Yüzleşemediğimiz sürece!

Ermeni meselesiyle yüzleşmiş bir Türkiye’nin Kürt sorunu olabilir miydi? Kürt sorunuyla yüzleşmiş bir Türkiye’nin bir derin devlet sorunu olabilir miydi? Susurluk’la yüzleşmiş bir Türkiye’nin Ergenekon problemi olabilir miydi?

JİTEM’le yüzleşmiş bir Türkiye’de Hrant Dink cinayeti, Malatya misyoner katliamı olabilir miydi? Özel Harp Dairesi’yle yüzleşmiş bir Türkiye’nin bir 12 Eylül darbesi olabilir miydi? Bizim bir yüzleşme sorunumuz olduğu çok açık. Gerçeklerle karşı karşıya gelemiyoruz…

Ermeni meselesiyle yüzleşmeyince sorunun buharlaşıp gideceğini zannettik. Ne sorun buharlaşıp gitti, ne de o sorunu yaratan İttihatçı zihniyet… Ermeni meselesiyle yüzleşmediğimiz için, hepimiz İttihatçıların suç ortaklarına dönüştük… O meseleyle yüzleşseydik, İttihatçılar yüz yıldır Türkiye’yi yönetiyor olabilirler miydi?

Şimdi de, yüzleşmeden Kürt sorununu çözmeye çalışıyoruz. TRT, İsrail’in savaş suçlarını anlatan “Ayrılık” filmi yerine, neden Kürt köylerinin boşaltılıp yakılışını, insanların güpegündüz kaçırılıp öldürülüşünü konu alan bir “Yüzleşme” belgeseli hazırlamaz? Bugün gözümüzün içine baka baka, “komplo belgesini” inkâr edenlerin, JİTEM diye bir şey yoktur diyen kişilerden farklı birileri mi olduğunu zannediyorsunuz? JİTEM’le yüzleşmeden, bugün millete komplo hazırlayanlarla yüzleşebileceğimizi, onlardan hesap sorabileceğimizi mi sanıyorsunuz?

Yüzleşemeyen yanımızla da yüzleşemediğimiz için, sürekli fasit bir dairenin içinde dönüyoruz. Kürt sorununu nasıl çözeceğiz? Hemen ilk aklımıza gelen bir “genel af”… Daha karşılaşmadan, yüzleşmeden unutmamız öneriliyor. Nasıl bir af çıkarırsanız çıkarın, Ergenekon’u da, JİTEM’i de, daha derinlerine inemeden serbest bırakacağımızın farkında mısınız? Türkler Güneydoğu’daki vahşetle, Kürtler PKK’nın “şiddetiyle” yüzleşmeden, huzura kavuşabilir miyiz? Türkler, küçücük bir PKK örgütünün, Güneydoğu’da uygulanan akıl almaz zulüm politikalarıyla nasıl palazlandırıldığını, devletin uyguladığı akıl almaz vahşetle, nasıl dağa çıkışların büyük bir hıza kavuştuğunu anlamadan biz bu sorunu çözebilir miyiz? Devletin Güneydoğu’daki sorun çözme mantığının nasıl olup da sorunun kendisi haline geldiğini görmeden, bunların tekrar etmesini engelleyebilir miyiz? Keza Kürtler, bugün romantik bir cilayla kuşattıkları PKK’nın uyguladığı ayrımsız ve ölçüsüz şiddeti, örgüt içi infazları, ideolojik savrulmaları, örgütün insan yaşamına zerre kadar değer vermemesini vd. görmeden, ister Türkiye’yle, ister Türkiye’den ayrılarak huzurlu, demokratik bir gelecek inşa edebilirler mi?

Bizim çok ciddi bir yüzleşme sorunumuz var… Kalp gözümüz bizden farklı olanın acılarına kapalı… Böyle olduğu için de, tam olarak ne olup bittiğini bir türlü göremiyoruz… Alevi, başörtülü kızın üniversite kapısından çevrilmesindeki insan onuruna yönelmiş saldırıyı görmüyor… Sünni, Alevilere yaşatılan insanlık dramlarını, katledilişlerindeki trajediyi hissedemiyor… Kürtler, kendilerinin ne kadar milliyetçi hale geldiklerini ve kendi milliyetçilerinin Türk milliyetçiliğinin sırtını sıvazladığını anlayamıyor… Hepimiz kendi kimliklerimizin daracık hücrelerinin içinde debelenirken, Türkiye denen hapishanenin mahkumları olduğumuzu, ya hep birlikte özgürleşeceğimizi veya hep birlikte bu mahkumiyete devam edeceğimizi göremiyoruz…

Bizim çok ciddi bir yüzleşme sorunumuz var… Yüzleşmek için cesarete, hakikate, sadakate ve acı çekmeye hazır olmamız gerekiyor. Gözümüzün içine baka baka yalan söyleyenlerle yüzleşmeye hazır mısınız? Ergenekon davasını, bu ülkenin tüm gerçekleriyle karşılaşabileceğimiz bir derinliğe indirmeye var mısınız? Kendi gerçekliğimizle karşılaşmaya hazır mıyız? Bütün meselelerimizin özü olan yüzleşememe problemimizle yüzleşebilir miyiz?

Zaman, 29.10.2009

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et