karşı Suçlar Müzesi’nde sergilenecekmiş…”

***

İnsan hata yapar; dili sürçer, maksadını aşan bir laf eder, birilerini üzer, kendini zor duruma düşürür, bütün bunlar insanlık halleridir.

Ama insan hatasına bu kadar mı sahip çıkar; bu kadar mı arkasında durur münasebetsiz bir lafın, yanlış bir kararın? Bu kadar mı korkar özeleştiriden?

Tamam, anladık; sizin sanat zevkinize hitap etmiyor; çirkin hem de çok çirkin buldunuz diyelim. İyi de, Türkiye’de çirkin heykelden bol ne var? Hepsini yıktırmaya kalksanız bütün Türkiye şantiyeye döner.

Peki neden buna bu kadar taktınız?

Rivayet olunur ki, bu heykele takma olayının ardında bir iç meseleden dolayı Başbakan’ın içine oturmuş bir kızgınlık yatarmış. Kars’ın bundan bir dönem önceki belediye başkanı, bu anıtı ısmarlarken kendi başına hareket etmiş; büyüklerinden onay almamış. İşte Başbakan’ı bu heykele asıl düşman eden şey buymuş; otoritesinin hiçe sayılmasıymış.

Doğru mudur bilmem.

İster “içerisi” için yapılmış bir güç gösterisi olsun; isterse Başbakan’ın zaman zaman depreşen “sultanvari” tavırlarından biri; yapılan iş vahim derecede yanlıştır.

Hem ilkesel açıdan hem de siyaseten son derece yanlış bir yola girilmiştir.

İlkesel olarak yanlıştır çünkü kamusal alana dikilecek bir heykelin güzel mi çirkin mi olduğuna karar verecek olan Başbakan değildir. Başbakan beğenmeyebilir ve çirkin bulduğunu da ifade edebilir. Ama “tez yıkıla” fermanı çıkarması demokrasilerde olacak iş değildir.

Kaldı ki bu heykel herhangi bir heykel değil.

Adı İnsanlık Anıtı… Türk-Ermeni barışını simgeliyor. Ermenistan-Türkiye dostluğuna vurgu yapıyor. Siz ülke olarak, malum tarihi olaydan dolayı bütün dünyanın nezdinde büyük zorluk yaşıyorsunuz. Ama bütün bunlara aldırmadan hem de nisan ayı sonlarında yani “Büyük Felaket”in yıldönümünde yıkım için iskele kuruyor, vinçlerinizi yola çıkartıyorsunuz.

Bu yıkımın siyaseten ne kadar vahim sonuçlar doğuracağını hayatında bir gün politikacılık yapmamış bir insan bile görebileceğine göre, Başbakan’ın göremediğini düşünmek mümkün değil.

O zaman akla başka soru takılıyor: Acaba istenen de zaten bu mu?

Başbakan Erdoğan, Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi’nde yaptığı konuşmanın devamını mı getirmek istiyor? Bütün dünyaya, “istersek yıkarız, size mi soracağız; siz kendi işinize, kendi demokrasinize bakın” diye yeni bir posta atmak niyetinde mi?

Yoksa mesele sadece Başbakanımızın tükürdüğünü asla yalamama zaafı mı?

Bilmiyorum, hangisi daha kötü?

Bugün, 27.04.2011

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et