CHP’nin geri gelme stratejisi
Seçim zamanı yaklaştıkça elbette seçim üzerine konuşmak da içinde daha çok mana taşıyor. Her ne kadar bu böyle olmak zorunda olmasa bile… Seçimsel bir siyasal iktidar belirleme siyasetinin sadece seçim dönemi içerisinde kalmayacağı artık daha da geçerli günümüzde. Yeni seçimin başlangıcı son seçimlerin sonuçlarının açıklanması ile başlıyor bile diyebiliyoruz. Buradan sözü sadece önümüzdeki seçimler üzerine sıkıştırmadan bir geri geliş isteğinde olan CHP’nin seçim arzularına getirmek gerekli ve önemli.
CHP AKP iktidarı boyunca demokratik bir seçimsel siyasetin yanında olmadığını defalarca gösterdi ve kanıtladı. Elinde kullanabileceği reel başka bir siyaset yolu kalmayınca daha çok demokratik seçimselliklerin yanında izlenimi vermeye başladı. Bu işin ne kadar ikna edici olduğu kendi içinde hâlâ tartışmalıdır. CHP yapısı gereği seçimsellik ile birlikte kolay kolay olamıyor. Kuruluşu ve işleyişinin zaman içerisinde gösterdiği gibi, o, iktidarı demokratik seçimlerin ötesinde bir modernleştirici yöntem olarak izlemekten vazgeçmiyor. Belki de vazgeçemiyor. CHP’nin varlığı böyle bir seçimsellik üzerinden oluşturulan siyaseti yaratmakta oldukça geri kalıyor.
Bunları söyledikten sonra CHP’nin umutsuzca elinde kalan stratejisi olarak bir seçimsellik içerisinde yer almak da bir tür “geri gelmek” olarak kolayca yorumlanabilir. Seçimler üzerinden seçimsiz olan bir dönemi “geri getirmek”.
Tek Parti Romantizmi
Her şeyin mükemmel bir doğrulukla oluşturulduğu CHP tarafında varsayılan tek parti dönemini romantize ederek geri gelmesi için siyaset yapmak kendi içerisinde ilginçlikleri barındırıyor. İşin reel yanına bir bakıma bir duygusallık katılmış oluyor. Düşünün ki “muhafazakâr” AKP geriye dönmeyi değil, ilerici ve inkılapçı CHP tek parti dönemine dönmeyi arzuluyor. Arada ortaya koydukları “demokratik” söylemler günün birinde yaratacaklarını varsaydıkları “mükemmel” siyasal ortamın bir aracısı olarak görülmekte.
CHP kendisinin söylediği şekliyle seçimlerden bir “restorasyon” umuyor. Seçilmek seçimsiz dönemi oluşturacak “restorasyonu” içerecek diyorlar. Bunu da büyük bir rahatlıkla yapıyorlar aslına bakarsanız. Bu durumu üstelik bir problem olarak görmüyorlar. Tek parti rejiminin her şeyi mükemmel olarak yaptığı kesin inancı ile ciddi bir “gericilik” söylemine takılıyorlar. Atatürk’ün “gösterdiği yolu” tekrarlamaktan farklı bir siyasetlerinin olmadığını zaten kendileri de gösteriyor. Bundan bir bakıma gurur da duyuyorlar. “Yeni bir” anakronik yaklaşımı kendi anakronik siyasetlerinde buluyorlar – yeniden yaratıyorlar. Yeni propaganda yöntemleri ile bunu “ifade” ediyorlar.
Başkanlık seçiminde kazanarak başkanlığı ortadan kaldırmak
CHP’nin sevmediği demokratik siyasetin bir bakıma temsilciler üzerinden bir parlamentoda yapılması kendi içerisinde problemli. Problemli olan parlamento fikri değil ama CHP’nin kendi totaliter tek parti modernizmi arzularını yine “parlamento” fikri üzerinden ele alması. Ciddi bir samimiyetsizlik içeriyor bu siyaset. Parlamento’nun olmadığı bir siyasal ortamı parlamento ile şimdilerde başkanlığa karşı getirmek istediğini söylemek makyavelist siyasete ciddi bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. CHP’nin “parlamenter sistemindeki” Cumhurbaşkanının siyasetsizleştirilmiş bir tek parti onaylayıcısı olduğunu unutalım mı?
Propaganda üzerinden yeni kurgular
Açıkça güncel CHP siyasetini yalancı olarak yorumlamak istemiyorum. Buna daha çok “propaganda yöntemlerini ciddi bir şekilde kendi yararına kullanmak” diyorum. CHP özellikle kara propaganda meselesinde gayet başarılı. Oluşturduğu “iletişim” stratejileri ciddi bir şekilde Orwell’ı bile şaşırtır…
Sonsuzluğa doğru uzanan bir zamana sıkışmış siyaset. Bu tutum klasik anlamıyla “tutucu bir muhafazakâr” parti yapmaya yetmez mi? Bu noktanın ucunu burada biraz açık bırakmakta fayda var. Hele hele olası bir iktidar döneminde bu noktanın karşımıza defalarca ve çok sert biçimde çıkacağını görebiliriz. O zaman, günümüzün “özgürlükçü” muhalefetinin halini görmek eminim çok ilginç olacaktır.
Yeni Türkiye’nin ötesi
Bir AKP söylemi idi “yeni Türkiye”. Kendi içinde ne anlattığı başka yazıların konusu ve ne kadar gerekli ve başarılı olduğu da tartışmalı. Ancak muhafazakâr bir partiden gelen bir siyaset söylemi olduğu için dikkat çekiciydi. Şimdilerde pek kullanılmasa da “yenilik” kelimesinin oluşturduğu olumlu çağrışımların kullanılmaya devam edileceğini varsayabiliriz. En azından farklı versiyonlarının ve anlamlarının. Yeni Türkiye’nin daha yenisinin bir bakıma modernizm ve post-modernizm arasındaki ilişki manasında olabileceğini dikkate alabiliriz. İlginç bir durum.
Restorasyon sonrası yeni seçimler
Hemen şunu söylemek lazım: Seçimler istikrarlı bir şekilde devam edecek mi? Sizin de şüpheleriniz mi var? Aynı zamanda içinde seçimsellik karşıtı onlarca müdahalenin olabileceği bir döneme mi girilir restorasyonla? Altı okun mutlaklığından ne beklemek gerekir? Restorasyon dönemi uygulanacak siyasette muhalefete izin verilecek mi? Yoksa üstü kapalı bir şekilde muhalefet tekrardan etkisiz bir hale mi getirilecek? CHP bunu aslında “restorasyon” üzerinden açıkça itiraf etmiyor mu?
Biliyorsunuzdur, CHP’nin kapatılması üzerinden geliştirilen çeşitli argümanlar var güncel siyasetin içerisinde. CHP bu durumu aslında kendi kendisine uyguluyor olabilir mi? 2023’te kazanılacak bir seçim partiyi 1923-50 arasına sabitlemek istediğinde şimdiki CHP kendi kendisini kapatmış mı olur? Yoksa ellerinde başka seçenekleri mi yok? Zaman içerisinde göreceğiz.