Yok sayma

Yine korkulu bir bekleyiş içindeyiz.
Anayasa Mahkemesi’nin karar günü yaklaştıkça büyüyor korkumuz.

Ya yine aynı şeyi yaparsa?

Mahkemenin, Meclis’in yaptığı Anayasa değişikliklerini ancak şeklen inceleyebileceği apaçık ortadayken, konuyu yine türban değişikliğinde olduğu gibi “değiştirilemez maddeler”e bağlayıp değişikliği iptal ederse? Yani Anayasa’ya karşı takiye yapıp esasa girerse?

Bu kararıyla kendisini bir defa daha Meclis’in üstüne koyarsa; Meclisi işlevsizleştirirse?

Yani bal gibi Anayasa’yı ihlal ederse?

Ne yapacağız?

Adı Anayasa Mahkemesi olan bir mahkemenin Anayasa’yı ihlal etmesi, Meclis’i Anayasa değişikliği yapamaz hale getirmesi karşısında “Anayasa Mahkemesi karşısında boynumuz kıldan ince” deyip oturacak mıyız?

Evet, ne yapacağız?

Anayasa Mahkemesini mi kapatacağız?

Anayasa Mahkemesi’ni kapatan yasayı bozacak olan da bu Anayasa Mahkemesi değil mi?

Anayasa’yı mı değiştireceğiz?

Yapılan her değişiklik aynı barikata toslayıp geri dönmeyecek mi? Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı Türkiye’de sadece darbecilerin yeni Anayasa yapma yetkisi olduğunu acı bir şekilde göstermedi mi?

Erken seçime mi gideceğiz?

Neden gidelim ki sandığa? Seçtiğimiz Meclis’in yasama yetkisi elinden alınmışsa yenisini neden seçelim?

Biz ki her on yılda bir darbe yaşadık, Meclis defalarca dağıtıldı; seçtiklerimiz yaka paça hapse atıldı. Ama hepsinde bir geri dönüş umudumuz vardı. Darbeciler elbet bir gün kışlalarına dönecek ve söz yine bize geçecekti. Sabrettik ve bekledik.

Peki bu defa neyi bekleyeceğiz? Bu 11’in değişmesini, yerine başka bir 11 gelmesini mi? Kaderimiz 11 kişinin dudakları arasında olduktan sonra bunun hangi 11 olduğu ne fark eder ki?

İşte milyonlarca insan böyle kahredici bir çaresizlik içinde kıvranırken, bir hukukçu bir “çare” koydu önümüze…

Anayasa Mahkemesi Raportörü, Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Doç. Osman Can ortaya çıktı ve “Eğer Anayasa Mahkemesi esasa girer ve böylece Anayasa’yı ihlal ederse, Anayasa’yı korumak Meclis’in görevidir” dedi.

Can’a göre, böyle bir durumda Meclis’in toplumun kendine emanet ettiği hukuka ve demokrasiye sahip çıkması gerekiyor. Halk bu parlamentoyu gerektiğinde Anayasa değişikliği yapabilsin diye seçti. Parlamento bu noktada “ben hiçbir şey yapamam” derse halk da ona “O zaman ne işe yarıyorsunuz” diye sorar.  

Peki Meclis nasıl koruyacak hukuku?

Anayasa Mahkemesi’nin hukuk dışı kararını yok sayarak… Mahkemenin bu kararına hukuksal geçerlilik kazandırmayarak, Resmi Gazete’de yayınlamayarak ve hiçbir şey olmamış gibi referandum sürecini devam ettirerek…

Osman Can, bu önerinin kriz yaratacağını ve çatışmaya yol açacağını söyleyerek toplumu korkutmaya başlayanlara da şöyle cevap veriyor:

“Anayasa Mahkemesi bu doğrultuda adım attığı andan itibaren evet, bir kriz potansiyeli vardır. Ama bunu, bu krizi çıkaranlar da düşünmeli. Böyle bir kararla birlikte parlamento ortadan kaldırılıyor. Bu kararla birlikte toplumun temel sorunlarını çözebilme imkanı olan

Anayasa değişikliği olanağı ortadan kaldırılıyor. Böyle bir durumda temel sorun kriz değil, bunun nasıl çözümleneceğidir.”

Xxx

Bazen öyle durumlar olur ki, bir kurum tarafından yapılan vahim bir hata birdenbire o hatanın sorgulanmasını aşıp o kurumun kendisini sorgulamaya dönüşür.

Bugün öyle bir noktadayız.

Parlamentolar elbette toplumsal bir sözleşme niteliği taşıyan anayasalara uymak zorunda. Ama Anayasa’ya uymak ile Anayasa Mahkemesi tarafından yapılmış Anayasa yorumuna uymak çeliştiği zaman yapılması gereken şey Anayasa’yı savunmaktır; Yargıçlar diktatörlüğünü değil…

Bugün, 13.06.2010

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et