Yerel yönetim reformu: Tam zamanı

Önceki gün Akşam Gazetesi’nin manşetten verdiği habere göre, AK Parti bir yerel yönetim reformu paketini tartışmaya sunmak üzereymiş.

Rapor; yerel yönetimler konusunda uzman olan Denizli Milletvekili Nihat Zeybekçi, Bursa Milletvekili Mustafa Kemal Şerbetçioğlu, Van Milletvekili Mustafa Bilici, Karabük Milletvekili Osman Kahveci, Trabzon Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlu’nun imzalarını taşımaktaymış.

Haberden öğrendiğimize göre, raporun en dikkat çekici noktası, valilerin yetkilerinin azaltılması; il genel meclisi ve ilçe belediyelerinin kaldırılması ve her ilin sadece tek bir belediye başkanı ve tek bir yerel meclisle temsil edilmesi…

Bu meclisin yetkilerinin neler olacağı, daha önce merkezi yönetimde bulunan hangi yetkilerin oluşacak yerel meclise devredileceği henüz tam olarak belli değil ve eminim ki rapor gündeme geldiğinde asıl tartışma da bu noktada dönecek. Tabii bu tartışmada kimilerinin, somut durum ve somut ihtiyaçlar ışığında, hangi yetkilerin devredilip nelerin devredilememesi gerektiğini tartışmak yerine “Eyalet sistemi geliyor, üniter devlet güme gidiyor, Türkiye bölünüyor” gibi klişelerle saldırıya geçeceğini ve konuyu ideolojik bir çekişme haline getirmeye çalışacağını tahmin etmek zor değil. Bütün bunları yaşayacağız. Ama şu anda önemli olan, uzun bir bekleyişten sonra AK Parti’nin nihayet yerel yönetimde reform meselesini gündeme getirmiş olması…

Neden tam zamanı?

Aslında, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi Türkiye açısından vakti çoktan gelmiş, hatta geçmiş bir reform. Bu büyüklükte bir ülkeye bir zamanlar biçilmiş olan idari yapının artık çok dar geldiğini yıllardır söyleyip duruyoruz. Ayrıca, böyle bir reformun Kürtler’le gönüllü bir birlik içinde bir arada yaşayabilmek için önemli bir araç olabileceğini söylemekten de dilimizde tüy bitti.

Dolayısıyla yerel yönetim reformunun on yıllardır “zamanıydı” ama hiç bu kadar “zamanı” değildi…
Çünkü bu günler, yine “Dört parçanın birleşip bağımsız bir Kürdistan oluşturması” senaryolarının yeniden alevlendiği günler…

Irak’ta işgal sonrası oluşan Özerk Kürt Bölgesi’nin ardından şimdi Esed’in sarsılmasıyla birlikte Suriyeli Kürtler’in de yaşadıkları şehirleri ele geçirmesi ve Batı Kürdistan’ın özgürlüğünden söz etmeye başlamasıyla, “Büyük Kürdistan”ın Türkiye parçasının da koparılması senaryolarının gündeme geleceği bir dönemdeyiz.
İşte böyle bir dönemde AK Parti’nin Kürtler’in kendi şehirlerinin yönetiminde daha fazla söz sahibi olmalarını sağlayacak bir reformu gündeme getirmesi, zaten ayrı devlet projelerine hiçbir zaman sıcak bakmayan geniş Kürt kitlelerini son derece olumlu etkileyecektir.

“Daha azı” mı, “daha çoğu” mu?

Taraf’tan Kurtuluş Tayiz, cuma günkü yazısında Irak ve Suriye Kürtleri kendi devletlerini kurmaya bu kadar yaklaşmışken, “Türkiyeli Kürtler’in bundan daha azını istemesi mümkün mü” diye soruyordu.

Bense bu sorunun Kürtler’in büyük çoğunluğunun ruh halini hiç mi hiç yansıtmadığını düşünüyorum.
Şu anda bir iç savaşa girmek üzere olan bir ülkede ayrı devlet kurmak uğruna, bir yandan Esed’in oyunlarıyla baş etmek, bir yandan dış güçlerin kumpaslarına gelmemek, bir yandan Hür Suriye Ordusu’yla savaşarak; binbir türlü dinsel ve etnik grupla çatışarak ayakta kalmaya çalışmak, yıllar ve yıllarca kan gölü içinde yaşamak “daha çoğu”na sahip olmak mıdır?

Hangi aklı başında Kürt istikrarlı ve güvenli bir ülkenin eşit yurttaşı olarak yaşamayı böyle dipsiz bir kuyuya düşmekten “daha az” olarak görebilir?

Gözünü iktidar hırsı bürümüş bir avuç PKK’lı şef, belki…
Ama milyonlarca Kürt’ün Suriye’deki Kürtler’e imrenerek bakacağını zannetmek için gerçekten de bu halkı hiç tanımamak gerek.

Ben, Ortadoğu’da etnik ve mezhepsel kavgaların her kızışmasında, Türkiyeli Kürtler’in onların yerinde olmadıkları için şükrettiklerini düşünüyorum.

Yeter ki devlet, Kürt yurttaşlarını her bakımdan eşit yurttaş yapabilsin ve yeter ki ülkenin her bölgesiyle beraber Kürt bölgesine de geniş bir yerinden yönetim yetkisi verebilsin.

Eğer AK Parti yerel yönetimin güçlendirilmesi yolunda ciddi bir atağa kalkarsa, bu atak Kürt sorununun demokrasi içinde çözümü bağlamında TRT Şeş’in kurulmasından bu yana yaptığı en önemli reform olacak.
Dileyelim de dağ fare doğurmasın ve hazırlandığı söylenen bu çalışma bir zamanlar Ömer Dinçer’in hazırladığı reform taslağının akıbetine uğramasın.

Bugün, 25.07 2012

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et