Bu haftadan itibaren Türkiye gazetesinde çarşamba ve cuma günleri okuyucularla buluşacağım. Bu yazıda kalem oynatırken dikkat edeceğim hususlar hakkında okuyucuları bilgilendirmek istiyorum.
Yıllar önce, Yeni Şafak’taki ilk köşe yazımda (23 Temmuz 2013) şunları yazmıştım:
“Ben temel insani değerler olarak hürriyet, adalet ve barışı benimsiyorum. Bu değerlerin insan onuruna yakışır, özgür, müreffeh ve şiddetin asgariye indirildiği bir bireysel ve toplumsal hayat için şart olduğunu ve pozitif içerik empoze eden değil ortak yaşama kurallarını koruyan yapıları sayesinde toplumsal çeşitliliği azami ölçüde muhafaza etmemizi sağlayacağını düşünüyorum. Ekonomik model olarak piyasa ekonomisini, siyasi sistem olarak liberal demokrasiyi savunuyorum.”
“Fikirlerin gücüne inanırım ve doğru olduğunu düşündüğüm fikirleri kuvvetle savunurum, ama yanlış oldukları gösterildiğinde onları terk etmekten çekinmem. F. A. Hayek’in nasihatine uyarak, elimde parçalamak için bir baltayla veya her derde deva diye sunmak için bir merhemle gazete sayfalarında olmayacağım. Yazı hayatımda hiçbir zaman kişilerle ve kişiliklerle uğraşmadım, hep fikirleri ve sistemleri hedef aldım. Burada da böyle yapacağım. P. Salin’in altını dikkatle çizdiği, ‘insanlara karşı nazik fakat fikirlere karşı acımasız olma’ ilkesine uyacağım. Kişilik haklarına daima saygı göstereceğim.”
Türkiye gazetesindeki yazılarımda da aynı değerlere ve ilkelere bağlı kalacağım.
Ama bu hususlara, yine eski yazımdan yararlanarak, birkaç şey daha ilave etmek iyi olacak.
Gazetelerde yazıp çizme imkânına sahip her insan bana göre bir kamusal sorumluluk altına girmekte. Bu yüzden her yazarın yapması gereken şeyler var. Bunların ilki, toptancı olmaktan kaçınmak. İkincisi, kişileri ve kuruluşları toptan değil alan, vaka, durum açısından değerlendirmek. Bu çerçevede hiçbir özneyi peşinen haklı veya haksız ilan etmemek; yani kişi ve kuruluşlara bakışta düz veya ters engizisyon mantığından uzak durmak. Ayrıca soğukkanlı, sakin olmak. Bilgi eksikliğinin ve perspektif yanlışlığının hatalı yorumlara ve değerlendirmelere yol açabileceğini unutmamak. Tevazudan ayrılmamak. Otorite istismarı yapmamak. Öğretmeye ve ikna etmeye çalıştığı kadar öğrenmeye hazır ve ikna edilmeye de açık olmak. Bu hususlarda da dikkatli olmaya çalışacağım.
Son olarak, özellikle şahsımla ilgili tartışmalarda çok dile getirilen bir nokta olduğu için, siyasi iktidara karşı tavrımla ilgili kısa bir değerlendirme yapmak arzusundayım.
Siyasi aktörlere kesin ve mutlak destek vermek veya aynı şekilde kesin ve mutlak olarak karşı çıkmak benim tarzım değil. Nitekim, mevcut iktidara karşı da pek çok eleştiri yazısı kaleme aldım. Bu yazılar, hayli geniş bir konu yelpazesine yayılmakta. Yardımcı doçentliğin kaldırılması, kaldırılma biçimi ve AB ile yapılan göçmen iade anlaşmasına itiraz gibi kamuoyunda hemen hemen tek başıma muhalif kaldığım konulardan çeşitli yargılamalara, FETÖ ile gerekli ve haklı mücadelede yapılan yanlışlara ve ihmal edilen noktalara, yanlış ekonomi politikalarına ve piyasaya yapılan iyi niyetli ama istenmeyen sonuçlar vermeye mahkûm müdahalelere kadar uzanmakta.
Bununla beraber, seçilmiş iktidarın peşinen yanında olduğum iki durum var. Bunların birincisi iktidara antidemokratik, demokratik kuralları ve usulleri ihlal eden müdahaleler ve ikincisi iktidarın temsil ettiği toplum tabakalarının küçümsenmesi ve dışlanması. Bu meselelerde kayıtsız şartsız iktidarın yanında yer alırım. Diğer hususlar söz konusu olduğunda ise, duruma göre, beğenimi veya eleştirimi ifade ederim. Şimdiye kadar böyle yaptım bundan sonra da aynısını yapmaya devam edeceğim.
Bana Türkiye gazetesi ile yeni bir yolculuğa çıkma imkânı sağlayan gazete sahibi Sayın A. Mücahid Ören’e ve Genel Yayın Yönetmeni Sayın İsmail Kapan’a teşekkür ederim. Allah’tan dileğim, onların umutlarını boşa çıkarmamak ve okuyucularıma mahcup olmamak.
Türkiye Gazetesi – 04.04.2022
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/atilla-yayla/626580.aspx