Ruhlar âleminden anne rahmine, oradan yeryüzüne gönderildik. Gurbet hayatı yaşadığımız Dünyada uzay, zaman, hayat göreceli sınırlarında bir yaşam sürüp; sonra yer altında, kabir denen bekleme istasyonunda, ebedî yaşayacağımız memlekete gitmek için, “herkesin gelmesini” bekleyeceğiz…
Bütün dünyada mültecilere yönelik bir antipati dalgası yayılıyor. Bu nedenle içimden böyle bir giriş yapmak geldi.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin imzasını taşıyan rapora göre dakikada ortalama 24 kişi evini terk etmek zorunda kalıyor. 3,2 milyon kişinin gelişmiş ülkelere sığınma başvurusunda bulunduğu belirtilen raporda en fazla başvurunun Almanya’ya yapıldığı ifade edildi. Türkiye ise dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke.
2015’te evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı 5,8 milyon kişi artarken, dünya genelinde mülteci konumuna düşen ve sığınma arayan kişilerin sayısı 65,3 milyona erişti. Bunun yarısını çocuklar oluşturuyor. (www.diken.com.tr)
En fazla mülteciye kaynaklık eden ülkeler sırasıyla Suriye, Afganistan ve Somali; mültecilerin yüzde 54’ü bu üç ülkeden geliyor.
Mülteci kaynağı diğer ülkeler ise Güney Sudan, Sudan, Demokratik Kongo, Orta Afrika, Myanmar, Eritre ve Kolombiya olarak sıralandı.
Türkiye ise en fazla mülteci barındıran ülke.
Dikkat edilirse, mülteci kaynağı olan ülkeler yoksul halkların yaşadığı ülkeler. Yönetimler baskıcı ve diktatör. Demokrasi ve insan haklarının olmadığı yerler…
Toplumu oluşturan katmanların yönetimde söz sahibi olmadığı; ekonomik kazancın adil dağılmadığı, temel insan hak ve hürriyetlerinin yaşanmadığı ülkelerde ciddi sorun var.
Özellikle, stratejik konumu önemli ve yer altı kaynakları zengin olan Ortadoğu ülkelerinde çok ciddi insan hakları ihlâlleri söz konusu. Demokrasinin çöl ikliminde yeşerememesi sonucu kaotik bir atmosfer hâkim. Emperyal güçler de bu sorunları derinleştirip, kargaşa yaratarak, “kurtarıcı rolü”ne soyunmuşlardır. Amaçları çıkarlarından başka bir şey değildir. Kendilerine itaat edecek, halkına yabancı ve ihanetçi yönetimleri ayakta tutuyorlar.
Hiç bir birey, kurulu düzenini bozup mülteci konumuna düşmek istemez…
Hiç birimizin yarına dair garantisi olamaz! Dünya insanlık tarihi savaşlar ve göçler tarihidir. Dünya bütün canlı cansız varlıkların ortak vatanıdır.
Adil bir paylaşım ve insan hakları olduktan sonra, herkes kendi yerinde yaşamayı tercih eder.
Dünyada yükselen yabancı ve mülteci düşmanlığı endişe vericidir…
Gelişmiş ülkelerin kendi halklarına sağladıkları demokrasi ve ekonomik refahı; geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere de yaymadıkça, mülteci sorunu devam edecektir…
Zengin ülkeler, huzur ve güven içerisinde yaşamak istiyorlarsa en asgarisinden, kirli ellerini Ortadoğu halklarından çeksinler!…
19 Aralık 2018